Tuz Gölü pembe renge bürünmeye başladı

-
Aa
+
a
a
a

Tuz Gölü, suyun içerisinde yaşayan canlılar nedeniyle pembe renge bürünmeye başladı.

Gezegenin Geleceği: 23 Nisan 2024
 

Gezegenin Geleceği: 23 Nisan 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Türkiye’nin önemli sulak alanlarından olan ve biyolojik çeşitliliğin korunması açısından büyük önem taşıyan Tuz Gölü, suyun içerisinde yaşayan canlılar nedeniyle pembe renge bürünmeye başladı. Renk değiştirmeye başlayan göl, yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası oldu. Ziyaretçilerin bazıları eşsiz doğal güzellik karşısında yürüyüş yaparken, kimisi de tuzlu suda çıplak ayakla yürüdü. Ailesiyle Meksika’dan Tuz Gölü’nü ziyarete gelen Mariela Simon, "Sanki dünyanın başka bir yerindeymişim gibi hissediyorum. Bu tarz bir yer görmek çok normal değil çünkü burası tuz kaplı,’ dedi. Urfa'dan ailesiyle ziyaret etmeye gelen Mehmet Kaya ise, “Zaten burası da dünyanın göz bebeklerinden bir tanesi. Burayı görmeye herkesi bekleriz. Burası Türkiye’nin doğal güzelliklerinden bir tanesi. Daha önce de buraya gelmiştik, bu sefer de ailecek gezip görelim dedik. Gördüğünüz gibi, dünyanın her tarafından insanlar geliyor. Doğal güzellik olduğu için doğa ile iç içe olmak isteyen yabancılar geliyorlar,” ifadelerini kullandı.

Baraj doluluk oranları düşüşe geçti

Kış aylarında yağışlarla orantılı olarak yükselişe geçen baraj doluluk oranları, sıcak günlere geri dönmemizle beraber düşüşe geçti. İSKİ Genel Müdürlüğü'nün sosyal medya hesabından paylaşmış olduğu verilere göre, İstanbul'da Mart ayında %82'ye çıkan baraj doluluk oranı Nisan ayında %80 oranına geriledi.

‘Denizler kanalizasyon atık havuzu değil’

İzmir Çeşme Ekoloji Platformu, ilçede kanalizasyon sularının denize dökülmesine ilişkin Ilıca Koyu’nda eylem yaptı. Burada konuşan Çeşme Ekoloji Platform gönüllüsü Menekşe Ecer, sermaye ve rant çevrelerinin uzun yıllardır gözünü Çeşme’ye diktiğini belirterek, geçen günlerde Sakarya Mahallesi’nde arsa rantı için yüzlerce zeytin ağacının kesildiğini söyledi. MA’da yer alan habere göre, doğal arkeolojik sit alanı Aya Yorgi’de izinsiz kazı ve ağaç kıyımı yapıldığını da anımsatan Ecer, "Eko yıkıma neden olanlardan hesap sorup onlara dur demeyecek miyiz?" diye sordu. Şifne’de kanalizasyon sularının denize döküldüğünü de belirten Ecer, “Yıllardır bu dereye bırakılarak Ilıca Plajı’nın üç koy yan tarafındaki denize dökülen bu kanalizasyon, deniz yaşamını yok edecek çok ciddi bir tehlike. Tıpkı kanalizasyonun derin deşarj yoluyla, yıllar boyu Marmara Denizi’ne dökülerek, Marmara’nın ölü bir denize dönüşmesinin acı tecrübesindeyken, hâlâ Çeşme’de benzer hataların yerel ve büyükşehir belediyesi tarafından yapılıyor oluşunu kabul etmiyoruz. Denizler kanalizasyon atık havuzu değil. Deniz yaşamı olmadan insan yaşamı olmayacağının bilincinde, bu kanalizasyonun denize bırakılmasına son verilebilmesini sağlayacak ileri biyolojik arıtma tesisinin bir an önce yapılmasını talep ediyoruz," dedi.

Açık Denizler Anlaşması

Avrupa Birliği ile 13 ülke hükümeti, diğer uluslara hükümetlere aşırı avlanma ve diğer insan aktivitelerine karşı dünyanın okyanuslarını korumak için hazırlanan Birleşmiş Milletler Anlaşmas’ını imzalamayı öne alma çağrısında bulundu. Bu yıl dokuzuncusu Yunanistan’ın başkenti Atina’nın ev sahipliğinde düzenlenen ‘Okyanuslarımız Konferansı’ (The Our Ocean Conference, OOC) denizlerin korunması adına önemli açıklamalara sahne oldu. Açık Denizler adlı anlaşmanın yürürlüğe girmesi için 60 imza gerekirken, konferansta Avrupa Birliği’ne ek olarak Belçika, Bermuda, Şili, Kosta Rika, Dominik Cumhuriyeti, Fransa, Almanya, Yunanistan, Güney Kore, Nijerya, Palau, Filipinler ve Seyşeller anlaşmayı imzalama taahhüdünde bulundular. Nitekim Avrupa Birliği Copernicus İklim Değişikliği Dairesi, geçen ay, 1979 yılından itibaren elde edilen verilere göre, Şubat 2024’te okyanus sıcaklıklarının rekor seviyede yüksek olduğunu, aşırı avlanma ile plastik kirliliğinin okyanuslara yönelik en büyük tehdidi oluşturduğunu açıklamıştı. Açık denizlerdeki biyoçeşitliliği korumaya yönelik küresel sözleşme, geçen yıl Birleşmiş Milletler tarafından resmi olarak benimsenmiş ve bu sözleşme ‘30×30’ olarak da bilinen, 2030’a kadar dünya topraklarıyla denizlerinin %30’unun korunması hedefine yönelik hayati bir araç olarak kabul edilmişti. Şu ana kadar anlaşmayı resmi olarak Palau, Şili, Beliz ve Şenseller imzalarken, 89 ülke ise anlaşmayı imzalayacaklarına yönelik taahhütte bulunmuş durumda. Konferansta ayrıca, denizlerin korunmasına dair mevcut ve yapılması planlanan projeler de sunuldu. Avrupa Birliği Çevre, Okyanuslar ve Balıkçılık Komisyonu, okyanusları korumak ve sürdürülebilirliği desteklemek için birliğin bu yıl çeşitli inisiyatifler vasıtasıyla 3,5 milyar Euro harcama taahhüdünde bulunduğunu bildirdi. Deniz kirliliği ile mücadeleden sürdürülebilir balıkçılığa kadar farklı başlıklardan oluşan 10 milyar dolarlık 400’den fazla yeni taahhüt açıklandı. Açık Denizler Anlaşmasına da dikkat çeken komisyon üyelerinden Virginijus Sinkevicius, “Anlaşmanın olabildiğince çabuk yürürlüğe girmesi için gereken 60 imzayı toplamayı umuyoruz. Okyanuslar bizleri biz yapan şeyin parçası ve ortak sorumluluğumuzdadırlar,” dedi. Aralarında devlet başkanlarından bakanlara ve yetkililere kadar 120 ülke ve kuruluştan temsilcinin katıldığı bu yılki konferans, ‘kıyı bölgeleri ve adalarda sürdürülebilir turizm’, ‘yeşil nakliye’, ‘plastik ve mikro-plastik kirliliği’ ve ‘Akdeniz’deki yeşil geçiş’ başlıkları altında dört ana gündem ile toplandı.