Orhanlı Köyü'nün sakinleri, hayata geçirilmesi planlanan JES projelerine karşı üç yıldır mücadele ediyor.
İzmir Seferihisar’da yer alan ve kadim zeytin ormanlarının içerisinde bulunan Orhanlı Köyü'nün sakinleri, bölgede hayata geçirilmesi planlanan Jeotermal Enerji Santrali (JES) projelerine karşı üç yıldır mücadele ediyor. JES projelerinin hayata geçirilmesi planlanan bölge, bir Kadim Üretim Havzası (KÜH) olmasının yanı sıra, İzmir’in içme suyu havzasında yer alıyor. İzmir ve Türkiye genelindeki zeytinyağı ve organik gıda üretiminin ‘can damarı’ olan bu bölge, aynı zamanda Türkiye doğası açısından son derece nadir ve hassas türlerin yaşam alanı olma özelliği taşıyor. Doğa Derneği, Orhanlı Doğa Kültürü Derneği, Orhanlı Köyü Kültür Doğa Gençlik ve Spor Kulübü Derneği, Sınırlı Sorumlu Seferihisar Kavakdere Köyü Sulama Kooperatifi’yle birlikte 95 Orhanlı köylüsünün JES projesinin iptali talebiyle açtığı dava, İzmir 3. İdare Mahkemesi’nde görüldü. Davaya kalabalık bir grup olarak katılan davacılar, mahkeme çıkışında basın açıklaması yaptı. Özel şirket tarafından hazırlanan JES projeleri, İzmir’de yaşayan milyonlarca insanın yaşamını tehlike altına sokuyor. Şirket tarafından hazırlanan projelerde, insan sağlığını tehdit eden ve jeotermal enerji üretimi sırasında ortaya çıkan atık suların, İzmir’in içme suyu kaynağı olan Tahtalı Barajı’nın havzasında yer alması, halk sağlığı açısından büyük bir risk barındırıyor.
Küresel ısınma şiddetlendikçe enflasyondaki etkisi de artıyor
Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü’nün iklim değişikliğinin makroekonomik etkilerindeki hızlı değişimi incelediği araştırması, küresel ısınma ve enflasyon arasındaki ilişkiyi ortaya koydu. Araştırma bulgularını değerlendiren Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü Araştırmacısı Maximilian Kotz, küresel ısınmanın enflasyon üzerindeki etkilerinin geçen yıl Avrupa’daki sıcak hava dalgalarının ardından ekonomistlerin daha çok dikkatini çekmeye başladığını söyledi. Avrupa’da 2022’deki aşırı sıcak hava dalgaları ve kuraklık nedeniyle tarımsal üretimde düşüş görüldüğünü ve bunun gıda fiyatlarını yükselttiğini ifade eden Kotz, şunları kaydetti, “121 farklı ülkede son 30 yılda iklim ve enflasyonda görülen değişimleri inceledik ve iklim değişikliğinin artan etkilerinin enflasyonu ve özellikle gıda enflasyonunu da artırdığını gördük. Örneğin, Avrupa’da geçen yılki aşırı sıcak hava dalgaları gıda enflasyonundaki artışa 0,7 puanlık katkı yaptı. %10 seviyesindeki gıda enflasyonunun hepsi iklim değişikliğinden kaynaklanmadı elbette. Salgın ve Ukrayna’daki savaş gibi faktörler daha yüksek enflasyona yol açtı. Ancak küresel ısınma şiddetlendikçe enflasyondaki etkisi de artıyor.” Küresel ısınmanın enflasyonun yanı sıra istihdam ve büyüme oranlarını da etkileyeceğini ifade eden Kotz, makroekonomik büyüme oranlarının ve üretimin iklim değişikliği nedeniyle giderek azalacağına yönelik güçlü işaretler olduğunu söyledi. Küresel ısınma nedeniyle dünyanın özellikle bazı bölgelerinin yaşanamaz hale geldiğini ve bunun da iklim göçüne yol açtığını vurgulayan Kotz, kuraklık ve aşırı sıcak hava dalgalarının sıklığındaki artışın özellikle Sahra Altı Afrika’daki topluluklar için risk oluşturduğunu söyledi.
İzmir’de çevre tehditleri bitmiyor
Tahtalı Barajı havzasında uzun mesafeli koruma alanı sınırlarındaki bir bölgeye kaçak moloz ve çeşitli atıklar döküldüğünün tespit edilmesi üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU) ekipleri hemen harekete geçti. Bölge kısa sürede atıklardan temizlendi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi, Çevre Koruma Kontrol Dairesi ve Zabıta Dairesi Başkanlığı’nın yanı sıra İZSU Genel Müdürlüğü işbirliğiyle alan temizlendi. İZSU Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada kentin içme suyu kaynaklarına ulaşacak bir kirliliğin söz konusu olmadığı belirtilerek, bölgeden sorumlu Menderes Belediyesi’ne de gerekli bildirimlerin yapıldığı belirtildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı zabıta birimleri de olayın sorumlularının tespiti ve yaptırım uygulanması için yoğun bir çalışma yürütüyor. İZSU Genel Müdürlüğü’nün önceki aylarda bölgedeki inşaat atıklarının dere yatağına döküldüğü yönünde tespitlerde bulunduğu ve bu konunun yaratacağı afet riski nedeniyle ilçe belediyesine yazılı olarak önlem alınması ve bu tür faaliyetlerin önlenmesi yönünde uyarıda bulunduğu ifade edildi.
Salda Gölü'ne girmek ne kadar güvenli?
Denizli'nin Çivril ilçesinden ailesiyle birlikte geldiği Salda Gölü'ne giren 13 yaşındaki bir genç boğuldu. Cansız bedenini, dalgıçlar 10 metre derinlikte balçıkta bulabildi. Gencin ölümüyle Salda Gölü'ne girmenin ne kadar güvenli olduğu sorusu gündeme geldi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Yüksek Jeoloji Mühendisi Servet Cevni, gölde oluşan ani çökeller ve sığ bataklıkların suya girenlerin can güvenliği açısından tehdit oluşturduğunu söyledi. Servet Cevni, “Salda Gölü'ne girmek sakıncalı. Hem insan canı hem de ekolojik sisteme verilen zarar açısından sakıncalı. Bu konuyla ilgili açılan davalar da var. Acilen yasaklanması gerektiğini düşünüyorum,” dedi. Bölgenin faylanma ve tektonik açıdan oldukça hareketli olduğuna işaret eden Servet Cevni, “Göle girdik, bir iki metre seviyesinde olduğunu sanırken bir anda 10 metrelik derinliğe maruz kalabiliyoruz. Salda tatlı su kaynağı. Denizin kaldırma kuvvetine alışkın olan insanlarımız, yüzmeyi az bilen insanlarımız hatta çok iyi yüzme bilse bile bu duruma aniden yakalanan insanlarımız maalesef boğuluyor. Her yıl neredeyse bir iki kişiyi gölde kaybediyoruz. Özellikle küçük çocuklar için oldukça tehlikeli,” diye konuştu.