Faz3 çalışması tamamlanan Rus Sputnik V aşısının etkinliği yüzde 91,6: 65 yaş üstünde de etkili

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Prof. Selim Badur, güncel haberlerin yanı sıra geçen günlerde faz3 çalışmaları açıklanan Sputnik V aşısıyla ilgili ayrıntıları da aktardı.

Selim Badur'la Korona Günleri: 4 Şubat 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 4 Şubat 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(4 Şubat 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur merhabalar!

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın! 

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Günaydın Özdeş, günaydın Feryal! 3 günden beri artan olgu sayıları ve günlük ortalama 474 bin 046 olgu, bu kez 500 bin’in altına düşmüş durumdayız. Bu hoş bir olay ama ne kadar sürer bu azalma? Bunu yaşayıp göreceğiz. Pandemi süresince olup bitenlere bakmayı sürdürüyoruz, her şeyden önce bir şubat günü Fransa’da bir sivil itaatsizlik eylemi olacaktı ve restoranların bir kısmı, özellikle başkent Paris’te “biz yasayı delip açacağız” demişlerdi. Bu eylem çok yaygın bir şekilde uygulanmadı ama yine de açılan bu restoranlara girip orada yemek yiyenler polis müdahalesiyle karşılaştılar ve haklarında soruşturma açıldı. Yani kendilerinin tanımıyla böyle bir sivil itaatsizlik eylemi gerçekleştirildi. 

Bunun dışında pandemi sürecinde genel olarak Avrupa ülkelerinde kanser tanısı alan hasta sayısında %23,3’lük bir düşüş çok ciddi bir oran, bunlar tamamen bu hastalığın erken tanısında ve erken döneminde başvurunun yapılmamasından kaynaklanıyor. %23,3 gibi bir sayısal değer, kanser tanısı alan hasta sayısında azalma, çok büyük bir oran. Başvurular hep ilerlemiş aşamadaki olgular üzerinde bildiriliyor ve tanıda kullanılan görüntülemeler ya da kolonoskopi incelemelerinin sayısında çok ciddi azalmalar olmuş. Bu da pandemi süresince yaşanan farklı sağlık sorunlarının nasıl derinleştiğini ya da derinleşeceğini gösteren bir bulgu.

Türkiye’deki duruma baktığımız zaman Sağlık Bakanı kendisi Fahrettin Koca’nın bir açıklaması oldu basın açıklaması “sağlık personelimizin ilk doz aşılamalarını takiben 75 yaş üstündeki tüm büyüklerin aşılarının yapılmasına devam ediliyor” deyip bugüne dek 2,4 milyon kadar bir aşılamanın gerçekleştiğini belirtmiş bu bültende, bu basın açıklamasında. “İkinci parti aşıların güvenlik testleri tamamlandıktan sonra yaş sınırı aşağı indirilecek, 65 yaş üstü büyüklerimiz ve aşama aşama ikinci gruba dahil vatandaşlarımız da aşılanacak” diyor. Daha sonra bu varyantlarla ilgili bir bilgi veriyor ve ülkemizde mevcut İngiltere’de gözlenen mutasyonlar dışındaki 2 vatandaşımızda da Güney Afrika varyantı, 1 vatandaşımızda Brezilya varyantı ile karşılaşıldı. Bu tip bulgular araştırdığınız zaman buluyorsunuz. Basın bültenini “son günlerde ülkemizde vaka sayısının yeniden artışa geçmesi, daha fazla dikkatli davranmamız gerektirmektedir. Özellikle yurt içinde kitlesel hareketliliğe yol açacak, bir araya gelmeleri, toplanmaları sağlayacak her türlü düzenlemelerden kaçınmak zorundayız.” Herhalde bazı parti toplantıları istisna tutuluyor burada, hani belirtilmemiş ama pek uygulanmıyor gibi, görüntülerden bunu görüyoruz. 

