Gezegenin Geleceği: 26 Ağustos 2019

-
Aa
+
a
a
a

Doğa Derneği, İzmir’in güneyinde yer alan Kızıldağ Önemli Doğa Alanı’ndaki yangın felaketi ile ilgili bir basın bülteni yayınladı. Bültende ''Orman restore edilirken, yalnızca kızılçam değil; uygun yerlerde meşe, menengiç gibi ağaç türlerinin kullanılması gerekmekte.'' diye açıklama yaptı.

Fotoğraf: Doğa Derneği
Gezegenin Geleceği: 26 Ağustos 2019
 

Gezegenin Geleceği: 26 Ağustos 2019

podcast servisi: iTunes / RSS

TEMA Vakfı İzmir’in ağaçlandırılması için Orman Genel Müdürlüğü işbirliğinde başlattıkları çalışma kapsamında fidan bağışı çağrısı yaptı. Yaşanan yangınların ardından Türkiye’de hassasiyetin daha da yükseldiğinin altını çizen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “İzmir’in Karabağlar mevkiinde çıkan orman yangınlarındaki kayıplarımız hepimizin yüreğini yaktı. Binlerce ağaç ile birlikte orman ekosisteminin vazgeçilmez parçası olan çok sayıda canlı yangınlarda yaşamını yitirdi. Kaybettiğimiz canlar geri gelmeyecek, ancak Orman Genel Müdürlüğü’nün destekleriyle başlattığımız fidan bağışı kampanyası ile bir nebze olsun yaşanan kayıpları telafi edebilmeyi istiyoruz. İzmir’in dağlarında yeniden çiçekler açsın diye herkesi fidan bağışı yapmaya ve destek vermeye davet ediyoruz,” dedi. Bağış için vakfın TEMA fidan bağışı internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.

 

Doğa Derneği, İzmir’in güneyinde yer alan Kızıldağ Önemli Doğa Alanı’ndaki yangın felaketi ile ilgili bir basın bülteni yayınladı. Bültende, ‘’Bu felaket, hem ormanda yaşayan sayısız canlının yok olmasına neden olmuş, hem de İzmir’in akciğerlerinin yanması ile sonuçlanmış. Bu yangın sonrasında artık yapılması gereken tek şey, bu bölgenin yeniden doğaya kazandırılması. Ancak bu çalışmalar sırasında, önceki yıllarda yapılan hataların tekrar edilmemeli. Bu nedenle orman restorasyonu çalışmaları yapılırken şu hususların dikkate alınmasını talep ediyoruz: Ormanın restorasyonu sırasında ekosistemin bütünlüğünü destekleyecek şekilde Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel Orman Amanejman Planlaması prensibiyle konuya yaklaşılması önemli. Bu kapsamda yalnızca kızılçam gibi çıralı, kolay yanan ağaç türleri yerine, Ege’nin doğal orman bitki örtüsünün diğer parçaları olan meşe, menengiç gibi ağaç türlerinin gelişimine izin vermek gerekmekte. Bu ağaç türleri yangına daha dirençli türler. Ayrıca var olan biyolojik çeşitlilik ve toprağı geliştirme özellikleriyle kızılçama göre çok daha zengin bir orman dokusunun oluşmasını sağlamakta. Dolayısıyla orman restore edilirken, yalnızca kızılçam değil; uygun yerlerde meşe, menengiç gibi ağaç türlerinin kullanılması gerekmekte. Ege’nin doğal ormanlarının neye benzediği, nasıl bir görüntüsü olduğu bugün İzmir Menderes’teki Notion Antik Kenti’ne bakılarak görülebilir. Aslında yapılması gereken buradaki doğal orman dokusunun tüm Kızıldağ’a yaygınlaştırılması. Ağaçlandırma çalışmaları yapılırken, dozer ve kepçelerle toprağın tesviye edilerek teraslama yapılması çoğu zaman sakıncalı sonuçlar doğurmakta. Bu yöntem, Ege Bölgesi gibi organik materyallerinin toprak dokusunda son derece ince bir katmana sahip olduğu bölgelere ciddi zararlar verebilmekte. Dozer ve kepçeler, gezdikleri yerlerde ve terasladıkları noktalarda zaten ince olan organik toprak dokusunun kayaların ve minerallerin altında kalmasına neden olmakta. Ayrıca ağaçların ve bitkilerin gelişmesi için önemli olan organik materyallerin ortadan kaybolmasına neden olmakta. Bu nedenle ağır teraslama çalışmaları yapılmadan bu hususa dikkat edilmesi gerekmekte. Doğal ormanların yanmasını engellemek ve aynı zamanda bundan sonra böyle felaketlerin gerçekleşme ihtimalini ortadan kaldırmak için ormanlarımızda kara keçi gibi yerli keçi ırklarının otlamasına olanak sağlamak gerekmekte. Sanılanın aksine keçilerin çok yıllık orman ağaçlarıyla beslenme oranı %30’un altında. Besinlerinin büyük çoğunluğu ise orman tabanındaki tutuşabilirliği yüksek otsu bitkiler ve çalılar olan keçiler, bu özelliğiyle orman tabanındaki tutuşabilir alan oranını ciddi oranında azaltmakta. Keçilerin ve diğer otoburların olmadığı bir orman dokusunun altında kuru otlar ve çam pürüleri daha hızlı bir şekilde çoğalmakta ve bir yangın olduğunda bu otlar ve kurumuş çam ibreleri, yangının çok daha hızlı yayılmasına neden olmakta. Bu nedenle ormanlarımızda hayvancılığın da yapılabileceği ve doğal otoburların yeniden  yaygınlaştığı bir yönetim şekli esas alınmalı. Yaşanan bu son derece büyük ve İzmir’in akciğerlerini elinden alan felaket, bütün bu hataların gözden geçirilmesi, Ege ve Akdeniz iklimindeki ağaçlandırma ve orman politikasının bir daha değerlendirilmesi gerektiğini açık ve net bir şekilde ortaya koymakta’’ diye açıkladı Doğa Derneği.

