29 Kasım'da dünya çapında “kara” ile “yeşilin” rekabetine tanık olacağız. Kazananı belirleyen ise bizim yapacağımız seçimler olacak. Aslında karşı karşıya kaldığımız çok da zor bir tercih değil, tabii önce seçimimizin sonuçlarını fark etmemiz gerek.
Kara Cuma (daha sık duyduğumuz ismiyle Black Friday) bu yıl 29 Kasım Cuma günü gerçekleşecek. Peki nedir bu “kara cuma” ve nereden çıktı bu bela başımıza?
Her yıl Şükran Günü’nden sonraki cuma günü “Kara Cuma” olarak isimlendiriliyor ve bu gün 24 saatlik süre zarfında satıcılar özel promosyonlar ve indirimler yaparak tüketicileri Noel alışverişine teşvik ediyorlar. Eskiden Amerikalı satıcılar zararları kırmızıyla, kârları ise siyahla işaretliyormuş ve genellikle yılın bu cumasında kârlı duruma geçtikleri için günün ismine “Kara Cuma” denmiş. “Ee ne güzel işte, almak istediğim ama normalde bütçeme uygun olmayan ürünleri uygun fiyata alıyorum!” diye düşünebilirsiniz ama daha hikayenin sonuna gelmedik.
“Kara Cuma” genellikle ihtiyacından fazla alma, aşırı tüketim ve dolayısıyla da tüketici başına daha büyük bir ekolojik ayak izi ile ilişkilendiriliyor. Çünkü alıcılar fiyatların düşmesi sayesinde (veya yüzünden) zaten sahip oldukları, hiç de ihtiyaçları olmayan ve normal zamanda almayacakları bir ürünü satın almaya teşvik ediliyorlar. Önlerinde bir fırsat var ve bu fırsatı kaçırmak istemiyorlar!
Fakat bu hikayenin görünmeyen bir kısmı da var. Satın aldığımız her yeni kıyafet, eşya, teknolojik alet karbon emisyonuna katkı anlamına geliyor. O ürünün yapımında, kullanımında ve çöp haline geldikten sonra geri dönüşümünde ciddi miktarda enerji ve kaynak harcaması yapılıyor. Örneğin bir pamuklu tişörtün yapımında 2500 litre kadar su kullanılıyor.
Türkiye’de Ekim ayı yağışlarında geçen yıla göre yüzde 57 azalma meydana gelmişken ve kuraklık dünyayı sarmaya hızla devam ederken üzerine düşünülmesi gereken bir konu da kesinlikle moda sektörü. Yokoluş İsyanı dünya genelinde özellikle bu konuya dikkat çeken grevleri uzun zamandır yürütüyor.
29 Kasım'da takas şenliği
Peki bu cuma alışveriş çılgınlığına ortak olmak yerine neler yapabilirsiniz? Size güzel bir önerim var. Fridays for Future (Gelecek için Cumalar) dördüncü küresel iklim grevi tarihi olarak 29 Kasım’ı seçti.
(Kadıköy / 20 Eylül İklim Grevi)
Bu grev hem 2 Aralık’ta Madrid’de gerçekleşecek olan ve Greta’nın da şu anda yolunu tuttuğu Birleşmiş Milletler COP25 İklim Değişikliği Konferansı öncesinde baskı yaratmayı hedefliyor, hem de iklim krizini hızlandıran çevresel etkileri beraberinde getiren Kara Cuma’yı protesto ediyor. Biz Fridays for Future Türkiye olarak bu sefer biraz farklı bir grev yapalım dedik ve İstanbul, İzmir, Ayvalık, Konya gibi FFF’in aktif olarak iklim mücadelesi verdiği şehirlerin bazılarında takas şenliği yapmaya karar verdik.
Bodrum, Eskişehir gibi birkaç şehirde ise 20 Eylül’dekine benzer bir iklim grevi gerçekleşecek. İstanbul’da saat 17.00’de TAK Kadıköy’de buluşuyoruz. Bu etkinlikle rejeneratif kültürün mümkün olduğunu, işbirliği ve paylaşım yoluyla, kaybettiğimizi sandığımız bağları yeniden kurabileceğimizi göstermek istiyoruz. Paranın satın alamayacağı bazı “değer”leri bu etkinlikte bulabilirsiniz yani.
Diğer şehirler için de Fridays for Future Türkiye’nin sosyal medya hesaplarında detaylı bilgi bulabilirsiniz. Eğer yakınınızda bir takas şenliği gerçekleşmiyorsa size gene de bir önerim var: bu cuma alışveriş çılgınlığına ortak olarak doğanın katliamında aktif rol almayın. Onun yerine eylemlerde aktif olun, seyirci kalmayın. Ben bu Cuma karaya karşı yeşili seçeceğim, zarar veren değil restore eden tarafta duracağım. Ve biz iklim aktivistleri artık çok kalabalık bir ekibiz, Türkiye’nin dört bir yanından liseli gençler iklim adaleti istiyorlar. Unutmayın, yaptığınız her seçim bizim geleceğimiz. Geleceğimizi “kara”rtmayın.