Hidroksiklorokin meselesi: Dünya Sağlık Örgütü “kullanmayın” kararından vazgeçti

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Selim Badur, Lancet’in daha önce yayınladığı makaleyi verilerdeki tutarsızlık nedeniyle incelemeye aldığını açıkladı.

Selim Badur'la Korona Günleri: 4 Haziran 2020
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 4 Haziran 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

(4 Haziran 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Merhaba, günaydın.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Günaydın Özdeş, nasılsın?

ÖÖ: Teşekkür ederiz.

ÖM: Nasıl gidiyor durumlar?

SB: İlginç bir haberle başlayayım, ilginizi çekecektir diye düşünüyorum. Yine hidroksiklorokin savaşları ve hidroksiklorokin yayınları üzerinden gideceğim ama ilginç bir takım gelişmeler oldu. Hatırlayacaksınız, Lancet Dergisi’nde 22 Mayıs tarihinde bir makale yayınlandı ve “hidroksiklorokin zararlı, ölüm oranları çok yüksek” dendi. Buna bir takım eleştiriler geldi, yazı çıktığı zaman önce DSÖ hidroksiklorokinle ilgili çalışmalara en azından ara verilmesi gerektiğini, durdurulması gerektiğini önerdi, bu duyuruyu yaptı. Daha sonra Fransa’da ve  İngiltere’de rutin kullanımına ara verdiler bu ilacın; ancak kısa bir süre sonra bu çalışmaya ait bir takım eleştiriler geldi. Bunlara eğer vaktimiz kalırsa birazdan değiniriz. Lancet Dergisi de “biz bu konuyu incelemekteyiz” gibi bir takım duyurular yapıyordu her gün. Dün bir başka skandal ortaya çıktı, bu kez New England Journal of Medicine (NEJM)’de bir makale için benzer bir tablo oluştu. Bu da tansiyon sorunu yaşayan hastaların kullandıkları bir grup tansiyon ilacının covid’de tabloyu daha da ağırlaştırıp ağırlaştırmadığı tartışması ile ilintili. NEJM’de çıkan yazıda bu ilaçların zararsız olduğu söyleniyordu. Ve nihayet bir diğer çalışma ise henüz yayın aşamasına gelmeden, yani hakem denetiminden geçmemiş ama ‘submit’ edilmiş bir yazı; parazit ilacı olan “ivermectine”’in covid-19 tedavisinde kullanımı ile ilgili. Bu yayın çıkar çıkmaz  Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde sağlık yetkilileri hammaddesi “ivermetine”  olan ilacı stoklamaya başladılar. İşin ilginç tarafı bu 3 çalışmada yani 2 yayın ve bir ön yayında, makalelerdeki verileri “Surgisphere” isimli bir kuruluş topluyor. Konu ile ilgili gerekli dataları toplayıp yazarlara veriyor, yazarlar da o veriler üzerinden makaleyi yazıyorlar. Bütün bu suçlamalar bu kuruluşun acaba doğru ve objektif bir şekilde topladığı verileri yazarlara iletiyor mu, aktarıyor mu konusundaydı. Bunun üzerine Surgisphere’in CEO’su Sapan Desai isimli bir cerrah, kendisi bir televizyon kanalına açıklamada bulundu ve diyor ki “özellikle Lancet Dergisi’ndeki yayın için elimizde böyle veriler var iken öyle randomize kontrollü çalışmalara filan gerek olmaz” diyor. Peki sıkı durun o zaman! Açıklamayı nereye yapıyor ? “Turkish Channel For International News” diye tanıtılan, yani TRT World’e yapıyor! TRT World’de konuşma yapıyor CEO Sapan Desai. Bu bana ilginç geldi ve bu konu aslında biraz magazinsel gibi yaklaşılabilir böyle şeyler de mi oluyor diye; fakat bilime olan saygıyı, önemli tıp dergilerine olan güveni çok sarsan bir gelişme. Bu nedenle önemli olduğunu düşünüyorum ve takip edeceğiz. 

ÖM: Ben de araya gireyim izninizle. Dün geç saatte bu sizin de söz ettiğiniz NEJM’da çıkan araştırmayla ilgili NY Times’dan bir Denise Grady imzalı bir haber çıktı ve “ilk kontrollü denemesi hidroksiklorokinin insana koronavirüsüne hiçbir yarar sağlamadığını gösterdi yeni araştırma” diyor ve DSÖ’nün çalışmalarından da bahsediyor. Özellikle de katılanlar 33-50 yaş arasındaki gruplar ortalama yaş 40 yarısı kadın ve %66’sı da sağlık çalışanlarıymış. 4 günlük bir temastan sonra rastgele yapılmış ve ya hidroksiklorokin ya da plasebo veren ve ondan sonra da 14 gün boyunca izlenmiş. Hiçbir semptomları da söylemişler, “tam anlamıyla hiçbir işe yaramadığı sonucuna vardı” diyor bu haberde malaria ilacının.

