Akbelen Direnişi pes etmiyor!

-
Aa
+
a
a
a

İklim Habercileri'nin yirmi birinci programında KARDOK Vekili Avukat İsmail Hakkı Atal ile Akbelen direnişinin hukuki mücadelesi ele alındı.

Akbelen direnişinden bir fotoğraf
Akbelen Direnişi pes etmiyor!
 

Akbelen Direnişi pes etmiyor!

podcast servisi: iTunes / RSS

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “2053 Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma Vizyonu” kapsamında, bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların katılımıyla “Yeşil Kalkınma Yolunda Türkiye” temasıyla Antalya Belek’te düzenlenen istişare toplantısının 11 maddelik sonuç bildirgesini açıkladı. İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında seragazı azaltım, uyum faaliyetleri, yasal düzenleme ve afet önleme çalışmalarına öncelik verileceğini söyleyen Kurum, kentlere yönelik yeşil finansman imkanlarını da artıracaklarını ifade etti. Dönüşümü ve tasarrufu esas alan tüm sektörlerde yeniden kullanımı hakim kılacak döngüsel ekonomi modeline geçiş yapılacağını da aktaran bakan, “2023 yılından itibaren, yeni yapılacak olan 5 bin metrekareden büyük binalarda, halen en az ‘C’ olması gereken asgari enerji performansını ‘B’ye yükseltiyoruz. En az % 5 oranında yenilenebilir enerji kullanılması zorunlu hale gelecek. Bu yıl bu çerçevede çalışmalarımızı tamamlıyoruz. Bu zorunluluğu da 2025 yılından itibaren 2 bin metrekare üzeri binalara yaygınlaştıracak ve bu binalarda yenilenebilir enerji kullanım oranını %10’a çıkaracağız” dedi. Sonuç bildirgesinde yer alan maddelere buradan ulaşabilirsiniz. 

Türkiye’de çelik sektörü nasıl karbonsuzlaştırılabilir?

Sürdürülebilir ekonomi ve sürdürülebilirliğin finansmanı alanlarında bağımsız çalışmalar yürüten Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği’nin (SEFiA), yeni yayımladığı “Türkiye Çelik Sektörü Raporu: Üretim, Ticaret ve Karbonsuzlaşma Süreci” adlı raporda Türkiye çelik sektörünün düşük karbona geçiş süreci analiz edilerek sektörün eğilimleri, darboğazları ve fırsatları ortaya konuldu. Türkiye, 35,8 milyon ton çelik üretimi ile dünyada yedinci sırayı alarak önde gelen ülkeler arasında yer alıyor. COVID-19 küresel salgınının olumsuz etkileri hissedilirken Türkiye, çelik üretimini bir önceki yıla göre %6 artırarak, 2020 yılı itibarıyla 35,8 milyon tona ulaştırdı. Böylece İran (%13) ve Çin’in (%7) hemen ardından, en büyük 10 çelik üreticisi arasında üçüncü en yüksek artış oranını kaydetti.

Küresel çeliğin %70,7’si kömüre dayalı BOF (yüksek fırın-bazik oksijen fırını) ile üretilirken Türkiye’nin çelik üretim kapasitesi %75 oranında EAF (hurda çeliğe dayalı elektrikli ark ocakları) kaynaklı ve bu yapı Türkiye çelik sektörünün düşük karbona geçişinde bir avantaj olarak görülüyor. Böylece Türkiye, AB’nin diğer büyük çelik ihracatçılarına kıyasla, karbon verimli bir çelik üreticisi konumunda. Türkiye’nin çelik üretiminin karbon yoğunluğu, üretim kapasitesinin %75 oranında EAF’ye dayanması sayesinde, AB’nin sektördeki diğer iki önemli ticaret ortağı olan Çin ve Ukrayna’nın emisyonlarının kabaca yarısı kadar.

Fakat tüm bu olumlu şartlara rağmen Türkiye’nin hızla atması gereken  adımlar mevcut. Rapora göre;

  • Çelik sektörü, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın hedef aldığı öncelikli sektörler arasında yer alıyor. Türkiye’nin çelik sektöründeki en önemli ticaret partnerinin AB olduğu düşünüldüğünde; planlı bir karbonsuzlaşma patikası izlenmediği durumda Türkiye’nin avantajlı pozisyonunu kaybetmesi  olası görülüyor.
  • Türkiye’nin çelik üretiminde ortalamada sahip olduğu bu avantaja rağmen tesis bazında dönüşmesi gereken üreticiler mevcut. Türkiye’de faaliyet gösteren demir-çelik fabrikalarında, entegre BOF teknolojisine sahip demir-çelik üretim tesislerinin kapasite kullanım oranlarının EAF teknolojili tesislerdekine göre daha yüksek olduğu görülüyor.

