Ünlü şairlerin eserlerinin Fransız müziğine olan yansımaları

-
Aa
+
a
a
a

Fransız Öpücüğü'nün bu haftaki bölümünde ünlü şairlerin eserlerinin Fransız müziğine olan yansımalarını inceledik. Programda Charles Baudelaire, Jacques Prévert ve Guillaume Apollinaire gibi Fransız sanatçıların yanı sıra Yunus Emre ve Rudyard Kipling gibi farklı kültürlerden gelen isimlere ait şiirlerden yapılan uyarlamalara da yer verdik.

Programın açılışında Ridan, 2007 tarihli Ulysse adlı şarkısını seslendirdi. Joachim du Bellay’nin 1558 tarihli Heureux qui comme Ulysse adlı eserinden ilham almış sanatçı bu şarkı için. Türkçeye de çevrilmişti bu eser Sabri Esat Siyavuşgil tarafından. Du Bellay doğduğu şehir olan Liré’yi terk edip Roma’ya yerleşmişti, ailesini ve ülkesini terk etmenin kendisinde yarattığı hüzün duygusunu dile getiriyordu bu şiirde. Cezayir asıllı bir sanatçı olan Ridan da şarkının ikinci kısmında, göç meselesine getiriyor konuyu ve Fransa’daki göçmenlerin sorunlarından bahsederek güncel bir dokunuş katıyor parçaya.

Eserleri müziğe en fazla uyarlanan Fransız şairlerden olan Jacques Prévert'den yapılan uyarlamaları; Yves Montand, Mouloudji ve Juliette Gréco gibi isimler seslendirmişti. Bir başka ünlü Prévert yorumcusu da Serge Reggiani’ydi. Reggiani asıl mesleğinin aktörlük olması ve tok sesi sayesinde şiirlere bambaşka bir hava katıyordu. Yakın zamanda onun kaydettiği farklı şiirlerden oluşan dört albüm, yenilenmiş kayıtlarla tekrar piyasaya sürüldü. Bu albümlerde yer alan Cet amour isimli şiir, Prévert tarafından kırklı yılların ortasında kaleme alınmış, Türkçeye de Orhan Suda tarafından Bu Sevda ismiyle çevrilmişti. Prévert geleneksel bir tema olan aşkı ele almış ama bunu doğanın bir gücüne, hatta insanlığı kurtaracak bir tanrıya dönüştürmüştü eserinde. 

Serge Reggiani tarafından yorumlanan şiirlerden biri de Charles Baudelaire'e ait. Aslında bir şiir de değil bu, bir nesir demek daha doğru olur. Enivrez-vous yani Sarhoş olun bu eserin adı. Şairin Paris Sıkıntısı isimli kitabında yer alıyor. Türkçe çevirisinin giriş kısmı şöyle: 

"Her zaman sarhoş olmak gerekir, her şey ondadır; bütün sorun bu. Sizin omuzlarınızı çökerten ve sizi yere çalan zamanın korkunç yükünü duymamak için, durmadan sarhoş olmak gerekir. Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz." (Çeviri: Celal Kabadayı)

Baudelaire alkole ve uyuşturucuya düşkün biriydi. Eserine, Sarhoş olun adını vermesi on dokuzuncu yüzyıl Fransız burjuvazisi için bir provokasyondu bir yandan ama aslında hayatın yükünü hafifletmek, hayattan daha fazla zevk almak için önerdiği tek yöntem şarap içmek değildi Baudelaire’in. İki farklı önerisi daha vardı. Bunlardan biri şiirdi. Yani hayatın dertlerinden sanat aracılığıyla uzaklaşmayı öneriyordu şair ki bu da entelektüel anlamda bir sarhoşluk demekti aslında. Bir diğer yöntem de erdemdi. Aslında Baudelaire için şaşırtıcı bir tavsiyeydi bu çünkü sonuçta erdem, biraz dini ve ahlaki bir kavramdı. Ne var ki burada da "erdem"i, insanı günlük hayatın sıradanlığından uzaklaştıran, adeta nirvanaya ulaştıran bir duygu gibi ele almış Baudelaire. Bu açıdan da bu sözcüğün burada ruhani ya da mistik bir kaçışı simgelediğini söyleyebiliriz. 