SB: Bu Lancet’teki yazı.

ÖM: Hayır “bu NEJM’de basıldı” diyor, dün gece gelen bir haberdi.

SB: Hidroksiklorokinle ilgili esas eleştirilen yazı bu 22 Mayıs’ta Lancet’te çıkandı, şimdi Lancet’te çıkan yazıda şöyle bir şey var, çok kabaca herhangi bir ilacın etkinliğini kontrol için hastaları ikiye ayırıp, bir kısmına ilacı verirsiniz diğer kısmına plasebo verilir ya da herhangi bir ilaç vermezsiniz. İlaç etkili mi, olumlu mu, olumsuz mu? Bunu kontrol ederseniz; ancak sizin buradan bir sonuç çıkarabilmeniz için her iki grup hastanın benzer özelliklere sahip olmaları lazım. Lancet’teki çalışmada örneğin iki grup yani ilacı alan ve almayan gruba örneğin diğer ilaçların uygulanması, verilen oksijen miktarı, hepsi farklı; öte yandan çalışmaya dahil edilen ABD’deki hastalar ile Avrupa’daki hastaların kullandıkları hidroksiklorokin miktarı farklı ya da Avustralya’dan bir takım sayılar vermişler bu çok merkezli çalışmada; ve diyorlar ki “bu ilacı kullandığı halde Avustralya’da şu kadar insan hayatını kaybetti”, iyi de bu sayılar resmi rakamlarda verilen ölüm sayılarından çok daha fazla, doğruluğu yok. Kısacası sorun  bu verileri araştırıcılara toplayıp oraya veri sağlayan bu Surgisphere isimli kuruluşta; açıklamalarını duyurmak için tercih ettiği kanalın TRT World televizyonu olan CEO’sunun “240 milyon anonim hasta dosyasına sahibiz” diyor. Onların sitesine girdim “1200 sağlık kuruluşu 46 ülkeden, bunlardaki verileri biz alıyoruz, hangi konuyla ilgili istiyorsanız o 240 bin hastanın verilerini araştırıcılara sağlıyoruz” diye bir bilgi var sitede. Tanıtımlarında “biz yapayı zekayı kullanıyoruz ve İSO 9001 ile İSO 27001 sertifikalarımız var” diyor. 

ÖÖ: Bu bir şirket değil mi?

SB: Evet tabii, özel bir şirket.

ÖÖ: Kâr amaçlı bir şirket?

SB: Elbette. Hatta internet sitesindeki tanıtımında “we are a real time global health care collaborative dedicated to improving lives of people” yazıyor. Önemli olan siz bir bilimsel çalışma yapıyorsunuz, ve tartışacağınız verileri özel bir kuruluştan satın alıyorsunuz! bilim ve yayın dünyası nereye geldi? Aslında çok hassas bir konu çünkü bilime ve bilimsel yayınlara saygıyı ve güveni sarsacak bir gelişme bu. Bu açıdan önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum ama bir yerde yayın yapacağınız zaman öyle verileri kendiniz toplamadan, bilimsel merkezlerle işbirliği yapmadan ticari bir kuruluşa veri toplatırsanız sonuçta bu tarz olumsuzluklar yaşanacaktır diye düşünüyorum. Bunu takip etmek istiyorum.

ÖM: Evet bu çok ilginç, tabii Minnesota Üniversitesi’nden araştırmanın başındaki bir doktor da David Bouver diye birisi “genel kamuoyuna verilecek mesaj, eğer covid-19 bu birisi ‘expose’ olursa hidroksiklorokin etkili bir önleyici terapi yaratmaz” demiş araştırmanın başındaki kişi.