Ekonomiyle ilgili haberler var, benim konum değil belki ama yine de kişi başına düşen GSMİ ortalamasına baktığımız zaman hükümetlerin bu yapay bir destekle çeşitli sektörleri kurtarmak için yaptıkları yardımlara rağmen bu oran %68 oranında düşmüş durumda. Bu çok ciddi bir oran. Özellikle Covid-19 sırasında 114 milyon kişinin işsizliğe, işsiz hale döndükleri, işlerini yitirdikleri saptanmış. Uluslararası Çalışma Örgütü yaklaşık 255 milyon çalışma günü kaybının olduğunu, işlerini kaybedenlerin dünyada çalışanların %4,3’ü olduğunu ve özellikle gençlerin, 15-24 yaş grubundan çalışanların asıl olumsuzluğu yaşadığı bildirilmiştir. Bir de Oxfam International’ın bir raporu var, o da her ne kadar çeşitli yardımlarda bulunuyorsa da hükümetler, farklı oranlarda, farklı şekillerde yine buna rağmen işini kaybeden ya da zor durumda olan çalışanların 2 milyar kişinin herhangi bir yardım almadıklarını belirtiyor raporunda ve 11,7 trilyonluk bir ek bütçe bu yardımlara ayrıldığını dünyada, bunun %83’ünün 36 varsıl ülkede dağıtıldığını, yoksul ülkelerde sadece %0,4 gibi bir dağıtım olduğunu, yani adaletsizlik ve dengesizlik bu para yardımlarında ya da işsiz kalanlara destek konusunda da ortaya çıkmakta. 

ÖM: Demin 2 milyar mı dediniz? Yani dünya nüfusunun yaklaşık ¼’ü yardımlardan yararlanamıyor bu olağanüstü...

SB: Evet sadece işini kaybedenler değil yarı zamanlı çalışmak zorunda kalanlar gibi ayrıntılar var. Oraya girmiyorum, Türkiye’de de Universus Sosyal Araştırma Merkezi Frederick Ebert kuruluşuyla birlikte, onun desteğiyle bir çalışma yapmışlar. Araştırma koordinatör Fırat Çoban, danışmanları Doç. Dr. Aziz Çelik motosikletli kurye ve market çalışanlarıyla yapılan çalışmada ayrıntısına daha sonra eğer gerek olursa değiniriz ama daha uzun ve daha yoğun çalışma, iş saatlerini kısaltma taleplerinde bulunuyorlar buna karşılık. Özellikle müşterilerin çalışanlara tutum ve davranışlarında dile getirdikleri olumsuzluklar var. “Biz kuryeyiz ama virüs kuryeliği yapmıyoruz, virüs taşımıyoruz” diye herhalde tepkiler alıyorlar, olumsuzluklar yaşıyorlar. İşsizlik korkusu var bu kişilerde, büyük kısmı özellikle işini kaybetme konusunda şikayetlerini dile getiriyorlar, daha uzun ve yoğun çalışmada büyük kesimde bu tarz saptamalar var. Bu da ilginç bir çalışma, en azından Türkiye’deki bu sektörde çalışanların şikayetleri açısından. Tekrar yurt dışına döneyim, Sudan’da pandemi ekonomik krizi derinleştirdi, şimdiye kadar bu ülkede 1807 kadar ölüm bildirilmiş ama bu sayı gerçek sayının 2%’si yani resmi açıklamalarda sadece 2%’si bildiriliyormuş, bunu Imperial College of London hesaplamış ve raporunda yayınlamış. 

ÖM: Sayı kaç olarak bildirilmiş dediniz?

