“Halk plajı inşaatını durdurmak için artık nöbet tutmak kaçınılmaz hale geldi.”
Antalya’nın Kemer ilçesinde bulunan ve 1. Derece Arkeolojik SİT Alanı olan Phaselis’te halk plajı yapımı için iş makinelerinin çalışmaları sürerken doğal ve kültürel mirasa sahip çıkmak isteyen aktivistler, burada bir nöbet başlattı. “Halk plajı inşaatını durdurmak için artık nöbet tutmak kaçınılmaz hale geldi,” diyen Phaselis İnisiyatifi Gönüllüleri, Bostanlık ve Alacasu koylarında işletme değil koruma istediklerini dile getirerek, antik kente yapılacak halk plajı tesisi projesinin durdurulmasını talep etti. 8 Nisan’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın halk plajı projesinin inşaat çalışmalarının başlayacağı bilgisini alan Phaselis’e Dokunma Hareketi Gönüllüleri, Bostanlık Koyu’na gitti. Aktivistler burada alanın arkeolojik açıdan değerine ve Milli Park olmasına rağmen ormanda ağır iş makinesi, kepçe ve ağır tonajlı bir kamyonun çalıştığını gözlemledi. Phaselis’in korunmasını savunan gönüllüler, ihale yapılacak olan projenin ihale tabelasının çevrede bulunmaması üzerine çalışanlardan izin kağıtlarını talep etti. Çalışanların herhangi bir izin kağıdı gösterememesi üzerine çağrılan jandarma ekiplerinin de izin kağıdı talep etmesi sonucu, çalışanların bir yerlere telefon etmeye başladığı görüldü. Bunun üzerine Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu‘nun kararı, mesaj ile çalışanlardan birine gönderildi. Karara göre, 1. Derece Arkeolojik SİT Alanı olan bu bölgede yapılacak herhangi bir çalışmada müze müdürlüğünden ve kazı başkanlığından yetkili kişilerin gözetimi olması gerekirken, çalışanların yanında hiçbir yetkili bulunmuyordu. Gönüllüler, projeye dair ihalenin tarafları, bedeli, tarihi ve ihalenin sayı numarasını da bildiren tabelanın da çalışma alanında bulunmaması nedeniyle jandarmaya SİT alanında usulsüz çalışma yapıldığına dair suç duyurusunda bulundu. Aktivistler, buna rağmen bir süre sonra çok sayıda inşaat işçisinin Phaselis Bostanlık Koyu’na gelerek kazı yapmaya başladığını belirtti.
Deprem acil müdahale ve yeniden inşa sürecinde güneş enerjisinin rolü
6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin ardından bir araya gelen WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Greenpeace Akdeniz Türkiye, Ekosfer, Yeşil Düşünce Derneği, Yuva Derneği, Ege Orman Vakfı, Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe), Fosil Yakıtların Ötesi (Beyond Fossil Fuels) ve İklim için 350 ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFİA), ‘Deprem acil müdahale ve yeniden inşa sürecinde güneş enerjisinin rolü’ isimli bir tutum belgesi hazırladı. Bu belgede depremin ardından kurulacak kentlerin tek boyutlu bir mühendislik projesine indirgenmemesi, kent kimliği, tarih, kültür, ekonomi, mülkiyet, gıda, tarımın yanında iklim, doğal alanlar ve çevre boyutlarını da içeren sadece bilim insanlarının değil afetzedelerin de katılımına imkan veren tasarım ve planlama süreçleri ile inşa edilmesi gerektiği ifade edildi. Depremlerin ardından birçok bölgede elektriğin kesildiğine, jeneratör ve yakıt sıkıntısı yaşandığına dikkat çekilen belgede, afet gibi acil durumlarda güneş enerji sistemlerinin hayati öneme sahip olduğu belirtildi. Belgede, güneş enerji sistemlerinin afet durumlarındaki kilit rolünün yanında yenilenebilir, temiz ve ekonomik olması nedeniyle de afete dirençli kentlerin ana unsurlarından biri olması gerektiği ifade edildi. Ayrıca, güneş enerjisi sistemlerinin sektörün yüksek istihdam yaratma potansiyelinden dolayı sadece enerji kaynağı olarak değil, bölgelerin ekonomisini (güneş paneli imalatı, çatı kurulumu vb.) yeniden güçlendirmek için de bir kalkınma unsuru olabileceği vurgulandı.
Aya Yorgi Koyu için mahkeme kararını verdi
BirGün’den Aycan Karadağ’ın haberine göre, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Çeşme Belediyesi’nin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na karşı Aya Yorgi Koyu mevkiinde bulunan SİT alanının imara açılmaması için açtığı davada, mahkeme kararını verdi. İzmir 4. İdare Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Plan değişikliğinin hukuka aykırı olduğu belirtilen kararda, “Planların uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlar doğabilir,” denildi.
Balıkçılar için yasak 15 Nisan'da başlıyor
Balıkçılar için 1 Eylül'e kadar sürecek yasak, 15 Nisan'da başlıyor. Uzmanlara göre, aşırı avlanma ve deniz kirliliği nedeniyle balık türleri azaldı. Bu durum tezgahlardaki balık çeşitliliğini ve fiyatları da etkiledi. Sezonunun bitişine günler kalırken balıkçılar bu yıl beklediklerini bulamadı. Kumkapı Balıkçılar Çarşısı'nda hamsinin kilosu geçen sene 30 TL iken, bu yıl 150 TL’ye kadar çıktı. Fiyatların yükselmesinin aşırı avcılık ve kirlenmeye bağlı olduğu belirtilirken, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, dikkat çeken uyarılar yaptı. Öztürk, birçok balık türünün yok olduğunu ifade ederek, ekosistem tabanında bulunan karidesin de azaldığını belirtti. Karidesin azalması, öteki türlerin de azalmasına işaret ediyor. Balıkçı esnafı da tezgaha gelen balık miktarının az olduğunu, fiyatların yüksek olduğunu belirtti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre balık avcılığında son on yılın en verimli dönemi olan 2011'de elde edilen balık miktarı 514 bin 755 ton iken, 2021 yılında 328 bin 165 tona kadar düştü. Deniz kirliliğinin yanı sıra, mevcut stoklara göre aşırı ve küçük balık avlanması da devam ediyor. Nitekim balıkçılık politikaları, planlama ve denetimin eksik olduğu dillendiriliyor.