Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), koronavirüs pandemisine rağmen 2020'de atmosferi ısıtan gaz salımının rekor seviyelere ulaştığını açıkladı.
BBC’den Matt McGrath’ın haberine göre, Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), koronavirüs pandemisine rağmen 2020'de atmosferi ısıtan gaz salımının rekor seviyelere ulaştığını açıkladı. Karbondioksit, metan ve azot oksit miktarları, son 10 yıldaki yıllık ortalamadan daha fazla arttı. WMO, bu seviyelerin sıcaklıkları Paris İklim Anlaşması'nda belirlenen amaçların ötesine çıkartacağını söylüyor ve bu durumda daha da ısınan dünyada doğal kaynaklardan gelen karbon salımını artıracağından kaygı duyuluyor. Koronavirüs salgını döneminde alınan kısıtlama önlemleriyle, CO2 emisyonları dünya genelinde yüzde 5,6 oranında azaldı. WMO'nun yıllık Sera gazı Bülteni'ne göre atmosferdeki karbondioksit seviyesi milyonda 2020'de 413,2 partiküle ulaştı ve sanayi devrimi öncesi düzeyin yüzde 149 fazlası oldu. Bu, dünyadaki sıcaklık artışlarını kontrol altına almak açısından kötü bir haber. WMO Genel Sekreteri Prof. Petteri Taalas, "Sera gazı konsantrasyonları mevcut hızla artmaya devam ederse, bu yüzyılın sonunda Paris Anlaşması'nın hedefleri olan, sanayi devrimi öncesine kıyasla 1,5 ila 2 derecelik sıcaklık artışının çok daha fazlasını göreceğiz. Hedefin çok uzağındayız" dedi. Taalas ayrıca, "Bu, bir kimya formülünden ya da bir grafikteki rakamlardan çok daha fazlası. Günlük yaşamımıza, refahımıza, gezegenimizin, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğine büyük olumsuz etkileri olacak" diye de ekledi. WMO'dan Dr. Oksana Tarasova, "Bataklıklardaki yağış oranlarını artırırsanız ve sıcaklığı artırırsanız bu metan üreten bakteriler daha fazla metan üretir" dedi. Tarasova BBC'ye yaptığı açıklamada, "Yani salımlar daha da artacak, çünkü sıcaklıklar yükselecek. Bu büyük bir endişe" diye konuştu. Bilim insanları bunu pozitif geri besleme döngüsü diye tanımlıyor. Bu durum, Amazonlar'da da gözlemleniyor. Araştırmacılar geçtiğimiz aylarda, yağmur ormanlarının özümsediğinden daha çok karbondioksit saldığını söylemişti. Dr. Tarasova, "Sıcaklık artıp, yağış azaldıkça ağaçlar daha çok baskı altına girecek. Çürüyüp gitme oranları artan ağaçlar, karbondioksit depolayamayacak. Yani kendi emisyonlarımıza ek olarak, ormanlarımızdan emisyon gelecek" dedi.
Rüzgarda bu yılın ilk sekiz ayında devreye alınan kapasite yıllık bazda yüzde 180 arttı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre, 2021 yılı Ocak-Ağustos döneminde 2 bin 360 megavat kapasitede lisanslı elektrik üretim tesisi devreye alındı. Bu kapasitenin yüzde 50'sini 1181 megavatla rüzgar enerjisi santralleri oluşturdu. Hidroelektrik santralleri 453,6 megavatla bu dönemde faaliyete giren elektrik üretim yatırımlarında yüzde 19,2 paya sahip oldu. Söz konusu dönemde 343 megavat lisanslı güneş enerjisi kapasitesi devreye girdi ve yeni yatırımların yüzde 14,5'ini oluşturdu. Güneş enerjisinde lisanssız yeni yatırımların kapasitesi 425 megavat olarak hesaplandı. Güneş enerjisinde lisanslı ve lisanssız yatırımların kapasitesi ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 156 yükseldi. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması'ndan (YEKDEM) yararlanmak isteyen üretim tesislerinin 31 Aralık 2020'ye kadar devreye girme şartında sürenin 30 Haziran 2021'e kadar uzatılması bu artışta etkili oldu. Hidroelektrik yatırımları ise söz konusu dönemde yüzde 64,5 düşüş gösterdi. Türkiye'nin ağustos sonu itibarıyla 98 bin 493 megavat olan elektrik kurulu gücünde termik santrallerin payı yüzde 46,8 olarak hesaplanırken, hidroelektrik santrallerin payı yüzde 31,9, rüzgar enerjisinin payı yüzde 10,2, güneş enerjisinin payı yüzde 7,5, biyokütle, atık ısı ve jeotermal santrallerin payı yüzde 3,5 oldu. Toplam kapasite içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise yüzde 53,1'e ulaştı. Türkiye toplam yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa'da 5'inci, dünyada ise 12'nci sırada yer alıyor. Türkiye'de gelecek 10 yılda 10'ar bin megavat rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinin devreye alınması hedefleniyor. Güneş ve rüzgar enerjisinde dünyada hızla düşen maliyetler ve gelişen teknoloji, bu kaynaklara yatırım yapılmasını kolaylaştırıyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad’da çalışmalarına başlanan Yeşil Suudi Girişimi Forumu’nda “Riyad Sürdürülebilirlik Stratejisini” başlattığını açıkladı. Suudi Arabistan resmi ajansı SPA’nın haberine göre, döngüsel karbon ekonomisi yaklaşımı benimseyerek, 2060 yılına kadar sıfır karbon emisyonuna ulaşma hedeflerinin olduğunu ifade eden Bin Selman, Suudi Arabistan’ın Küresel Okyanus İttifakı, Okyanus ve Plajlarda Plastik Atıkları Temizleme İttifakı ve İklim Eylemi için Spor Anlaşması’na katılma niyetinin olduğunu söyledi. Metan emisyonlarını 2030 yılına kadar %30 oranında azaltmak için küresel bir çabaya katılacağını da ekledi. Prens, “Enerji sektöründe, 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını yılda 278 milyon ton azaltacak ve böylece açıklanan hedefi gönüllü olarak iki katından fazlasına çıkaracak girişimler başlatmaktan memnuniyet duyuyorum” dedi. Foruma katılan Suudi Arabistan’ın milli petrol şirketi Aramco Yönetim Kurulu Başkanı Emin Hasan en-Nasır da şirketin 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için çalıştığını kaydetti, sanıyorum bunun tek yolu petrolden çekilip yerin altında bırakmak.