SB: Tabii ‘hidroksiklorokin etkisizdir’ görüşünün öncülüğünü bu Lancet yayını yapıyordu ama Lancet yayınının bu oluşumu, yazılışı, kaleme alınışındaki kuşkular ön plana çıkınca bu yazıya istinaden DSÖ durdurmuştu çalışmalarını, Fransa kullanımını yasaklamıştı; dün gece bu yaklaşımlarından vazgeçtiklerini açıkladılar: DSÖ “devam edebilirsiniz hidroksiklorokin çalışmalarına, bu yazıya güvenerek bir karar alınmamalı” dedi, Fransa da aynı şeyi söyledi. Bu konu karışık aslında hidroksiklorokin konusu hoş değil, sadece hidroksiklorokin değil NEJM’de çıkan ve tansiyon ilaçlarının kullanımı, bunların zararlı mı zararsız mı olduğu ya da parazit ilacı olan ivermetine’in durumu ve bütün bunlara veri sağlayan bu Surgisphere kuruluşu  farklı bir üçgen, dörtgen, altıgen neyse bir ilişkiler zinciri, silsilesi var. 

Biz hiç Yunanistan’dan bahsetmiyorduk, Kiryakos Mitçotakis “şu anda önceliğimiz dalgalanmaları önlemek, ekonomi yoluna girene dek de yaşamakta olduğumuz dönemi olabildiğince az travmatik olmasına çalışmalıyız” diyor. 2020 yılında Yunanistan büyüme hızı hedefini %2.4 gibi saptanmış, böyle belirlenmişti ama IMF %10’luk bir küçülme düşünüyor; bırakın %2.4’lük büyüme hızını, %10’luk bir azalma bir resesyona gidiyorlar. Aslında sağlık sistemine baktığımızda bu pandemi döneminde Yunanistan’da İtalya’dakine benzer gelişmeler bekleniyor idi. Benzer bir şekilde son 10 yılda sağlık alanında özelleştirme, devlet hastanelerinin bütçelerinin kısıtlanması önemli boyutlardaydı. 

ÖÖ: Yaşlı nüfusu falan da çok yüksek deniyordu, yani İtalya’ya yakın deniyordu.

SB: Evet, şimdi ona değinecektim. Bir diğer neden 1000 kişiye düşen yatak sayısı Avrupa’nın en düşüğü: 4.2, Almanya bunun 2 misli ve belirttiğiniz gibi yaşlıların oranı çok yüksek. Ancak sağlık yetkilileri ve hükümet yetkilileri ilk olgularla beraber toplumla çok iyi bir iletişim kurmuşlar ve yurttaşların otodisiplini sonucunda bırakın onbinleri 179 yaşamını yitiren Yunanlı olmuş sadece. Bu önemli bir gelişme diye düşünüyorum, Yunanistan açısından fazla bir veri yoktu.

ÖM: Evet dünyada çok başarılı ama ben de bir ufak ekleme yapayım buna, yeni bir haber vardı Helena Smith bildiriyor Guardian’dan, dün akşam galiba Katar havayollarına ait 91 yolcu tümüyle karantinaya alınmış Atina’da.

ÖÖ: 12 kişide covid-19 tespit edilmiş.

ÖM: Pozitif çıkmış 12’si de, çok tuhaf bir durum, şimdi 7’si tekrar 1 hafta karantinada kalıp sonra tekrar test edecekler ama öbürleri geri kalanı daha 14 gün karantinada kalacaklar. Bu Katar Yunanistan’ın tekrar turizme açması açısından çok önemli bulunuyor ama sağlık sorumlusu Nicolaus Sipsas da enfeksiyon hastalıkları uzmanıymış ve “turizmin çok hesaplanmış bir risktir, dikkatli açmak bazı yerlere açmamak lazım. O da diplomatik krize yol açabilir tabii” filan demiş. Zorluklar devam ediyor yani.

SB: Bu karantinadan bahsettiniz, ilginç bir bilgi bana tuhaf geldi, karantina süreleri ülkemizde 14 gün deniyor, Peru’da karantina 106 günmüş, Kolombiya’da 97 gün, Arjantin’de Çin modelini alıyor 77 gün. İlginç karantina süreleri. 

ÖÖ: Nerede tutuyorlarmış acaba?

