İkinci Avrupa Üreyen Kuş Atlası yayımlandı.
İkinci Avrupa Üreyen Kuş Atlası yayımlandı. Yüzbinlerce kuş gözlemcisinin katılımıyla hazırlanan çalışma, biyolojik çeşitlilik üzerine yapılan en geniş kapsamlı vatandaş bilimi projeleri arasında yer alıyor. Çalışma, 1997 yılında yayımlanan ve 1980’den itibaren toplanan kuş verileriyle hazırlanan Birinci Avrupa Üreyen Kuş Atlası’ndan sonra yayımlanan ilk üreme atlası. Sonuçlara göre şu anda Avrupa'da yaklaşık 596 kuş türü ürüyor. Avrupa’da üreyen kuşların %35’inin üreme alanı son 30 yılda artış gösterirken, %25’inin üreme alanı daraldı. Üreme alanı artan tırnak içinde `kazanan kuşlar` uluslararası anlaşmalar kapsamında korunan türler. Üreme alanı daralan ‘kaybeden kuşlar’ arasında ise tarım alanlarına bağlı çok sayıda tür yer alıyor. Avrupa’da üreyen kuşların 313’ü Türkiye’de de ürüyor. İkinci Avrupa Üreyen Kuş Atlası koordinatörlerinden Katalan Ornitoloji Enstitüsü uzmanı Sergi Herrando, Avrupa’nın kuzeyinde üreyen tür sayısı artarken, güneyde azaldığına dikkat çekti. Herrando’ya göre Avrupa’da üreyen türlerin en çok kayba uğrayan yaşam alanları Akdeniz bölgesindeki tarım arazileri ve çayırlar. Bunun başlıca nedenleri ise iklim değişikliği ve arazi kullanımındaki değişiklikler. Tarım alanlarına bağlı kuş türlerinin popülasyonlarında yoğun tarımsal faaliyetler nedeniyle düşüş yaşanıyor. WWF-Türkiye’nin katkılarıyla hazırlanan Türkiye Üreyen Kuş Atlası’nın Koordinatörü Kerem Ali Boyla, “Avrupa ülkelerinde, kısmen Avrupa Birliği’ne geçiş nedeniyle, tarım ve ormancılık uygulamalarında yaşanan değişiklikler sonucunda bazı yaygın türlerin popülasyonları ciddi oranda azaldı. Bu türler arasında bulunan üveyik, tarlakuşu, kızıl sırtlı örümcekkuşu ve kirazkuşu gibi türler ülkemizde hala bol ve yaygın bir şekilde ürüyor. Bunu, birçok bölgemizde hala devam eden küçük ölçekli tarımsal üretim sistemlerine, tarla kenarlarında yetişen yabani otların varlığına, engebeli ve kayalık arazilerde korunan yaşam alanlarına borçluyuz” dedi.
"Toprak ulusal varlık"
İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği, SÜT-D Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu 5 Aralık Dünya Toprak Günü açıklamasını yaptı. Toprak için “Geçmişimiz ve yarınımız. Toprak ulusal varlık. Toprak yaşar. Toprak canlı tutulmalı. Toprağa zarar verilmemeli. Sağlığımızın önceliğimiz olduğu bu günlerde toprak sağlığı da mühim. Çünkü toprak yok olmamalı ve sağlığı korunmalı” diyen Dr. Karaosmanoğlu “Karasal ekosistemlerin sahibi toprak olup, biyoçeşitliliği hepimizin yaşamını etkiler. Gezegenimizin biyoçeşitliliğinin dörtte birini, yaklaşık olarak atmosferdeki karbonun iki katını, bitkilerdeki karbonun üç katını içeren, yeraltı ve yerüstü bağlantılarıyla yaşamı etkileyen toprak, enerji ve besin zincirine hizmet ederken, ham madde sağlar, haşere kontrolü yapar, su arıtır, karbon tutarak doğal yaşamı yeniler. Gıdamızın yaklaşık yüzde 95'i doğrudan veya dolaylı topraklarımızdan üretilir. Toprak çok yavaş oluşur. Bu nedenle toprak yenilenemeyen, sınırlı bir kaynak. Dünyada yılda yaklaşık 24 milyar ton, ülkemizde 500 milyon ton toprak yitiriliyor. Toprak bozulması insan sağlığı, gıda güvenliği, kültür koruma, göç, ormansızlaşma ve iklim değişimi için büyük tehdit. Bu nedenlerle arazi kullanımı ve toprak korumanın akçeli ve doğaya maliyeti yüksek. Bu yıl 5 Aralık Dünya Toprak Günü’nde “Toprağı Canlı Tutalım, Toprak Biyoçeşitliliğini Koruyalım” diyerek toprak biyoçeşitliliği kaybına dur demek için kampanyalar yapılıyor. Toprağımız için: Daha yeşil kentlerle gelişerek, daha sürdürülebilir yaşamalıyız; Toprak biyoçeşitliliği araştırmaları, bilimi ve inovasyonuna yatırım yapmalıyız; Toprak biyoçeşitliliğinin savunucusu olmalıyız; Toprağa tehlikeleri kimyasalları ve atıkları karıştırmamalıyız; Toprağı sürdürülebilir yönetmeliyiz'' dedi.
"Doğa her zaman intikamını alır"
BBC’den Justin Rowlatt’in haberinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, "Gezegenin durumu" başlıklı konuşmasında, BM'nin gelecek yıl odaklanacağı temel gündemin karbon salımını sıfırlamak için küresel bir işbirliği inşa etmek olduğunu vurguluyor. İnsanlığın doğayla "savaşa giriştiğini" ve bunun kendi sonunu hazırlayacağını ifade eden Guterres, "Doğa her zaman intikamını alır ve bunu öfke ile, şiddet ile yapar" dedi ve her bir ülkenin, her şehrin ve her şirketin "2050 itibarıyla sıfır karbon salınımına geçme hedefine kendisini hazırlaması gerektiğini'' söyledi.
Aşırı sıcaklara bağlı ölümler artıyor
Lancet Countdown (Lancet Geri Sayım) Sağlık ve İklim Değişikliği 2020 raporu yayınlandı. Rapora göre, 2000-2018 arasındaki 18 yılda aşırı sıcaklara bağlı yaşamını kaybeden yaşlı nüfusu %54 arttı. 2018 yılında tüm dünyada 65 yaş üstü 296 bin kişi aşırı sıcaklar nedeniyle hayatını kaybetti. Türkiye sıcak hava dalgasına bağlı 65 yaş üstü ölümlerin en fazla görüldüğü 2.bölge kategorisinde. Hiçbir ülkenin sağlık sistemi iklim krizine hazır değil. Rapor kapsamında yapılan araştırmaya göre 101 ülkeden sadece 51’inin ulusal sağlık ve iklim değişikliği stratejisi ya da planı bulunuyor. Ancak bu 101 ülkeden sadece 4’ü bu planları hayat geçirmek için yeterli finansal kaynak ayırmış durumda. Raporda, iklim değişikliği ve COVID-19 krizleriyle birlikte mücadele edildiği durumda, milyonlarca insanın sağlığının iyileştirilebileceği ve birçok hayatın kurtarılabileceği belirtiliyor.