SB: Resmi rakam 1807 ama İngiltere’deki kuruluş Imperial College “sadece 2%’si” diyor, yani belki 2 sıfır ekleyeceksiniz. Bu ülke yani Sudan’da Nisan’a dek Covax kooperatifi diye tanımlanan bu daha zor durumdaki, daha düşük gelirli ülkelere aşı temin edecek olan DSÖ’nün önderliğinde oluşturulmuş korporatiften Sudan 8,4 milyon doz aşı temin edecekmiş Nisan ayına dek. Bu ancak toplumun %10’unun aşılanmasına yetecek. Benzer bir durum Afrika’nın birçok ülkesinde var, Gana, Zimbabwe, Senegal, Ruanda ve Tunus’ta hatta, kuzey Afrika ülkelerinde, Magrip ülkelerinde söz konusu. Ekonomik kriz pandeminin bir türlü kontrol altına alınamaması birtakım şikayetlere yol açmakta, birtakım protestolar, tepkiler gösterilmekte. Tüm bu Güney Afrika deyince Afrika’da olup bitenlere baktığımızda şimdiye dek belki demografik özellikler, nüfusun genç olması, daha çok dışarıda yaşama gibi bir takım geleneksel davranışlar demografik faktörler Afrika’da birinci dalga sırasında göreceli olarak olgu sayısının beklenenin altında çıkmasına, bildirilmesine neden olmuştu. Bu şekilde açıklanıyordu ama eylül ve ekim ayından itibaren sayılarda Afrika’da sayılarda beklenenin üzerinde ilk dönem görülenden daha fazla artışlar oldu. Özellikle bu varyant dediğimiz farklılaşmış virüslerin ortaya çıkmasıyla iş daha ürkütücü bir boyut almak üzere Afrika’da, şimdi bu Afrika’ya ait öyküden bahsedeyim biraz. Güney Afrika’da bu varyantların Güney Afrika’da Krips isimli bir genom analizi yapan merkez var, onun başkanı Tulio de Oliviera yaklaşık 6 bin kadar virüsün dizi analizini yapmış. İngiltere’de saptanan V1 dediğimiz varyanttan farklı bir varyant. Uzun isimlerini söylemek istemiyorum, işte İngiltere’dekine V1, Güney Afrika’dakine V2, Brezilya’da saptananan da V3 diye tanımlayalım işi kolaylaştırmak için. Bu 3 varyant şu anda üzerinde çalışılan, dikkatleri üzerinde toplayan virüs tipleri, farklılaşmış virüsler. Bu kişi Başkan Tulio de Oliviera Krips isimli kuruluşun başkanı ve V2’yi yani Güney Afrika virüsünü bulan kişi. Kendisi bio-enformatisyen alanlarında çalışan bir uzman. Dünyada gelen örneklere şu anda artık bakmakta örneğin Mozambik’ten gelen örneklerin %90’ında bu varyantı saptıyor. Demek ki gerçekten hızla yayılıyor ve özellikle Afrika’ya hakim olmakta etken virüs tamamen bu V2 varyantı. Öyküsüne baktığımız zaman, Kasım ayında Güney Afrika’daki klinisyenler bir uyarıda bulunuyorlar “ya biz beklediğimizin çok üzerinde bir artış saptıyoruz hasta sayısında. Bunda bir gariplik var” diye. Tulio de Oliviera ve ekibi dizi analizleri yapıp farklı bir virüsün dolaşıma girdiğini saptıyorlar. 4 Aralık’ta da yani 19 Kasım’daki uyarıdan sonra DSÖ’ye uyarı gidiyor, ocak ortasında ilk yayınlarını, raporlarını sunuyorlar. Sonuçların hiç iç açıcı olmadığını, çok dikkat edilmesi gerektiğini, durumun daha da kötüleşeceğine vurgu yapıyorlar. Özellikle yaptıkları çalışmalarda daha önceden hastalanan ve antikor oluşturan hastaların serumlarından elde ettikleri antikorları bu yeni varyant virüsle kıyasladıklarında antikorları hiç etkili olmadığını yani nötralize etmediğini gösteriyorlar. Çok önemli bir nokta, eğer bu varyant yayılımını sürdürürse, şimdiye dek Covid geçirenler sanki hiç hastalanmamış, hiç antikor oluşturmamış gibi bu yeni varyanta da duyarlı olacaklar. Bu tabii önemli bir durum, onun için bütün Avrupa ülkeleri, hatta Türkiye de bu konuda önlemlerini alıyor ve dikkatleri buraya topluyor. Küresel boyutta izlemi gereken bir durum ve hatta bazı daha ister karamsar ister daha gerçekçi diyeyim bazı bilim insanları da “yeni dalgalara hazır olmalıyız, bu dalgalarda da yeni bir virüsmüş gibi, yepyeni bir virüs gibi bu varyant ortaya çıkabilecek” deniyor. Bunlar önemli.

ÖM: Bu endişe verici bir uyarı. Ben de bir ufak ilavede bulunayım izninizle, yani Sudan’nın şeyine baktım bu Worldmeter rakamlarına, eğer bu yapılan çok ciddi düzeltme gerçekleşirse Sudan’ı dünya 110.luğundan bu ölüm sayısı açısından hemen İngiltere’nin, Britanya’nın ardından 6. sıraya yerleştiriyor galiba ölüm sayısı olarak eğer bu doğruysa. Öyle ufak bir düzeltme var. 

