İskeletleri bulunan 61 kişi o dönemde yaşanan iklim değişikliğinin tetiklediği ve birkaç yıl süren şiddet sonucu hayatını kaybetti.
Bugün Sudan topraklarında yer alan Cebel Sahaba’da 1960’larda bulunan 61 insan iskeleti, bugüne kadar insanlar arasında yaşanan savaşlara dair en eski kanıt olarak görülüyor. CNN International’ın dünyanın bilinen en eski savaşı olarak adlandırdığı çatışmanın kalıntılarını inceleyen Britanyalı ve Fransız bilim insanları, aralarında çocukların da olduğu bu kişilerin önceden düşünüldüğü gibi tek seferlik bir katliam sonucu ölmediği sonucuna ulaştı. Scientific Reports adlı bilimsel dergide yayımlanan araştırmaya göre, iskeletleri bulunan 61 kişi o dönemde yaşanan iklim değişikliğinin tetiklediği ve birkaç yıl süren şiddet sonucu hayatını kaybetti. İskeletlerdeki yara iyileşme izlerinin, bu kişilerin birden fazla çatışma yaşadığına işaret ettiği kaydedildi. Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden Isabelle Crevecoeur, aralarında avcıların ve balıkçıların da bulunduğu topluluktaki herkesin, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere ayrım gözetilmeden şiddete maruz kaldığını söyledi. Araştırmacılara göre bu savaş, yerel düzeyde ve aynı topluluktan kişiler arasında yaşanmadı. Yazılı belge bulunmadığı için çatışmaların asıl nedeni net olmasa da, araştırmacılar savaşın bölgede iklim değişikliğiyle azalan gıdayı ve diğer kaynakları ele geçirmek için savaşan rakip topluluklar arasında patlak verdiğine inanıyor.
Salga Gölü'nün beyaz kumları sarardı
Burdur Yeşilova‘da yer alan Salda Gölü‘ne ününü kazandıran beyaz kumulların rengi sarıya döndü. Göl çevresinde yapılmak istenen Millet Bahçesi projesi nedeniyle son günlerde inşaata hız verilmiş, bölge şantiye alanına dönmüştü. Alandan çekilen fotoğrafları paylaşan Salda Gölü Korunma Derneği, “Devlet müteahhit el ele! Davası sürmekte olan Salda Gölü Millet Bahçesi Projesi hızla bitirilmeye çalışılıyor. Salda Gölü, halk plajında devletin kepçesi, kamyonu, greyderi ile çalışmalara hız verilmiş durumda” ifadelerini kullanmıştı. Salda Gölü’nün son durumunu, yapım çalışmaları süren Millet Bahçesi’ni ve bungalov evleri ANKA görüntüledi. Gölün, Millet Bahçesi yapılan bölümündeki beyaz renkli kumların renginin değiştiği, Milli Park kıyılarındaki kumların ise doğal rengini koruduğu görüldü. Salda Gölü Koruma Derneği tarafından yapılan paylaşımda “Salda Gölü yok olmasın diyen tüm çevre dostu yaşam savunucularını 2 Haziran 2021 yani yarın saat 14.00 de yapacağımız basın açıklamasına davet ediyoruz” çağrısında bulunuldu.
MB'den ilk kez iklim vurgusu
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yayımladığı Finansal İstikrar Raporu’nda ilk defa iklim değişikliğinden kaynaklanan finansal riskler ve çevreci finans konusuna odaklandı. BloombergHT’den Erol Oytun Ercan’ın haberine göre raporda “İklim değişikliği, uluslararası finansal kuruluşlarca finansal sistem için çeşitli riskler barındıran yapısal bir sorun olarak ele alınmakta” diye belirtilirken Avrupa Birliği’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile büyüme stratejisinden de bahsediliyor. Raporda Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda AYM kapsamında Türkiye’yi etkileyebilecek geçiş risklerinin yönetilmesi için çalışmalar yürütüldüğü belirtilirken bu sürecin düzensiz yönetilmesi halinde firmaların kırılganlıklarının artabileceği vurgulanıyor. Bankacılık sektörü tarafından ihraç edilen çevreci/sürdürülebilir tahvil miktarı 2016 yılından bu yana artarak toplam 2,7 milyar dolara ulaştığı ifade edilirken, finansmanın büyük kısmının Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Dünya Bankası, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası, Fransız Kalkınma Ajansı ve Alman Sanayileşme Fonu gibi kuruluşlarca sağlandığına değinildi. Japonya Merkez Bankası Başkanı Haruhiko Kuroda da bankanın para politikası tartışmalarında iklim değişikliğinin göz önüne alınacağını belirtmişti. İklim değişikliğiyle önemli derecede ilgilendiklerini belirten Kuroda, “Doğal olarak, para politikaları tartışmalarında bu soruna karşı nasıl bir cevap vermeliyiz konusu konuşulan başlıklardan biri olacak” diye konuştu.
"Ne başlangıç ne de son"
42 üyesi bulunan Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği (EMARÇEB), Marmara Denizi‘nde ekosistemi tehdit eden, deniz salyası olarak da bilinen müsilaj hakkında bir açıklama yaparak kurumları harekete geçmeye davet etti. EMARÇEB tarafından yapılan ‘Marmara Denizi’ndeki müsilaj ne bir başlangıç ne de bir son’ başlıklı açıklamada “Son yıllarda Ülkemizde yaşanan çevre katliamı ve gösterilen duyarsızlık had safhada.” denildi. Açıklamada “Artan nüfus ile doğru orantılı olarak insan kaynaklı evsel atık suların tam olarak arıtılmadan denizlere, göllere ve akarsularımıza deşarj edilmesi, aynı zamanda bu su kaynaklarına yakın alanlarda kurulan endüstri ve sanayi tesislerinin atık sularını, bırakın yeterli arıtmayı, arıtma bile yapmadan atık sularını deşarj etmeleri sonucu, doğa ve eş zamanlı olarak tüm canlı yaşamı tehdit altında.” ifadeleri kullanıldı. Marmara Denizi’nde aylardır görülen deniz salyası tehlikesinin giderek büyüdüğüne dikkat çekilen açıklamada müsilajın, küresel ısınmaya bağlı olarak Marmara Denizi’nde su sıcaklığının yükselmesi ve bu bölgede sanayi, endüstri ve evsel atık sularının arıtılmadan Marmara Denizi’ne bırakılması sonucu ortaya çıktığı söylendi ve ‘’Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği olarak, en genç denizimiz olan Marmara Denizi başta olmak üzere, tüm deniz ve göl çevrelerinde kurulu olan atık su arıtma tesislerinin bir an önce denetlenip, deşarj değerleri yasal sınırlar içerisinde olmayan tesislere gerekli yaptırımların yapılması ve bir an önce harekete geçilmesi için ilgili tüm kurum ve kuruluşları göreve çağırıyoruz’’ dendi.