Samsun Limanı'nda oluşan tabakanın 'deniz salyası' olduğu kesinleşti.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Baytut, Samsun Limanı'nda oluşan tabakanın 'deniz salyası' olduğunun kesinleştiğini söyledi. Uzmanlar, deniz salyasının son zamanlarda sıklıkla görülmesinin doğal olmadığını kaydetti. Samsun Limanı'nda endüstriyel atıklar sonucunda mikroorganizmaların aşırı derecede üremesiyle oluşan ‘deniz salyası’ tabakası belirli bir süre kamuoyunu tedirgin etti. Doç. Dr. Özgür Baytut, daha önceden tam netleştirilemeyen tabakanın yapılan analizler sonrasında deniz salyası olduğunun kesinleştiğini ifade etti.
En büyük sorun çevre
Deutsche Bank’ın yüksek gelirli özel bankacılık müşterileri arasında gerçekleştirdiği çevre, sosyal ve yönetişim yatırımcıları anketine göre, yatırımcıların %47’si en fazla çevre sorunlarına önem verirken, %27’si yönetişim ve %26’sı ise sosyal faktörlerin en önemli sorun olduğunu düşünüyor. Bloomberg’te yer alan habere göre en fazla çevre sorunlarına önem veren yatırımcıların %46’sı öncelikli sorunun iklim değişikliği olduğunu düşünürken, %21’i arazi bozulmasının, %16’sı okyanus kirliliğinin ve %11’i de bioçeşitlilik kaybının en önemli sorun olduğunu belirtiyor. Deutsche Bank Yatırım Genel Müdürü Christian Nolting de anket sunumu toplantısında portföy yatırımlarıyla ilgili, “ESG standartlarına uymayan şirketlere ayrımcılık yapmaya başlamalıyız ve müşterileri ESG yatırımlarına yönlendirmeliyiz. Bunu yaparken kâr dönüşlerinden feragat etmiyoruz aksine daha fazla dönüş sağlıyoruz” dedi.
Plastik üreticileri kapasite artırıyor
Yeni bir rapora göre dünyanın en büyük tek kullanımlık plastik üreticileri, 2025 itibarıyla üretim kapasitelerini %30 artıracak. Bu, bir trilyon bir litrelik plastik şişe ve kapak, bir trilyon plastik torba ve bir trilyon streç film üretilmesi ve tüketilip atık olarak atılması anlamına geliyor. Pazar araştırmacıları Wood Mackenzie, London School of Economics ve Stockholm Environment Institute ile ortaklaşa gerçekleşen ve Avustralya Minderoo Foundation’ın Plastic Waste Maker Index’inde detaylandırılan araştırma, sadece 20 petrokimya şirketinin 70 milyon metreküplük ek polimerin %60’ından sorumlu olacağını söylüyor. Hammaddeleri üreten 1000 fabrika üzerinde yapılan bir araştırmaya dayanan rapor, 2019’da 130 milyon metrik ton tek kullanımlık plastiğin atıldığını kaydederek yıkıcı çevresel etkiyi vurguluyor. Bu toplamın büyük bir kısmı yakıldı, düzenli depolama alanlarına gömüldü ya da çöp olarak bir kenara atıldı. Bu ürünlerin %98’i ise sınırlı fosil kaynaklardan üretildi. Minderoo’nun araştırmacıları, “Tek kullanımlık plastiğin maliyeti çok büyük” diye belirtiyor ve ekliyor: “Tek kullanımlık plastikler sonunda vahşi yaşamın sağlığını ve okyanusun karbon depolama kabiliyetini etkileyen küçük parçacıklara ayrılıyor. Tek kullanımlık plastikler, insanlarda bulunan ve bir dizi üreme sağlığı sorunuyla bağlantılı olan kimyasal katkı maddeleri de içeriyor.” Araştırmacılar, bu tür plastikler için mevcut üretim büyüme oranının, 2050 yılına kadar küresel seragazı emisyonlarının %5 ila 10’unu oluşturacağı konusunda uyarıyorlar. ABD eski Başkan Yardımcısı Al Gore, raporun girişinde, “Plastiğin çoğu petrol ve gazdan, üretildiği için, plastik üretimi ve tüketimi iklim krizinin önemli bir faktörü haline geliyor. Dahası, özellikle tek kullanımlık plastiklerden kaynaklanan plastik atıklar, çöplüklerde, yol kenarlarında ve okyanusa büyük miktarlarda çöpü taşıyan nehirlerde birikiyor” diyor. Araştırmada üretimde süregelen artışın nedeni şu şekilde yorumlanıyor: “Tek kullanımlık plastik polimer üretimindeki büyümenin gerekçesi, gelişmekte olan ekonomilerde talebin artacağı tahminlerine dayanıyor.” Plastik Atık Üreticileri Endeksi aynı zamanda sadece üç petrokimya devinin dünyadaki plastik atıkların %16’sını oluşturduğunu belirtiyor. Araştırmacılar, bu şirketlerin büyük finans kurumları tarafından desteklendiğini söylüyorlar.
En kirletici ülkeler Türkiye ve Ukrayna
Yeşil Gazete’de yer alan habere göre, Enerji konusunda faaliyet gösteren düşünce kuruluşu Ember, Avrupa’da kömürden elektrik üretimi kaynaklı hava kirliliğinin en yüksek olduğu ülkeleri ortaya koyan raporunu yayımladı. Rapora göre, ülke ölçeğinde gerçekleştirilen sıralamada Türkiye ve Ukrayna, tüm kirletici türlerinde ilk üç sırada yer alıyor. Batı Balkanlar’da yer alan ülkeler, görece küçük ölçeklerine rağmen Türkiye ve Ukrayna’yı takip ediyor. Almanya ve Polonya gibi Avrupa Birliği ülkeleri ise azot oksit (NOx) kirliliği açısından üst sıralarda bulunuyor. Elektrik üretimi amacıyla kullanılan kömür, havaya kirleticiler yayarak insan sağlığına tehdit oluşturuyor ve çok sayıda erken ölüme neden oluyor. Bu kirleticilerin yayılımı binlerce kilometreyi bulabiliyor. EMBER Elektrik ve İklim Veri Analisti Ufuk Alparslan, “Ukrayna, Türkiye ve Batı Balkan ülkeleri, Avrupa’da kömürden elektrik üretimi kaynaklı hava kirliliğinde öne çıkmakta. Kömür santrallerinin havaya yaydığı kirlilik binlerce kilometreye ulaşabiliyor. Temiz enerji alternatiflerinde çok yüksek potansiyele sahip bu ülkelerin kaynaklarını, emisyon standartlarına uyum sağlamak için yüksek maliyetli rehabilitasyon yatırımları ve kömür teşvikleri yerine enerji dönüşümünü daha da hızlandıracak yatırımlara yönlendirmesi gerekiyor.” dedi.