Orman Yangınları ile Mücadele için Havacılık Dairesi Başkanlığı kuruldu

Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Orman Genel Müdürlüğü’ne (OMG) bağlı olarak Havacılık Dairesi Başkanlığı kuruldu. Havacılık Dairesi Başkanlığı’nın görevleri arasında orman yangınlarıyla mücadele, havacılık hizmetlerindeki personel planlaması, hava araçlarıyla ilgili kiralamalar, hava araçlarının bakım ve onarımı, hava araçlarının uçuş ve bakım kayıtlarına ilişkin işlemlerin gerçekleştirilmesi ve uçuş ve yer emniyetiyle ilgili faaliyetlerin yürütülmesi bulunuyor. Resmi Gazete’de ayrıca Ekosistem Hizmetleri Dairesi Başkanlığının görevlerine de yer verildi. Söz konusu Daire Başkanlığına ait görevler arasında ekoturizmin desteklenmesi, iklim değişikliği sürecinde ormanların azaltım yeteneğinin artırılması ve uyum kapasitelerinin geliştirilmesi için ilgili birimler arasında koordinasyonun sağlanması yer alıyor.

Aşırı hava olaylarının Türkiye’ye 41 yıllık maliyeti 4,5 milyar euroyu buluyor

Avrupa Çevre Ajansı’nın 32 Avrupa ülkesinin kapsayan son araştırmasına göre hava ve iklim kaynaklı olaylar 41 yıllık dönemde (1980’den 2020’nin sonuna kadar) 500 milyar euroluk maddi hasara yol açtı. Bazıları felaket boyutuna varan bu olaylar Avrupa’da 85 bin ile 145 bin arasında can kaybına da neden oldu. Hasar bedelleri ve kayıplar konusundaki verileri Risklayer adlı düşünce kuruluşuyla, MünihRe adlı sigorta kuruluşuna bağlı NatCatService derledi. Risklayer’a göre Türkiye’nin 1980-2020 döneminde, hava ve iklim kaynaklı olaylar nedeniyle yaşadığı can kaybı 1610’da kalırken NatCatService hayatını kaybedenlerin sayısının 1897’yi bulduğunu belirtiyor. Bu olayların neden olduğu maddi hasarın ise 3,7 ile 4,5 milyar avro arasında olduğu tahmin ediliyor.

AB doğalgaz ve nükleer için yeşil etiket önerisini açıkladı

Avrupa Komisyonu, yatırım amaçlı sürdürülebilir ekonomik faaliyetler listesi olan AB Taksonomisi’ne doğalgazı ve nükleeri dahil etme önerisini açıkladı. 2021’in sonunda gündeme getirilen öneri, yatırımcılar, bilim insanları, finans uzmanları ve kampanyacılardan büyük tepki gördü. Bazı Avrupa Birliği üye devletleri de öneriye karşı olduklarını dile getirdi. Uzmanlar, Avrupa Komisyonu’nun bu girişiminin karbonsuzlaşmayı hızlandırma çabalarını desteklemek yerine küresel “altın standart” olarak görülen taksonomiyi lekeleyeceği görüşünde. IPCC ve Uluslararası Enerji Ajansı,  küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırmak için fosil yakıt projelerine daha fazla yatırım yapılmamasını tavsiye ediyor. Finans kurumları son birkaç aydır fosil yakıtları içeren yeşil taksonominin finansal piyasalarda inandırıcı olmayacağı konusunda uyarıyor. Yeni gereksiz doğalgaz altyapısına yatırım yapmak, yatırımları mevcut yenilenebilir enerji projelerinden uzaklaştıracak.

İngiltere’nin Maliye Bakanı Rishi Sunak, potansiyel olarak ülkenin iklim hedeflerini rayından çıkaracak bir açıklama ile, yeni fosil yakıt sondajına daha fazla yatırımı teşvik etmek istediğini söyledi. Sunak, Kuzey Denizi altında sondajı teşvik etmenin “İngiltere’nin işlerini destekleyeceğini” ve buna yeşil ışık yakılması gerektiğini belirtti. Sunak’ın yorumları, İngiltere’nin COP26 başkanı Alok Sharma’nın pozisyonu ve geçen yıl yeni petrol ve gaz üretiminin 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmakla bağdaşmadığı konusunda uyaran Uluslararası Enerji Ajansı tarafından hazırlanan bir raporla çelişiyor.

