Küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlama olasılığı %50

-
Aa
+
a
a
a

Küresel ısınmayı 1.5°C'nin altında tutmak için hem petrol hem de doğal gazının yaklaşık %60'ının ve kömürün %90'ının yerin altında kalması gerekiyor.

 Gezegenin Geleceği: 13 Eylül 2021
 

Gezegenin Geleceği: 13 Eylül 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

University College London araştırmacıları tarafından yapılan çalışmaya göre, küresel ısınmayı 1.5°C'nin altında tutmak için 2050 yılına kadar hem petrol hem de doğal gazının yaklaşık %60'ının ve kömürün %90'ının yerin altında kalması gerekiyor. Bu hedefe ulaşmak için küresel petrol ve doğal gaz üretiminin 2050 yılına kadar yıllık %3 oranında azalması gerekiyor. Hem planlanan hem de işletmedeki birçok fosil yakıt çıkarma projesi, 2015 yılında Paris İklim Anlaşması'nda belirtildiği üzere, küresel ısınma konusunda uluslararası kabul görmüş hedefleri karşılamaya elverişli değil. Bu nedenle, birçok bölge, şimdiden fosil yakıt üretiminde pik noktaya ulaştı ve belli bir yerdeki üretimde herhangi bir artış, başka bir yerdeki üretimde daha büyük düşüş ile dengelenmek durumunda. Nature dergisinde yayınlanan bulgular, bu yüzyılda ısınmayı 1,5°C ile sınırlama olasılığını %50 olarak ele alıyor. 1,5°C hedefine ulaşma olasılığının artması, üretimde daha da hızlı bir düşüş ve daha fazla fosil yakıtın yer altında kalmasını gerektiriyor. Araştırmacılar, bölgesel ve küresel olarak yer üstüne çıkarılmadan bırakılması gereken fosil yakıt miktarını değerlendirmek için küresel bir enerji sistemi modeli kullandılar. Çıkarılmaması gereken rezervler, 2018 yılı rezervleri baz alınarak yüzde olarak verilmekte: 2050 yılına kadar bu oranın petrol için %58, doğal gaz için %59 ve kömür için %89 olması gerekiyor. Çalışma, ısınmayı 2°C ile sınırlandırmak için petrol rezervlerinin üçte birinin, doğal gazı rezervlerinin yaklaşık yarısının (%49) ve kömür rezervlerinin %80'den fazlasının yerin altında kalması gerektiğini ortaya koyan 2015'te yapılmış önceki araştırmaları bir adım daha geliştiriyor.

Sosyal Girişimler için Ağlar Kurulumu: Adil Ticaret Türkiye Projesi’nin 2 Eylül 2021 tarihinde gerçekleştirilen lansmanı ile açılışı yapıldı. "Adil Ticaret", uluslararası ticarette daha fazla eşitlik arayan diyalog, şeffaflık ve saygıya dayalı bir ticaret ortaklığı. Daha iyi ticaret koşulları sunarak ve ötekileştirilmiş üreticilerin ve işçilerin haklarını güvence altına alarak sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunur. Sadece ticaretten daha fazlası olan Adil Ticaret; insanları ve gezegeni kârın önüne koyan bir iş ve ticaret vizyonu sunarak, yeni ekonominin kurumsal modellerini sergileyen bir kavram olarak yoksulluk, iklim değişikliği, cinsiyet eşitsizliği ve adaletsizlikle mücadele eder. Adil Ticaret Organizasyonları, misyonlarının özü olarak Adil Ticaret’e açık bir bağlılığa sahip. Bilinçli tüketiciler tarafından desteklenen bu şirketler, çiftçileri ve üreticileri iyi çalışma koşulları ve çalışmaları için adil ödeme elde etmeleri için desteklemekte aktif olarak yer almakta ve ayrıca geleneksel uluslararası ticaretin kurallarında ve uygulamasında değişiklikler için farkındalık ve kampanyalar yapmakta. Avrupa Birliği tarafından fonlanan Sosyal Girişimler için Ağlar Kurulumu: Adil Ticaret Türkiye Projesi; Türk sivil toplum kuruluşları ile Avrupalı muadilleri arasında yerel, bölgesel ve ulusal düzeylerde uzun vadeli işbirliği geliştirmek için kuruldu. INOGAR Kooperatifi ve Dünya Adil Ticaret Örgütü ortaklığında yürütülen proje ile yerel sosyal girişimler ve ilgili paydaşlar için Türkiye’de bir Adil Ticaret ağı kurulması hedeflenmekte.

 

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ormansızlaşma ile ilgili bir basın bülteni yayınladı. Bültende, “Ormansızlaşmaya neden olan faktörlere baktığımızda, iklim krizinde olduğu gibi, insan merkezli bakış açısı, tüketim odaklı yaşam tarzı ve buna hizmet eden sürdürülebilir olmayan bir ekonomik sistem ile karşılaşıyoruz. Yaşadığımız ve gelecekte yaşanması öngörülen felaketler, ekosistemin öğelerini birer “kaynak” veya “hammadde” olarak görmekten vazgeçmemiz, doğayla uyumlu yaşam biçimlerini ve yaşamın bir bütün olarak sürdürülebilirliğini benimsememiz için çağrıda bulunuyor.  Geldiğimiz noktada, ekosistemi sadece korumak yeterli değil; acil bir şekilde onarmak için mevcut olan çözümleri devreye sokmamız gerek. Bireyler, kurumlar ve karar vericiler olarak üzerimize düşeni öğrenmek ve bir an önce harekete geçmek zorundayız.  Yeni kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri adıyla orman alanları, kıyılar ve meralar turizm yatırımlarına açılabilir hale geldi. Birleşmiş Milletler (BM) Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) geçtiğimiz Ağustos ayında yayımlanan raporu; insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının 1850-1900'dan bu yana yaklaşık 1,1°C'lik ısınmadan sorumlu olduğunu gösteriyor. Önümüzdeki 20 yılda ortalama küresel sıcaklığın 1,5°C'ye ulaşması veya bunu aşması bekleniyor. Her yıl hektarlarca alanı ormancılık dışı faaliyetler için kullanıma açan yetkililere sesleniyoruz. Ormanlar yoksa, sulak alanlar yoksa, özgür akan nehirler yoksa, bozkırlar yoksa biz de yokuz.  Gerek iklim krizi, gerek ormansızlaşma, gerekse orman yangınları insan kaynaklı. Bizimle birlikte diğer türlerin de yaşamını tehdit eden kriz ve felaketlere neden olan faaliyetlerimizi bir an önce ekosistemle uyumlu hale dönüştürmemiz gerekiyor. Ekosistemi onarma yolunda acil politikaların ve uygulamaların hayata geçirilmesi için hükümet ile birlikte, yerel yönetim, özel sektör ve bireyleri hareket geçmeye çağırıyoruz. Yaşamın bir bütün olarak sürdürülebilirliği için sorumluluk almanın vakti geldi.” dedi.