Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı 23 Kasım cumartesi günü pestisitlerin zararları ve alternatif yöntemlerin konuşulduğu “Zehirsiz Sofralar” başlıklı bir konferans düzenledi.
Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı 23 Kasım cumartesi günü pestisitlerin zararları ve alternatif yöntemlerin konuşulduğu “Zehirsiz Sofralar” başlıklı bir konferans düzenledi. Konferans kapsamında çok zehirli 13 pestisitin yasaklanması için change.org’da bir imza kampanyası başlatıldı. “Tüm canlılar için Zehirsiz Sofralar” imza kampanyası, tarımda kullanılan ve insan sağlığına olumsuz etkileri Dünya Sağlık Örgütü tarafından açıklanan pestisitlerin yasaklanmasını amaçlıyor. Basın toplantısında konuşan gıda mühendisi Dr. Bülent Şık, sağlıklı bir yaşamın ancak gıda güvencesi ve güvenliğinin sağlanması ile sürdürülebileceğini ifade etti. Şık konuşmasında “Pestisit kalıntısı içeren gıdaların yenmesi veya kirli suların içilmesi insanlarda akut ve kronik olarak gözlenen çeşitli sağlık sorunlarına neden olur. Pestisitlerin bebek ve çocuklarda hormonal ve nöral sistem üzerinde toksik etkilere yol açtığına dair ciddi şüpheler var. Bunlara ek olarak, pestisitler doğal hayattaki çok sayıda canlı türünde toksik etkilere neden olmakta. Faydalı böcekler, kuşlar ve arılar başta olmak üzere uçucu böcek türlerindeki dünya genelinde azalmanın, bir başka deyişle biyolojik çeşitlilikteki kaygı verici azalmanın en önemli nedenlerinden biri pestisit kullanımı” dedi. Pestisitlerin zararlarını anlatmak ve pestisit kullanımını azaltmak için kurumların yan yana geldiğini ve harekete geçtiğini ifade eden Greenpeace Akdeniz Tarım ve Gıda Proje Sorumlusu Berkan Özyer, Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı'nın güvenilir gıda hakkı için çok önemli bir birliktelik olduğunu vurguladı. Özyer, ilk kez bu kadar farklı alanlardan sivil toplum kurumlarının bir hedef için yan yana geldiğini ve bu durumun gelecek için umut verdiğini ifade etti.
12 bin yılda oluşan Dipsiz Göl bir kişinin ‘hazine var’ başvurusu üzerine devlet olanakları kullanılarak boşaltmıştı. Bunun üzerine gelen tepkilerin ardından Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum gölün eski haline gelmesi için dört maddelik eylem planı belirlediklerini açıkladı. Bundan sonra izinsiz kazıların yapılmaması amacıyla da ÇED yönetmenliğinde de değişikliğe gittiklerini belirten Kurum “Bundan sonra Türkiye’nin neresinde olursa olsun yapılacak kazılara ilişkin bakanlığımızdan ÇED raporu alma zorunluluğu getirdik. Yeni düzenleme ile birlikte de doğal güzelliklerimizi koruma altına alacak ve bilinçsiz define aramalarının da önüne geçmiş olacağız” diye konuştu. Dipsiz Göl’ün yasal izin ile kurutulmasına tepki gösteren Ekolojik Haklar Merkezi ise konuyla ilgili bir açıklama yayımlayarak insanları suç duyurusu dilekçesini Cumhuriyet Başsavcılığı’na yollayıp kamu davası açmaya davet etti.
TBMM’nin Termik Santral bacalarına filtre takılmasını geciktirdiği kararla ilgili İklim Haber’e açıklamalarda bulunan 350.org Araştırma Koordinatörü Mahir Ilgaz, kararın aslında çok beklenmedik bir karar olmadığını belirtti. Konunun önce Madde 45 olarak ikinci seferde de Madde 50 olarak gündeme geldiğini hatırlatan Ilgaz “Bu öyle bir karar ki, pek mantığa sığmıyor çünkü santralların filtresiz bir şekilde çalışacak olmasının zararı hükümet yetkilileri tarafından da kabul ediliyor ve bu şekliyle santralların çalışmasına izin veriliyor, bu izin 2,5 sene daha uzatılıyor” dedi. Ilgaz, filtreler takılsa dahi tüm zehirli gazların durdurulması gibi bir şeyin söz konusu olmadığını, kömürlü termik santralların tüm dünyada hem iklim değişikliğiyle mücadelede hem de mali nedenlerle bir bir kapandığını ifade etti. Ilgaz, “Kömür sektörü ciddi bir krizde. Türkiye ise aslında devreden çoktan çıkması gereken belki de en eski yatırımlarını daha uzun süre ayakta tutmak için oraya kaynak aktarıyor. O yüzden birçok açıdan talihsiz ve mantıksız bir karar olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Temiz Hava Hakkı Platformu’ndan Buket Atlı ise Şubat ayında TBMM’nin vatandaşlara temiz hava hakkını koruyacak bir söz verdiğini hatırlatarak “TBMM; imza vererek, telefonla arayarak ve sosyal medya üzerinden sesini vekillere ulaştıran yüz binlerce vatandaşa rağmen bu sözünü tutmadı! Madde 50’yi kabul ederek kömürlü termik santrallara çevre mevzuatına uyum için gerekli yatırımları yapmadan 2,5 yıl daha çalışma izni verildi. Anne karnında bile etkisi görülen hava kirliliğinin halk sağlığını tehdit etmeye devam etmesi Anayasa’nın 56. Maddesi’nde tanımlanan ‘sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı’ ile çelişiyor. Bu nedenle, Madde 50’nin Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce olduğu gibi tekrar iptal edileceğini düşünüyoruz. Bu arada kömürlü santrallar çalıştıkları sürece her gün hepimizin hayatından çalmaya devam edecekler. Vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşları olarak şimdi çok daha büyük önem kazanan bu sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Hakkari Üniversitesi bünyesinde kurulan Biyolojik Çeşitlilik Araştırma ve Uygulama Merkezi, kentteki biyoçeşitliliğin ortaya çıkarılmasına yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda merkezde görevli öğretim üyeleri, kentin yüksek rakımlı bölgelerinde yürüttükleri çalışmalar sırasında yeni bir böğü türü tespit etti. Halk arasında "sarıkız" ve "sarı ömer" olarak bilinen solifugae cinsine ait tür, "Gylippus Hakkaricus" latince bilimsel ismiyle dünya literatüre kazandırıldı.