"Plastik krizi içindeyiz!"

-
Aa
+
a
a
a
Gezegenin Geleceği: 07 Ağustos 2025
 

Gezegenin Geleceği: 07 Ağustos 2025

podcast servisi: iTunes / RSS

 Hindistan'ın Uttarakhand eyaletinde şiddetli yağış nedeniyle meydana gelen heyelanda ilk belirlemelere göre 4 kişi hayatını kaybetti, 50'den fazla kişiden haber alınamıyor. India Today gazetesinin haberine göre, eyaletin Dharali bölgesinde aniden bastıran sağanak heyelana yol açtı. Yetkililer, afette ilk belirlemelere göre 4 kişinin öldüğünü, 50'yi aşkın kişinin kaybolduğunu açıkladı. Uttarakhand Eyalet Başbakanı Pushkar Singh Dhami, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Hint ordusu ve ilgili ekiplerin arama kurtarma çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti. Heyelan bölgesinde yaşayanların güvenli alanlara götürüldüğü bilgisini veren Dhami, afetzedelere gerekli yardımın sağlandığını ifade etti. Görgü tanıkları tarafından kaydedilen görüntülerde, heyelanın evleri ve çevredeki bitki örtüsünü önüne katarak sürüklediği görülüyor.

Kırşehir’de altın madenciliğine tepki gösteren yaşam savunucuları ve bölge halkı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı önünde açıklama yaptı.  İnceleme değerlendirme komisyonu toplantısı öncesi yapılan açıklamaya CHP’li vekillerin yanı sıra, Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu da destek verdi. Protestocular sık sık ''Havama, suyuma, toprağıma dokunma”, “Kırşehir’de maden istemiyoruz”, “Maden yasası geri çekilsin” sloganları attı. CHP Kırşehir Milletvekili Metin İlhan yaptığı konuşmada, “Şehrimizi altın madencilerinin talan etmesine izin vermeyeceğiz. Kırşehir’i bilenler, o altın madeni yerini bilirler, çok büyük bir alan. Kırşehir’i zehirleyecek bir alan. Hem siyanürün kullanılması, hem kimyasal maddelerin kullanılması, içme sularına karışma ihtimalinin çok yüksek olması Kırşehir’e büyük zararlar vereceğini hem biz söylüyoruz, ben bir doktorum, bilim insanıyım, hem de uzmanlar söylüyor” dedi. Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu, mahkeme kararı ile bu inceleme değerlendirme komisyonuna dahil olduklarını belirtti.  

Aycan Karadağ’ın haberine göre, doluluk oranı kritik seviyede olan ve İzmir'in başlıca içme suyu kaynağı olan Tahtalı Barajı'nın yakınına jeotermal enerji santralı (JES) kurulması planlanıyor. Özel bir şirket, Danıştay’ın iptal kararına rağmen JES ve yardımcı rüzgâr türbinleri için çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporunu sundu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise projeyi incelemek için 1 Eylül tarihinde İnceleme Değerlendirme Kurulu toplantısı gerçekleştireceğini duyurdu. Proje kapsamında şirket, JES'in yanı sıra 2 adet rüzgâr türbini dikilmesini planlıyor. Ayrıca, 17 adet kuyu açılacak. Çevre Düzeni Planı'na göre ÇED sahası “orman alanı” ve “tarım arazisi” olarak belirlenmiş olup, JES ve RES’lerin dikilmesi planlanan bölgede zeytin ağaçları da bulunuyor. Projenin hayata geçirileceği bölge, Kadim üretim havzası olmasının yanı sıra İzmir’in içme suyu kaynağı Tahtalı Barajı havzasında yanında yer alıyor. İzmir’in altı büyük içme suyu barajındaki doluluk oranları son bir yılda dramatik biçimde düştü. Kentin başlıca rezervuarlarından Gördes Barajı tamamen kurudu; geçen yıl aynı dönemde yüzde 24,33 dolu olan Tahtalı Barajı ise yalnızca yüzde 8,11 seviyesinde.

İsviçre’nin Cenevre kentinde başlayan ve 14 Ağustos’a kadar devam edecek olan Birleşmiş Milletler (BM) plastik kirliliği anlaşması görüşmelerinden güçlü bir sonuç çıkıp çıkmayacağına dair endişeler devam ediyor. Mikroplastik terimini literatüre sokan ve çığır açıcı çalışmaları nedeniyle Time dergisinin dünyanın en etkili 100 insanı arasında gösterdiği Prof. Richard Thompson, delegelerin gelecek nesillere karşı sorumlu olduklarını belirterek iddialı bir küresel anlaşma sağlanması gerektiğini vurguladı. Plastik üretiminin boyutu ve bunun halk sağlığı ile çevreye oluşturduğu tehdit ise yayımlanan yeni bir raporla bir kez daha gözler önüne serildi. Raporda dünyanın bir “plastik krizi” içinde olduğu, bu krizin bebeklikten yaşlılığa kadar hastalık ve ölüme yol açtığı ve yılda en az 1,5 trilyon dolarlık sağlık maliyetine neden olduğu belirtildi.

Plastik üretimi küresel anlamda 1950’den bu yana 200 kattan fazla arttı ve bu üretimin 2060 yılına kadar neredeyse üç kat daha artarak yılda 1 milyar tonun üzerine çıkması bekleniyor. Bu büyüme büyük ölçüde tek kullanımlık plastiklerdeki artıştan kaynaklanıyor ve bunların çoğu ambalaj, içecek ve gıda kaplarında kullanılıyor. Cenevre’deki görüşmelerde anlaşmaya varılması durumunda, küresel plastik anlaşması, plastik kirliliğini sona erdirmeyi amaçlayan uluslararası, yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma olacak. Bu anlaşma, ülkelerin okyanuslara her yıl dökülen 11 milyon ton plastik kirliliğini durdurmak amacıyla uymaları gereken hedefler belirleyecek. Ancak 2022 yılında BM’nin 173 ülkeden plastik kirliliğini azaltmak için yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma geliştirme konusunda uzlaşı sağlamasından bu yana yapılan beş ayrı müzakere turu, imzalanacak nihai bir metin ortaya koymayı başaramadı. Görüşmelerin başında tüm yaşam döngüsünü ele alacak bir anlaşma planlanmıştı. Ancak her turda görüşmelere katılan plastik endüstrisi lobicilerinin sayısı arttı ve bunlar üretim kesintilerine karşı baskı yapmaya başladı. Geçen yıl Busan’daki görüşmelere, rekor sayıda 220 fosil yakıt ve kimya endüstrisi temsilcisi katıldı. Bunlar arasında plastik endüstrisinden 16 lobici de yer aldı. Şirketler ğplastikten kar ederken, biz sağlığımızdan olduk, ekosistemler çöktü, okyanuslarda plastik kıtaları oluştu.