1903-1976 yılları arasında yaşayan yazar ve şair Raymond Queneau, Zazie metroda adlı romanıyla tanınıyor. Yüzün üzerinde şiiri de müziğe uyarlanmıştı Queneau’nun. Onun en ünlü yorumcularından biri de Juliette Gréco’ydu. 1947’de Jean-Paul Sartre’ın tavsiyesi üzerine şiir uyarlamalarını seslendirmeye başlamıştı Gréco. Bu uyarlamalardan biri de, bestesi Joseph Kosma’ya ait olan Raymond Queneau şiiri Si tu t’imagines’di. Bu şiirde gençliğin çabucak gelip geçtiğinden ve anı yaşamanın öneminden bahsediyordu Queneau. Aynı zamanda Pierre de Ronsard’ın bu tema üzerine yazdığı üç şiire de atıfta bulunuyordu. 

Modern şiirin kurucularından Paul Verlaine’in birçok eseri Léo Ferré tarafından müziğe uyarlanmıştı. Bunlardan biri de 1847 tarihli Romances sans paroles adlı derlemede bulunan Green adlı şiirdi. Eser, Türkçeye Cahit Sıtkı Tarancı tarafından çevrilmişti. Bu şiirin giriş kıtası başka bir sanatçıya da ilham kaynağı oldu ilerleyen yıllarda. Serge Lama, 2001 tarihli "Feuille à feuille" albümünün açılış şarkısında şiirdeki ilk dörtlüğü kullanmış, buna kendi yazdığı sözleri de ekleyerek ortaya Voici des fleurs, des fruits isimli hüzünlü bir ayrılık şarkısı çıkarmıştı. Parçanın müziği ve düzenlemesi de Nicolas Montazaud ve Sergio Tomassi’ye aitti.

Repertuarında şiirlerden yapılan uyarlamalara yer veren başka bir isim de Bernard Lavilliers. 2003’te "La Marge" adlı bir albüm yayınlayan sanatçı, bu çalışmasında Franoçis Villon, Charles Baudelaire ve Guillaume Apollinaire gibi şairlerin eserlerinin yanı sıra Léo Ferré ve Boris Vian imzalı şarkılara da yer vermişti. Albümde yer alan parçardan biri de İngiliz yazar ve şair Rudyard Kipling imzasını taşıyan If idi.. Eser, Türkçeye Bülent Ecevit tarafından Adam Olmak ismiyle çevrilmişti. 

1897- 1982 yılları arasında yaşayan Aragon’un eserleri başta Léo Ferré olmak üzere Georges Brassens, Georges Chelon ve Jean Ferrat gibi isimlerce müziğe uyarlanmıştı. Eserlerinde günlük hayatı ve aşkı olduğu kadar politik konuları da ele alan Aragon, 1995'te Jean Ferrat tarafından müziğe uyarlanan La complainte de Pablo Neruda (Pablo Nerdu'nın yakınması) adlı şiirini,  yolunun hem gerçek hayatta hem de edebi anlamda kesiştiği Şilili meslektaşı Pablo Neruda’ya adamıştı.

 Tüm insanlar eşittir
Müzik güzel olduğunda
Ve adaletsizlik isyan ettirir
Paris’te de Santiago’da da

Aynı dili konuşuyoruz
Ve aynı ezgi bağlıyor bizi
Kodes sonuçta kodestir
Fransa’da da, Şili’de olduğu gibi

Kariyeri boyunca Tristan Corbière, Pierre MacOrlan ve Pierre de Ronsard gibi şairlerin eserlerinden yapılan uyarlamaları seslendiren Monique Morelli, Louis Aragon şiirlerini de yorumlamıştı.  Bunlardan biri de bestesi Léo Ferré imzalı Il n’aurait fallu yani Gerekliydi sadece adlı şiirdi. Umutsuz bir adamın aşk sayesinde hayatla yeniden barışmasını konu alan bu şiiri Aragon ellili yıllarda eşi Elsa için yazmıştı. Türkçeye Gertrude Durusoy ve Ahmet Necdet tarafından çevrilen şiirin ilk dizeleri söyleydi: 

Birazcık daha vakit
Gerekliydi sadece
Ölümün gelmesine
Ne var ki çıplak bir el
O zaman çıktı geldi
Ve dokundu elime

Kim böyle geri verdi
Kaybolmuş renklerini
Günlere haftalara
Bir de gerçekliğini
Uçsuz bucaksız yaza
O insancıl şeylerin 