SB: Yayınlara baktığımda bugün aslında, bu sabaha karşı yayınlanmış 4 tarihli olduğuna göre Nature dergisi bu özellikle Uzakdoğu Asya’da ülkelerde Çin’den birtakım fotoğraflar görüyoruz, hâlâ görmeyi sürdürüyoruz. Örneğin sokakların ya da tiyatroların birtakım dezenfektanlarla, birtakım aletlerle böyle püskürtme şeklinde kullandıkları çeşitli maddelerle temizlenmeye çalışıldığına dair Nature’da bir yazı çıktı. Bunun ne kadar gerekli olmayan bir yaklaşım olarak değerlendiren bir yazı. Burada deniyor ki “örneğin New York Metropolitan belediye yetkilileri özellikle bu tarz temizleme ve dezenfeksiyon işlemleri için, işte sokakları, bir takım tiyatro ve sinemalarda koltukları, vs. püskürtülerek temizlemeye çalışılan bu araç gereçlerde kullanılan 380 milyon dolar harcanmış belirli bir süre içinde. Bütün bu harcamaların Nature dergisinde çıkan yazı gereksiz olduğunu çünkü başlangıçta düşünülenin aksine özellikle bir hastanın değdiği ya da öksürüğüyle, aksırığıyla çıkarttığı virüsün yapıştığı bir katı düzeyden size bulaşmanın mümkün olmadığı artık yavaş yavaş gösteriliyor” diyor bu yazıda. Bu önemli bir bulgu, gerçekten hem damlacık hem de aerosol etkisiyle bulaşmanın çok daha önemli olduğu, bu kadar böyle yüzeylerden, herhangi bir asansör düğmesini, merdiven tırabzanlarını ya da poşetlere bir kişinin yüzeye aksırması ya da öksürmesi yahut elini değmesiyle daha sonra oraya temas eden kişinin hastalığın bulaşması gibi bir dolaylı bulaş yolunun Sars-cov-2 için çok önemli olmadığı ortaya kondu. İlginç bir nokta, demek ki bunu iddia edenler var özellikle bu komplo teorileriyle ilgili olarak. Covid-19’un kadınlarda kısırlığa yol açtığı söylenmiş, bunun da gerekçesi olarak koronavirüslerin bu spike proteini dediğimiz dışarıya doğru uzanan kısaca S proteini olarak tanımlanan çıkıntılarıyla özellikle plasentada sinsitin1 adı verilen proteinin yapısal benzerlikleri nedeniyle koronavirüse karşı oluşan antikorlar sinsitin1’e bağlanacaklar ve bu şekilde kadınlarda kısırlık yapacak şeklinde bir yaklaşım, bir iddia vardı. Bunun doğru olmadığı ortaya kondu, bu tarz bir bilimsel bir kulp da takarak çeşitle iddialar atılıyor dönem dönem. Bunlara pek rağbet edilmemesi gerektiğinin bir kanıtı da bu. 

Pandemiden etkilenen Hindistan’dan birtakım haberler var, özellikle sağlık konusunda altyapıya çok büyük yatırımlar yapılması öngörülmüş. Özellikle 2022’ye dek %11’lik bir artış sağlık sektörüne yapılan yatırımlar söz konusu olacakmış. 2020 için 10,7 milyar euro iken 2021’de 25,3 milyar euroya çıkartılıyormuş. Hasta sağlık sistemine baktığımız zaman Hindistan’da 1000 kişiye 0.8 doktor düşüyor, yani sağlık çalışanları sayısı çok az Hindistan’da. Bu politik bir yatırım olarak da görülüyor Hindistan yöneticileri tarafından. Benzer bir iddia İsrail için de söz konusu, çünkü İsrail’de aşılamanın “çok politik” olduğunu belirtiyorlar seçimler yaklaştığı için. Bunun da farklı nedenleri var, hem Filistinlilerin aşılanması konusundaki aksaklıklar hem de evet aşılama oranları çok yüksek gibi görünüyor İsrail’de ancak bu ülkede özellikle bu Ortodoks ve çok tutucu olan bir takım din adamları ve din guruplarının aşıya karşı çok ciddi bir tavır takındıkları ve sürdürdüklerini biliyoruz. O nedenle bu politik nedenlerle basına verilen haberlerin her zaman gerçeği yansıtmadığını unutmamak lazım. Azınlıkların durumu ve özellikle etnik grupların aşılanmasıyla ilgili sorunlar çeşitli ülkelerden bildirilmekte. İngiltere’de özellikle “domuza ait bir proteinler var bu aşının içinde” deyip Müslüman grupların aşılanmama söylevleriyle sık sık karşılaştıklarını biliyoruz. Burada da Pakistan ya da Bangladeş kökenlilerin %42.3’ü aşıya mesafeliler ve kabul etmiyorlarmış, beyazlara oranla %10-20 oranında daha az aşılanıyorlarmış. Bu da bir toplumdaki aşılamanın pek homojen yürümediğinin göstergesi. 

