Jeoloji Mühendisleri Mersin Şube Başkanı Erkan Demir Türkiye’nin de yapımına başladığı inşaat halinde olan Nükleer Santralin de çok geç olmadan kapatılması gerektiğini söyledi.
Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın verilerine göre 1970-2014 yılları arasında ormanda yaşayan çok sayıda hayvan türünün sayısı yarı yarıya azaldı. Özellikle kurbağalar gibi amfibi türler ve maymun gibi memeli hayvanlar ya da orman fillerinin sayısında ciddi oranda düşüş kaydedildiği bildirildi. WWF raporunda mercek altına alınan 455 hayvan popülasyonu ve 268 omurgalı türünde ortalama yüzde 53'lük azalma tespit edildiği, azalmadan özellikle de tropik bölgeler ve Amazon ormanlarının etkilendiği belirtiliyor. Canlıların sayısının azalmasının başlıca nedeni olarak ağaç kesimi ve tarım amacıyla ormanların yok edilmesi sonucu yaşam alanlarının kaybı gösteriliyor. WWF Almanya şubesinden Christoph Heinrich dünya çapında ormanlarda tür çeşitliliğindeki azalmanın dehşet verici olduğunu ve alarm verdiğini belirtti. "Hayvanlar yok olursa ormanlar da sera gazını emme işlevini yitirir” diyen Heinrich, biyolojik çeşitliliğin yok olmasını tersine çevirmek ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için ormanların ve içindeki canlıların korunması gerektiğini vurguladı. Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü'nün kısa süre önce açıklanan raporunda iklim değişikliğiyle mücadelenin en iyi yönteminin ormanlaştırma olduğu sonucu açıklanmıştı. İsviçreli bilim insanları, ormanlaştırmayla karbondioksit salımının üçte ikisinin azaltılabileceğine dikkat çekmişti.
Ormanlar iklim değişikliğine yol açan karbondioksiti emiyor, aşırı sıcak, don, kuruluk ve fırtına gibi doğa olaylarını yumuşatıyor. Havayı temizleyen ormanlar pek çok canlının da yaşam alanı.
Mezopotamya Haber Ajansı'ndan Ergin Çağlar, Jeoloji Mühendisleri Mersin Şube Başkanı Erkan Demir ile Akkuyu Nükleer Santralini ve tehlikelerini konuştu. Dünyada nükleer santral gibi enerji elde etmek için kullanılan yöntemlerin artık kullanılmadığını belirtti. Hatta bu yöntemle enerji elde eden ülkelerin artık santrallerini kapattıklarını kaydeden Demir, Türkiye’nin de yapımına başladığı inşaat halinde olan Nükleer Santralin de çok geç olmadan kapatılması gerektiğini söyledi. Demir, “Nükleer Santralin başından beri güvenli olmayan bir enerji üretme yöntemi olduğunu defalarca söyledik. Halbuki güneş ve rüzgar enerjisi ile enerji elde etmek daha kolay ve daha az maliyete sahip. Ama biz bunun yerine maliyeti çok yüksek olan ve çok büyük tehlikeler bulunduran bir enerji üretme yöntemine başvuruyoruz. Bakın Fukuşima felaketinden sonra Japonya hala kalan enkazı temizleyebilmiş değil. Nükleer santral ile enerji elde edeyim derken bugün hem ekonomik olarak hem de bırakılan felaketten temizlenmiş değil. Zaten o felaketten sonra birçok devlet ülkelerinden ki nükleer santralleri kapatmaya başladı. Çünkü bu yöntem artık vazgeçilir bir yöntem oldu ve başka enerji üretme yöntemlerini tercih etmeye başladı.” dedi. Demir, bir jeoloji mühendisi olarak yapımı süren Akkuyu Nükleer Santralinin yer olarak da uygun bir zeminde yapılmadığını vurguladı. Demir, yaklaşık 20 yıldır bölgenin zemin koşullarıyla ilgi de ciddi çalışmalar yaparak, raporlar sunduğunu ve bu raporları ÇED sürecinde mahkemeye de sunduklarını aktardı. Son dönemlerde santralin yapım aşamasında bir çatlağın olduğu söylentilerinin de yaygınlaştığına ve böylece ilk nükleer santral kazasının yaşandığına dikkat çeken Demir, yaşanacak tehlikeyi şöyle dile getirdi: “Bu çatlak kazası iki defa tekrarlandı. Bu çatlak meselesine ilişkin bizim görüşme taleplerimiz oldu. TMMOB ve bağlı kurumlarla ve farklı birçok çevreyle alana girerek, inceleme talebimiz oldu, ama reddedildi. Konuyu Meclis’e de taşımıştık. Bu olayla korkunç bir denetimsizliğin olduğunu öğrendik. Koskoca büyük tehlikeler bulunduran Nükleer Santral yapımı bir müteahhit kafasıyla yapılıyor. Bu şantiye mühendislik değil müteahhit kafasıyla yapılmaya çalışılıyor. Burada yapılan santralle ilgili de sorunlar başlamış durumda.” Nükleer endüstri ve sözcüleri aksini söylese de dünyada nükleer enerji giderek azalıyor.
