Paris'in merkezinde araba yerine bisikletle seyahat eden insan sayısı daha fazla.
Yürüyüş ve toplu taşıma Fransa başkenti Paris’te dolaşmanın her zaman en popüler yoluydu. Yeni bir rapora göre, Paris'in merkezinde araba yerine bisikletle seyahat eden insan sayısı daha fazla. Şehir planlama ajansı Institut Paris Region (IPR) tarafından yapılan araştırma, Parislilerin şehir merkezi içindeki seyahatlerinin %11,2'sinde bisiklet kullandığını, insanların ise yolculukların yalnızca %4,3'ünde araba kullandığını ortaya çıkardı. Bu, Paris'teki seyahatlerin yalnızca %3'ünün bisikletle gerçekleştiğinin tespit edildiği 2010 yılına göre ciddi bir artış. Yürüyüş, şehir merkezindeki en popüler ulaşım şekli ve tüm yolculukların %53,3'ünü oluşturuyor. Bunu %30 ile toplu taşıma izliyor. Paris'in banliyö bölgeleri hâlâ araba yolculuğuna büyük ölçüde bağımlı. Kentin iki çevre yolu arasındaki yolculukların neredeyse yarısını araba yolculukları oluşturuyor. Daha uzak banliyölerdeki gezilerde ise bu rakam %61. Ancak Paris ile banliyöler arasındaki yolculuklarda toplu taşıma hala başı çekiyor. İnsanlar iç banliyölerden yolculukların %66'sında, dış banliyölerden ise %77'sinde toplu taşıma kullanıyor.
İsviçre'de ulusal sera gazı emisyonlarını azaltmak için yeterli çaba gösterilmediği mahkeme tarafından belirtildi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde alınan önemli bir hukuki karar, uzmanlara göre dünya genelinde bir dizi yeni dava açılmasının önünü açabilir. Strasbourg merkezli mahkeme, İsviçre'nin ulusal sera gazı emisyonlarını azaltmak için yeterli çaba göstermediğini belirtti ve bu durumun 2 binden fazla yaşlı İsviçreli kadının insan haklarını ihlal ettiğine karar verdi. Kadınlar, özellikle sıcak hava dalgalarının sağlık etkilerine karşı daha savunmasız oldukları için mahremiyet ve aile yaşamı haklarının ihlal edildiğini başarıyla savundular. Bu karar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni yorumlama yetkisine sahip olan ve Avrupa Konseyi üyeleri tarafından imzalanan bir anlaşma ile varolan mahkemenin, iklim değişikliği ile ilgili bir konuda ilk kez kararı. Avukatlar, akademisyenler ve aktivistler, 250 sayfalık kararı aylarca inceleyecekler. Ancak şimdiden, bu kararın iklim krizine yaklaşımı ve devletlerin nasıl tepki göstereceği konusunda önemli bir değişiklik gösterdiği anlaşılıyor. Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi'nde iklim ve enerji direktörü olan Nikki Reisch, "Mahkeme, herkes etkilendiği için kimse iklim zararına karşı adalet arayamaz anlayışının yanlış olduğunu kabul etti," dedi. Ayrıca iklim değişikliğinin insan hakları üzerindeki açık etkileri nedeniyle mağdurların taleplerde bulunma temeli olduğunu kabul etti. 17 hakimlik panel, İsviçre'nin problemi çözmek için tam olarak ne yapması gerektiğini belirtmedi ve bu sorunun çözümünü Avrupa Konseyi'nin bakanlar komitesine bıraktı. Ancak devletlerin dikkate alması gereken minimum yönetim standartlarını belirtti. Bu standartlar arasında karbon bütçeleri ve ara hedefler belirlemek, bunları güncellemek ve en iyi mevcut kanıtlara dayandırmak, bunların ne kadar iyi karşılandığı konusunda şeffaf olmak gibi maddeler yer alıyor. Yani ülkelerin insanları iklim değişikliğinin etkilerinden korumak için sera gazı emisyonlarını azaltma yükümlülüğünün bulunduğuna karar verdi. Karar, 27 Avrupa Birliği ülkesi de dahil olmak üzere Avrupa Konseyi'nin 46 üye ülkesindeki iklim davaları için artık yasal bir emsal teşkil ediyor. Davacılar, çoğunlukla 70'li yaşlarında olan kadınlardan oluşuyordu ve yaşlarının ve cinsiyetlerinin kendilerini iklim değişikliğinin getirdiği aşırı sıcaklığın etkilerine karşı daha savunmasız hale getirdiğini ve İsviçre'nin emisyonları yeterince düzenlemedeki başarısızlığının insan haklarını ihlal ettiğini savundu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İsviçre'nin emisyon azaltma çabalarının yetersiz olduğunu ve önemli mevzuat boşlukları tespit ettiğini söyledi. İsviçre hükümetinin iklim değişikliği yükümlülüklerini nasıl yerine getireceğine karar vermesi gerekecek.
2023’te kömür kurulu gücünde %2’lik bir artış yaşandı
Global Energy Monitor’ün her yıl yayımlanan ‘Yükseliş ve Çöküş’ raporuna göre, 2023 yılında dünyada işletmede olan kömür kurulu gücünde %2’lik bir artış yaşandı. Bu artışın üçte ikisi Çin’den kaynaklanırken, ABD ve Avrupa'da emekli edilen kapasitenin diğer yıllara kıyasla daha düşük olması da bu artışı etkiledi. Kömür kurulu gücündeki bu artışın, 2023 yılından itibaren ABD ve Avrupa’da kömürden çıkışın hızlanmasıyla kısa sürede tersine dönmesi bekleniyor. Çin’in 2025 yılına kadar 30 GW’lık kömürlü termik santral kapasitesini devre dışı bırakma hedefini tutturmak için derhal harekete geçmesi durumunda ise ilave kapasitelerdeki artışın daha da yavaşlaması bekleniyor. Rapora göre, Türkiye, 2023 yılında ne yeni bir kömürlü termik santrali işletmeye aldı, ne de yeni bir inşaata başladı. Son zamanlarda, mahkeme ve devlet kurumlarının kararları, Kirazlidere Termik Santrali, Alpu Termik Santrali, Afşin-Elbistan C Termik Santrali ve Ilgın Termik Santrali de dahil olmak üzere birkaç projeyi durdurdu veya engelledi. Öte yandan, Türkiye’de hala altı kömürlü termik santral projesi bulunuyor. Üstelik 2023 yılında Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında imzalanan ve 3 GW'a kadar yeni kömür yatırımlarını içeren 10 yıllık enerji anlaşması, Türkiye’de kömürlü termik santral kurulu gücünün artması riskini oluşturuyor.