SB: Brezilya’ya döneceğim Özdeş senin sevdiğin ve haberlerini yakından izlemeye çalıştığın Brezilya’ya. Başka bir sorun çıktı Brezilya’da; komşu ülkeler ürküyorlar. Yaklaşık 210 milyonluk bir Latin Amerika devi Brezilya ve 10 ülke ile 14 bin kilometrelik sınırı var. 500 bin kadar enfekte birey  olduğu verilere göre hesaplanıyor ama tahminler bunun 4 ila 6 milyon gibi daha yüksek olduğu ama Bolsanaro işi hafife almayı sürdürüyor. Ulusal boyutta hiçbir kısıtlama ilan edilmedi şimdiye kadar, yerel bir takım eyalet yetkililerinin aldığı önlemler de baskı sonucunda yavaş yavaş gevşetiliyor. 1 Haziran’dan itibaren orada da ticari aktivitelere izin verildi. Sizin hemen Bolsanaro’nun ne yaptığını soracağınızı düşünüyorum. Birincisi bir süreden beri yavaş yavaş ordunun devreye girmesi ve demokrasiye kısa bir süre için ama ara verilmesi gündeme geliyor. Çünkü bazı milletvekilleri ve anayasa komisyonu Brezilya’da olup biten hakkında bir takım sorgulamalara başladı. Özellikle 27 Mayıs tarihinde anayasa mahkemesi, ya da yüksek mahkeme polise bir çağrıda bulunup özellikle bir takım militanların ve devlet başkanına yakın bir takım grupların evlerinde arama yapılmasına kapıyı açtı. Bunların düşmanlık, nefret suçu işledikleri gerekçesiyle bir takım etkinlikler, çalışmalar yaptığı için. Buna Bolsanaro’nun tepkisi “artık yeter, her şeyin bir sınırı var, bu anayasa mahkemeleri üyelerini tutuklatacağız, toplumun silahlanması ve sokağa çıkması günü yaklaşmaktadır. Ben herkesin silahlanmasını istiyorum, silahlanmış bir toplum hiç kimsenin esiri olmaz!” dedi. Bu iş epey geriliyor, yani farklı ülkelerde covid-19 sayılarında bir azalma olsa da bu sorunun ülkelerin politik ve sosyal hayatlarında neleri değiştireceğini zaman gösterecek. 

ÖM: Brezilya’nın azgın sağcı faşist hatta Jair Bolsonaro’nun siyah kültürünü geliştirmekle görevlendirdiği adam da Serjio Kamargo resmen 14 yaşında bir Brezilyalı gencin öldürülmesi üzerine protestolar olunca ‘black life matter’ hareketini örnek alan yani ‘siyahların da hayatı değerlidir’i “hayatlar değerlidir renk fark etmez” demiş kendisi de siyah olduğu halde. “Zaten ben hiçbir şey ailemden almadım, sadece eğitim aldım, Afrika’ya hiçbir borcum yok, rengime de borcum yok, sola da hiçbir borcum yok, defolsunlar!” diyor. 

ÖÖ: Tabii bu siyah hareketi için de “aşağılık bir hareket” diye bir açıklamada bulundu.

ÖM: Evet. ‘Skunk’ kelimesini kullanmış evet.

ÖÖ: Trump’la aynı, o da öyle bir twit atmıştı. 

SB: Venezuela’dan da haberler var, Academy of The Physical Mathematical and Natural Sciences diye bir grup var, bunlar covid-19 sayılarının gerçek olmadığını açıklamalarının hemen sonrasında Sosyalist Parti Başkan Yardımcısı ve Başkan Maduro’dan sonra ülkenin ikinci üst düzey politikacısı aynı zamanda 2017 anayasasını hazırlayan Diosdado Cabello bu tarz açıklama yapan akademi üyelerini tutuklanmasını istemiş. Buna karşılık Venezuela’daki muhalefet lideri Juan Gaido da “bilimin ışığı diktatörlüklerin karanlığının daima düşmanıdır” demiş. İlginç bir şekilde Latin Amerika ülkelerinde çok farklı gelişmelere yol açmakta. 

ÖM: Büyük bir artış var zaten covid-19 vakalarında Latin Amerika ülkelerinde.

SB: Evet çok fazla.

ÖM: Brezilya başta ama diğer ülkeler de Peru’da da çok yükseldi. 

SB: Evet Peru önemli. Biz bir türlü bilimsel çalışmalarda ne olup bittiğini söylemeye fırsat bulamıyoruz galiba bu işin sosyal nedenini, işin dedikodu, sansasyon kısmına kaymaya başladık yavaş yavaş!

ÖM: Mecburen, mecburiyetten!

SB: Bilimsel ilginç çalışmalara da aslında onlar da çok tekrar olmaya başladı bir yerde. O nedenle yeni, çarpıcı bir şey yoktu. Onlara da yarın devam edelim. 

ÖM: Ederiz peki, çok teşekkür ederiz.

SB: Ben teşekkür ederim. TRT World’ü takip edin lütfen.

ÖÖ: Görüşmek üzere.

ÖM: Takip ederiz.

ÖÖ: Haberleri oradan alacağız artık.

SB: Peki iyi günler, iyi yayınlar.

ÖM: İyi günler, hoşça kalın, teşekkürler.

SB: Sağ olun