Arada bir hatırlatma yapalım, TEMA Vakfı’nın Kirazlı Altın Madeni’nin durdurulması için başlattığı imza kampanyası change.org/altindaolumvar adresinde devam ediyor.
Deniz memelilerinin dağılım ve miktarını ortaya koymayı hedefleyen uluslararası projeler kapsamında Akdeniz, Ege ve Karadeniz'den sonra Marmara Denizi'nde yunusların sayımı tamamlandı. Yunus sayımı sırasında Karadeniz ve özellikle Marmara Denizi'nde yunustan daha fazla yüzen çöp sayıldığı açıklandı. Marmara Denizi'nde geçen ay 5 gün süreyle 600 kilometrelik alanı kapsayan gözlemler sonucu 38 yunus ve mutur sayıldı. Yelkenli tekneyle İzmit Körfezi'nden başlayan çalışma, doğudan batıya yapılan "zig-zag seyirle" Çanakkale Boğazı önlerinde sona erdi. Bu araştırma Marmara Denizi'nde 1997-99 yıllarında yapılan deniz memelileri popülasyonlarının belirlenmesi projesinden 20 yıl sonra gerçekleştirilen ilk çalışma oldu. Sefer sırasında Marmara Denizi'ndeki farklı türlerin yanı sıra, deniz çöpleri ile ilgili de veri toplandı. Karadeniz'deki gibi Marmara Denizi'nde de çok ciddi kirlilik tespit edildi. TÜDAV Başkan Yardımcısı Doç.Dr. Arda M. Tonay, "Akdeniz ve Karadeniz'den sonra Marmara'da çalışmaları tamamladık. Yunuslar dışında çöpleri de saydık. Ne yazık ki, yunuslardan çok daha fazla sayıda yaklaşık 400 yüzen çöp gözlemi kaydedildi" dedi.
Almanya’da yaşayan gurbetçi Abdullah İnam, ailesi ile birlikte yaz tatili için memleketi Karabük’ün Yenice ilçesine gitti. Yaşadığı mahallede gezintiye çıkan İnam, çevredeki çöplerden rahatsız oldu. Çocuklarıyla birlikte kolları sıvadı, çöpleri toplayarak çevre temizliği yaptı. Abdullah İnam, yazın memlekete geldiklerinde böyle bir manzara ile karşılaştıkları için üzgün olduklarını söyledi: “Çocuklarımla beraber gezintiye çıktığımda çevredeki çöplerin fazlalığı hepimizi rahatsız etti. Çocuklarımda bana çöpleri toplayarak çevre temizliği yapmak istediklerini söylediler. Aldığımız poşetlerle çöpleri toplayıp ailecek çevreyi elimizden geldiğince temizledik. Vatandaşlarımızdan rica ediyoruz, ellerindeki çöpleri bir poşete koyarak çöp konteynırına atsınlar. Doğayı kirletmeyelim.” dedi.