Dünya Bankası İcra Direktörleri Kurulu, Türkiye için 600 milyon dolar tutarında bir finansmanı onayladı.
Dünya Bankası İcra Direktörleri Kurulu, Türkiye’nin iklim değişikliği nedeniyle sıklığı ve şiddeti giderek artan taşkınlara ve kuraklığa karşı dirençliliğini güçlendirme ve insanlarını koruma çabalarını desteklemek için 600 milyon dolar tutarında bir finansmanı onayladı. Türkiye Taşkın ve Kuraklık Yönetimi Projesi, taşkına eğilimli alanlarda yaşayan insanlar için taşkın kontrolünün artırılmasına, çiftçilerin kuraklık izleme kapasitelerinin geliştirilmesine ve ülkenin taşkın ve kuraklık riski yönetimine ilişkin kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesine yardımcı olacak. Projenin taşkın kontrolü bileşeninden taşkın eğiliminin yüksek olduğu yedi nehir havzasında yaşayan 150 binden fazla kişi doğrudan yararlanırken, 10 bin çiftçiye su stresini daha iyi yönetmelerine yardımcı olmak için gerçek zamanlı verileri de içeren yaşamsal kuraklık izleme verileri sunulacak. Kuraklık, dünyanın dokuzuncu en büyük tarımsal ürün üreticisi konumunda bulunan Türkiye için bir başka önemli zorluk oluşturuyor.
Mekke’de sıcaklık 51,8 dereceyi aştı
16-18 Haziran tarihleri arasında hacda sıcaklıklar zaman zaman 47 dereceye ulaştı ve Mekke’deki Ulu Cami’de 51,8 dereceyi aştı. ClimaMeter tarafından yapılan hava durumu ilişkilendirme analizine göre, insan kaynaklı iklim değişikliğinin etkisi olmasaydı, sıcaklık yaklaşık 2,5 derece daha düşük olurdu. Analizi yapan grup, iklim değişikliğinin belirli hava olaylarındaki rolüne ilişkin hızlı değerlendirmeler yapıyor. Değerlendirme ayrıca Suudi Arabistan’da benzer olayların geçmişte Mayıs ve Temmuz aylarında meydana geldiğini, ancak şimdi Haziran ayında daha şiddetli sıcak hava dalgalarının yaşandığını ortaya çıkardı. ClimaMeter analizi üzerinde çalışan Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden bilim insanı Davide Faranda, “Bu yılki hac sırasındaki ölümcül sıcaklık, doğrudan fosil yakıt yakmayla bağlantılı ve en savunmasız hacıları etkiledi,” dedi. İklim değişikliği sıcak hava dalgalarını daha sıcak, daha sık ve daha uzun ömürlü hale getirdi.
Ürün kayıpları kendini göstermeye başladı
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İzmir Şube Başkanı ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hakan Çakıcı, geçen yıl Temmuz ya da Ağustos aylarında yaşanan ürün kayıplarının bu yıl Haziran ayında kendini gösterdiğini kaydetti. Meteorolojinin Haziran ayı boyunca yüksek sıcaklık uyarısı yaptığını anlatan Çakıcı, “Tarımsal ürünler de yüksek sıcaklıktan çok etkilendi. Rekolte beklentileri var, fakat ürünler yüksek sıcaklıklardan etkileniyor. Aşırı sıcaklıklar bitkinin çok su tüketmesine neden oluyor. Aşırı su kaybı bitkiyi strese sokuyor. Bu stresi yapraklarda kurumalar şeklinde görüyoruz,” dedi. Üreticilerin iklim değişikliğine karşı sürekli önlem aldığını ifade eden Çakıcı, “Üretici tarlasını, bahçesini sürekli takip etmeli. Sulama konusunda dikkatli olması lazım. Hastalık ve zararlı kontrolüne bakması gerekiyor. Bunlar maliyetleri artırıyor. Sulama giderleri ürünün maliyetini etkiliyor. Bağlarda ve meyve bahçelerinde gölgeleme sistemi kullanılıyor. Aparatlar ve direkler dikip, gölgeleme yapılıyor. Temel amaç, yüksek güneş ışınlarından meyveyi korumak ve meyvenin renk değişimini önlemek. Özellikle ihracata yönelik ürünlerin olduğu meyve bahçelerinde gölgeleme çok fazla kullanılıyor,” diye konuştu. Şiddetlenen iklim değişikliği altında bu yöntemler yetecek mi?
Deniz çayırı, son yıllarda yok olma tehlikesi nedeniyle koruma altına alınan türler arasında
Su altı dünyasının 'Amazon ormanı' olarak anılan ve ekosistemde önemli yere sahip 'deniz çayırı', son yıllarda yok olma tehlikesi nedeniyle koruma altına alınan türler arasında. Balıkesir'in İznik ilçesi Narlı Mahallesi'nde bulunan plajın temizliği sırasında korunan türler arasında olan deniz çayırlarının sökülerek kıyıya yığıldığını belirten Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Marmara Denizi’nde dört tür deniz çayırı yaşamakta, Akdeniz’e endemik Posidoniaoceanica türü sadece Paşalimanı Adası ve Narlı Mahallesi kıyılarında çok sınırlı bir alanda yaşayabilmekte. Deniz çayırları, tür fark etmeksizin kıyısal alanda tüm deniz canlıları için barınak, beslenme, üreme ve saklanma alanı olarak hayati önemde. Diğer taraftan deniz çayırları denizin akciğerleri olarak bilinir ve 1 metrekare deniz çayırı alanı günlük ortalama 10 litre civarında oksijen üretir. Deniz çayırları sedimenti tutarak suyu berraklaştırır, kıyısal alanı dalga erozyonundan korur. Karbonu tutarak iklim krizine karşı mücadeleye katkı verir. Tüm bu özellikleri nedeniyle bütün dünyada ve ülkemizde deniz çayırları koruma altında," diye konuştu. Prof. Dr. Mustafa Sarı, "Deniz çayırları bulanıklık yapan askıdaki partikülleri tutarak suyu berraklaştırır. Diğer taraftan deniz çayırları, bir saatte 6 litre deniz suyunu filtre eden pinaların en önemli yaşam alanı. Deniz çayırlarına verilen her zarar, denizin oksijen üretim kapasitesinin azaltılması ve doğrudan oksijensiz bölgelerin genişlemesine yardım. Plajda ayağına deniz çayırı değdiğinde rahatsız olanlar, denize girerken basit bir deniz patiği giyerek önlem alabilir. Erdek Narlı Mahallesi İskelesi solunda kalan plaj bölgesinde deniz çayırı katliamını hiç bir kurumun yapmayacağı açık. Zira bu konuda ilgili Bakanlığa bir izin talebinde bulunulmadı. Çayır düşmanlarının bilinçli bir şekilde hafta sonunu tercih ettikleri anlaşılmakta. İlgili kamu kurumlarının denetim görevi mesai saatleriyle sınırlı değil. Bu durum derhal incelenerek sorumlular tespit edilmeli,” dedi.