İzmir Büyükşehir Belediyesi, Gediz Deltası’nın UNESCO Dünya Doğa Mirası ilan edilmesi için resmi başvuruda bulundu.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı, küresel emisyonları inceleyen önemli bir raporu kamuoyu ile paylaştı. UNEP Emisyon Açığı Raporu, ülkelerin ulusal emisyon azaltım çalışmalarını inceleyerek, Paris İklim Anlaşması'nın hedefleri çerçevesinde küresel durumu analiz ediyor. Yıllık olarak yayımlanan bu önemli rapor, küresel emisyonların halen artmaya devam ettiğini ve iklim krizini önlemek için acilen azalmaya başlaması gerektiğini gözler önüne seriyor. Rapora göre, küresel ısınmayı 2030 yılında 1.5 ºC hedefinde durdurabilmek için, sera gazı emisyonlarının her yıl ortalama yüzde 7.6 oranında azaltılması gerekiyor. Rapor'da, Paris İklim Anlaşması ve iklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde yapılan çalışmalara rağmen, küresel emisyonların artmaya devam ettiği de ortaya konuluyor. Rapora göre, küresel emisyonlarda son on yılda, yıllık ortalama yüzde 1.5 artış kaydedildi. Ülkelerin mevcut iklim planlarını da inceleyen çalışma, 1.5 ºC hedefini tutturmak için bu mevcut planların en az beş kat iyileştirilmesi gerekiyor.
Nature’da yayınlanan yeni bir makaleye göre güçlü bir sera gazı olan azot oksit emisyonları, bilim insanlarının tahmininden çok daha hızlı artıyor. Stratosferdeki ozonu yok eden gaz, genellikle tarlalara uygulanan azot bazlı gübrelerin kullanımının bir yan ürünü olarak ortaya çıkıyor. Kjeller'deki Norveç Hava Araştırmaları Enstitüsü'ndeki Rona Thompson ve arkadaşları, 1998'den 2016'ya kadar azot oksit emisyon oranını hesaplamak için küresel bir gözlem ağından atmosferik taşıma modelleriyle verileri birleştirdi. Ekip, küresel emisyonlardaki artışın, temel olarak gübre kullanımıyla ilgili istatistiklere dayanan önceki tahminlerin neredeyse iki katı olduğunu buldu. Doğu Asya ve Güney Amerika'dan gelen emisyonlar, tahmin edilen artışın büyük kısmını oluşturmakta. Yazarlar, azot oksit emisyonlarının tarımda azot kullanımına yanıt olarak orantısız şekilde yükseldiğini yazıyor. Küresel emisyonları azaltmak, daha doğru, kimyasal olmayan, karbon depolayan bir gübre uygulaması gerektirecek. Nihayetinde insan gıda sistemi ve beslenmesinde değişiklikler olması gerekecek.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Gediz Deltası’nın UNESCO Dünya Doğa Mirası ilan edilmesi için resmi başvuruda bulundu. Gediz Deltası, Türkiye’nin en büyük yüz ölçümüne sahip kıyı sulak alanlarından biri. Tüm Türkiye’deki tuz üretiminin yaklaşık üçte birini karşılayan delta, aynı zamanda İzmirli balıkçı ve çiftçilerin de üretim alanı. Yüzlerce kuş ve canlı türünün yaşadığı Gediz Deltası’nın korunması ve gelecek nesillere aktarılması için 2002'den bu yana çalışma yürüten Doğa Derneği de Şubat 2019’da bir kampanya başlatarak alanın UNESCO Dünya Doğa Mirası ilan edilerek koruma altına alınmasını talep etmişti. Alanın UNESCO Dünya Doğa Mirası kıstaslarını karşıladığı akademisyen ve doğa korumacıların hazırladığı bilimsel rapora göre ortaya konmuştu. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Gediz Deltası’nın UNESCO Dünya Doğa Mirası ilan edilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na yapılan başvurunun ardından İzmirliler, bilim insanları ve doğa korumacılar UNESCO Dünya Mirası Yolunda Gediz Deltası Çalıştayı’nda bugün bir araya geldi. Gediz Deltası’nın UNESCO dünya mirası olması için hazırlıkları tamamlayıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurduklarını söyleyen Tunç Soyer, bir belediyenin asli görevinin doğayı korumak olduğunu vurguladı. Soyer, “Gediz Deltası ülkemizdeki 305 doğa alanı ve 14 RAMSAR alanından biri. Çok özel bir sulak alan. 298 kuş türüyle ülkemizde kuş çeşitliliğinin en çok olduğu yerlerden birisi.” dedi.
Edirne'de merkeze bağlı Hasanağa köyündeki dere sabah saatlerinde kahverengi ve siyah akmaya başladı. Durumu farkeden köylüler Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkililerine haber verdi. Derenin siyah akmasının nedeninin Edirne Belediyesi'nin yeni açtığı çöplükte, atık sularını arıtmadan salması olduğunu ifade eden köylüler, duruma çözüm bulunmasını istedi. Köy Muhtarı Mehmet Üstün, "Deremiz bu sabah böyle siyah akmaya başladı. Biraz ileride Hıdırağa köyüne gittiğimizde orada hiçbir şey yok. Burada ise durum bu. Köyümüzde vatandaşlarımız tarım ve hayvancılıkta sürekli bu dereyi kullanıyor. Ama artık korkudan hayvanlarımızı bile bu dereden geçiremiyoruz. Yetkililere haber verdik, gelip numune almalarını bekliyoruz" dedi. Köylülerden Yılmaz Akgün ise, "Köyümüzde bu dere can damarı niteliğinde. Ben kendim de hayvancılık ve tarımla uğraşıyorum. Ama bu görüntüden sonra hayvanlarımı derenin yakınında bile tutmuyorum. Kaldı ki kendimiz bile derenin yakınına gelmek istemiyoruz" dedi. Gün boyunda siyah akmaya devam eden dere için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkililerinin gelip numune alması bekleniyor. Akan siyah suyun kalitesi ve içeriği söz konusu numune testinden sonra belli olacak.
Yeşil Düşünce Derneği ve Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği işbirliğiyle 9. Yeşil Ekonomi Konferansı’nı 3 Aralık 2019’da Yeşil Yeni Düzen başlığıyla Cezayir Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilecek. Katılım için Yeşil Düşünce Derneği’nin sosyal medya hesaplarından ulaşılabilen başvuru formu doldurulması gerekiyor.