 

Dünya, yaşanan iklim değişiklikleri nedeni ile ekonomiyi ve doğayı kurtaracak çözüm yolları arıyor. Rüzgar enerjisi sayesinde 819 milyon ton karbondioksitten kurtulan ve 300 bin kişiye istihdam sağlayan Avrupa Birliği, bu konuda önemli atılımlar gerçekleştiriyor. Küresel çapta gerçekleşen iklim değişiklikleri ile birlikte hem dünyanın çehresi hem de ekonomisi hızla değişiyor. Tüm dünyanın ekonomi alanında ve yaşanan iklim değişikliği sürecinde bir dar boğaz içerisinde kaldığı bilinen bir gerçek. Bu dar boğazdan çıkış yolu olarak da rüzgar enerjisi görülüyor. 91 ülkede 591GW'dan fazla kurulu rüzgar enerjisi kapasitesi bulunduğuna ve büyümenin hızla devam ettiği için mevcut olan en ucuz enerji kaynaklarından birinin rüzgar enerjisi olduğuna dikkat çekiliyor. İklim değişikliği, daha önce olmadığı kadar politika ve kamuoyu gündeminin zirvesinde. Vatandaşlar, hükümetleri bu sorunu acil şekilde ele almaya çağırıyor. Bu durumun yanı sıra ülkelerin içerisinde bulunduğu enerji sıkıntıları ve ekonomik bunalımlar ise birçok kalkınma başlığını geri plana atıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde, rüzgar enerjisinin ekonomik katkıları gözden kaçmıyor. Avrupa'da 300 bin kişi rüzgar enerjisi ile ilgili sektörlerde çalışırken yerel topluluklar da yatırımlardan ve yerel vergi gelirlerinden yararlanıyor. Şu anda Avrupa elektrik ihtiyacının %14’ünü karşılayan rüzgar enerjisi, 2050’de Avrupa’nın elektrik ihtiyacının yarısını sağlayan enerji sistemlerinin temel taşı olabilir. Hükümetler, en uygun maliyetli iklim krizine etki etme teknolojisi olan rüzgara yapılacak yatırımların kilidini açarak hem ekonomiyi hem de doğayı koruyabilir.