Dünyanın en büyük şirketlerinin iklim hedefleriyle eylemleri arasında dağlar kadar fark var

Yeni bir çalışmaya göre, dünyanın en büyük şirketlerinin iklim krizine dair sundukları hedeflerle halihazırdaki sonuçlar arasında büyük bir fark bulunuyor. Bu hedeflere yönelik çalışmalar da abartalı bir şekilde anlatılıyor. Yeni İklim Enstitüsü ve Karbon Piyasalarını İnceleme adlı sivil toplum kuruluşlarının incelediği 25 şirketin arasında Google, Amazon, Ikea, Apple ve Nestle bulunuyor. Bu şirketlerin net sıfır karbon hedeflerine ulaşmak ve seragazı emisyonlarını azaltmak için kamuoyuna duyurdukları iklim stratejilerini inceleyen çalışma, şirketlerin büyük çoğunluğunun iklim krizinin gerektirdiği yeni çalışma koşullarına ve yöntemlerine yeterince hızlı şekilde adapte olamadığını öne sürüyor. Bu çalışmanın bulgularına göre incelenen 25 şirket, küresel seragazı emisyonunun tamamının %5’inden sorumlu. Çalışmada incelenen her şirkete bir “dürüstlük” puanı verildi. Bazı şirketlerin iklim hedefleri doğrultusunda performanslarının diğerlerinden daha iyi olduğu tespit edildi. Ancak hiçbir şirkete yüksek puan verilmedi.

Bir araştırmaya göre, zengin insanlar orantısız derecede büyük karbon ayakizlerine sahipler ve sorumlu oldukları emisyonların yüzdesi gittikçe artıyor. 2010 yılında, en varlıklı %10’luk kesim, küresel karbondioksit miktarının %34’ünü yayarken, düşük gelir dilimlerindeki küresel nüfusun %50’si ise buna katkısı sadece %15’ti.  2015 itibarıyla, dünya nüfusunun en yoksul kesiminin yarısının ürettiği %7’ye karşılık, emisyonların %49’undan en zengin %10’luk dilim sorumluydu. Araştırma, dünyanın en zenginlerinin karbon ayakizinde azaltmaya gitmesinin net sıfıra ulaşmanın en hızlı yolu olabileceğini söylüyor. 

Günümüzde her hafta 2012’deki tüm yıllık satıştan daha fazla elektrikli araç satılıyor

Elektrikli araç (EV) pazarı, her hafta dünya çapında satılan 130 bin otomobille güçleniyor ve bu, kabaca 2012’deki tüm yılın satışlarından daha fazlasının yapıldığı anlamına geliyor.

Elektrikli araçların satışları, tedarik zincirindeki darboğaza rağmen 2021’de iki katından fazla arttı. Uluslararası Enerji Ajansı’ndan (IEA) alınan yeni veriler, geçen yıl 2020’nin iki katı tutarında, 6,6 milyon elektrikli aracın satıldığını ve bunun küresel otomobil pazarının %9’unu oluşturduğunu ortaya koydu.  IEA’nın bildirdiğine göre, “Şu anda dünya çapında, yollarda, yaklaşık 16 milyon elektrikli araba olduğunu ve yılda yaklaşık 30 terawatt-saat (TWh) elektrik tükettiğini tahmin ediyoruz, bu İrlanda’da üretilen tüm elektriğe eşdeğer.” Tüm elektrikli otomobillerin yarısından fazlası Çin’de satılıyor (3,4 milyon), ancak pazar Avrupa ve ABD’de de istikrarlı bir şekilde büyüyor.

ABD ordusu, üsleri küresel ısınmanın neden olduğu hasara karşı korumaya yardımcı olmayı ve askerleri daha şiddetli sıcak hava dalgası, kuraklık ve sel ile başa çıkması için eğitmeyi amaçlayan ilk iklim stratejisini yayımladı. Ordunun iklim stratejisi, seragazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 2005 seviyelerine göre yarıya indirmeyi ve 2050 yılına kadar net sıfıra getirmeyi hedefliyor. Strateji, ordunun, binalardan kaynaklanan emisyonları kesmesini, 2035 yılına kadar tamamen elektrikli bir araç filosu geliştirmesini ve 2035’e kadar kurulan her mikro şebekede yenilenebilir kaynaklar dahil birçok güç kaynağını kullanabilen bağımsız bir enerji sistemi yerleştirilmesini gerektiriyor.