Yirminci yüzyıl Fransız şiirinin dikkate değer ama pek fazla tanınmayan isimlerinden olan Bernard Dimey, 1931-1981 yılları arasında yaşamıştı. Şiirleri ve şarkı sözleri altmışlı yıllardan itibaren müziğe uyarlanmaya başlamış ve Yves Montand, Henri Salvador, Juliette Gréco ve Mouloudji gibi isimlerce seslendirilmişti. Özellikle Henri Salvador’un Syracuse ve Zizi Jeanmaire’in Mon truc en plumes yorumları büyük ses getirmişti. Seksenlerde Charles Aznavour da onun eserlerini yorumladığı bir albüm yayınlamıştı. Geçtiğimiz aylarda Dimey’nin kızı Dominique, babasının eserlerinden yapılan uyarlamaları seslendirdiği "Père & fille" (Baba & kız) adlı albümü piyasaya sürdü. Bu çalışmada yer alan parçalardan biri  L’enfant maquillé (Makyajlı çocuk) idi. Buradaki makyajlı çocuğun Dimey’nin kendisi olduğu, bu açıdan otobiyografik bir yön de taşıdığı belirtiliyor bu şiirin. Şarkı, 1983 tarihli "Aznavour chante Dimey" albümünde de yer alıyordu. Bu albümdeki La salle et la terasse adlı parçada ise, Charles Aznavour, çalıştığı restoran ya da bistroda, hatıralarına dalıp giden yaşlı bir garsonun rolüne bürünüyor ve umutsuzca aşık olduğu Marie-Louise’den bahsediyordu bizlere. 

Kariyeri boyunca birçok şiiri müziğe uyarlayan Hélène Martin, bu uyarlamaları bir araya getirdiği “Abécédaire des poetes” adında, dört albümlük bir koleksiyon da yayınlamıştı. Bu albümlerde Louis Aragon, Jacques Audiberti, Paul Eluard ve Pablo Neruda gibi onlarca şairin eserlerini yer alıyordu. Bu çalışmada bizim yakından tanıdığımız bir halk ozanının bir eseri de vardı. Anadolu kültüründe derin izler bırakan Yunus Emre’nin imzasını taşıyan Şöyle Garip Bencileyin adlı şiiri 2000 yılında Fransızca sözlerle seslendirmişti Hélène Martin. Eserin orijinali, geçmiş yıllarda Esin Afşar tarafından da yorumlanmıştı. Martin'in parçasının girişinde Anadolu bozkırlarında koşan bir atın ayak sesini duyuyoruz, ayrıca şarkı boyunca kullanılan vurmalı ve üflemeli çalgılar da oldukça mistik bir atmosfer yaratıyor.

1880-1918 yılları arasında yaşayan Guillaume Apollinaire, gerçeküstücülük akımının öncülerinden biri olarak görülüyor. Apollinaire’in en ünlü şiirlerinden biri 1913 tarihli Le Pont Mirabeau. Mirabeau köprüsü 1893-1896 yılları arasında inşa edilmiş, bu açıdan hem modernliği temsil ediyor hem de Seine nehrinin iki yakasını birleştirdiği için kavuşma anlamını taşıyor. Ne var ki Apollinaire’in eseri, geçmiş yıllarda ressam Marie Laurencin ile yaşadığı ayrılığı konu alıyor, bu açıdan da ikili bir paradoks söz konusu.Köprünün altından akıp giden Seine nehri de geçip giden zamanı temsil ediyor. Şiir altmışlı yıllarda Serge Reggiani tarafından kaydedilmişti, 2001 yılında ise Marc Lavoine, daha modern bir uyarlamasına imza attı.

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Ridan Ulysse L'ange de mon démon 3:41
Serge Reggiani Cet amour Poètes 2 et 3 3:58
Serge Regiani & Zen Baboon Enivrez-vous Origiro 2:09
Juliette Gréco Si tu t'imagines A l'Olympia 92 3:02
Serge Lama Voici des fleurs des fruits Feuille à feuille 3:24
Bernard Lavilliers If La marge 3:00
Jean Ferrat Complainte de Pablo Neruda Ferrat chante Aragon Vol.2 3:32
Monique Morelli Il n'aurait fallu Chante Aragon 2:22
Dominique Dimey L'enfant maquillé Père & fille 3:13
Charles Aznavour La salle et la terasse Aznavour chante Charles et Dimey 3:01
Hélène Martin Y a t-il en ce monde? Abécédaire des poètes 2 3:49
Marc Lavoine Le Pont Mirabeau Olympia deuxmilletrois 3:40