Önemli bir çalışma dün yayınlandı Lancet dergisinde. Rus Sputnik aşısının 3.faz çalışma sonuçları yayınlandı. Dönem dönem Çin ya da Rus aşısına hafif burun kıvırarak yaklaşılırdı ülkemizde ya da bazı Batı ülkelerinde, bana kalırsa gerçekten çok sağlam bir çalışma. 20 binden fazla gönüllüde çok net olarak çalışmanın sonuçları %91,6’lık bir etkinlik koruma yüzdesi gösteriyor. Önemli bir özelliği, birçok aşı için eksik olduğu ileri sürülen 60 yaş üzerinde 2000’den fazla gönüllü var. Yani hem yan etki hem de belirli bir yaş üzerindeki kesimde etkililik oldukça yüksek Rus aşısında. İki farklı adenövirüs vektörü kullanılıyor, bu nedenle Oxford Astra Zeneca aşısındaki, o da vektör aşısı ama tek vektör kullanılıyordu. İki vektör kullanmanın getirdiği birtakım yararlar var, bağışıklığı daha güçlü uyardığı belirtiliyor. Bu arada Astra Zeneca aşısı üzerinden gerçekten çok fazla spekülasyon var, örneğin Fransa ve Almanya bu aşının yani Astra Zeneca vektör aşısının 60 yaş üzerine uygulanmasını önermekten vazgeçti. Bu yaş diliminde etkili olamayacağını düşünüyorlar. Endonezya ise o da ilginç bir yaklaşım, aşılamayı sadece 18-59 yaş grubuna yapacağını söyledi “60 yaş üzerine aşılama yapmayacağım” dedi. Çünkü elimdeki aşı Türkiye’de kullanılan Sinovac aşısını uygulamakta Endonezya. Ona ait kanıt yok diyerekten 60 yaş üzerini aşılamamaya karar verdi. Benzer bir garip yaklaşım, bilmiyordum dün öğrendim, anlamakta güçlük çekiyorum! Fransa’daki aşılama hedefi olan gruplar, öncelikle bakımevlerindeki yaşlıları aşılıyordu Fransızlar, bir de tabii ikinci olarak –bizde birinci birçok ülkede ama- sağlık çalışanları da hedef gruplardan biriydi ama Fransa’da sağlık çalışanlarını kimi aşılıyormuş biliyor musunuz? Ben ilk defa öğrendim! 50 yaş üzerindeki sağlık çalışanlarını, yani 49 yaşındaki bir doktor ya da acil servis çalışanı hiçbirisi aşılanamıyor sağlık çalışanlarının 49 yaşındaysa. 1 yıl beklemesi lazım, 1 yaş büyüyünce 50 yaşına gelince aşılanabiliyor. Bu şimdi çok garip bir durum, yani hepsi özellikle genç sağlık çalışanlarının ciddi risk altında oldukları biliniyor ama buna rağmen böyle garip bir uygulama var. Yani gerçekten farklı ülkelerde farklı yaklaşımlar birçok alanda ortaya çıkıyor. Biraz evvel değindiğim bu Rus Sputnik aşısına ait önemli bir rapor ya da yayın ortaya çıktıktan sonra 1 gün içinde hem Fransa hem de Almanya “gerekirse eğer biz hem Rus hem de Çin aşılarını devreye sokarız eğer Pfizek Biontech ve Astra Zeneca vaad ettikleri sözlerde duramayıp zamanında bize aşı temin etmezlerse” der demez bu iki kuruluş “tamam, tamam hemen biz veriyoruz aşıları” demeye başladılar 1 gün içinde olan bir olay. Böyle garip bir durum ama Rus Sputnik aşısını Macaristan “biz alacağız bu aşıyı ve kullanacağız” bu aşıyı dedi ve hemen açıklama yaptı yayından sonra. Birçok Avrupa ülkesi de gerçekten Rus Sputnik aşısıyla ilgilenmeye başladılar. Bu da önemli bir durum. Bir de tedaviyle ilgili Quebec’ten, Montreal Kanada’dan bir çalışma var. Ülkemizde de bilinen ve gut hastalığı için kullanılan kortisin gibi bir takım klasik ilaçların Covid-19 hastalarının ilerleyen evrelerinde immün sistemi baskılamak için çok iyi sonuç verdiğine dair bir rapor yayınladı Kanadalılar. Bunu da belirteyim ama isterseniz burada durayım vaktim doldu galiba.

ÖÖ: Ben ufak bir ek yapayım, bu aşılamalardaki özellikle etnik gruplar arasındaki eşitsizliklerden söz ettiniz. ABD’den de benzer bir haber geldi, siyahların aşılanmasının nüfusa orana göre çok daha düşük olduğu yani %10’un üzerinde bir siyah nüfus Amerika’da, aşılananlarınsa %5,4’ü siyahlarmış. Çok önemli bir açıklama da SOS çocuk köyünden geldi, dünya genelinde 114 ülkeden 1/3’ünün sığınmacıları aşılama planlarına dahil etmediği haberi geldi. Yani mültecilerin aşılanması konusunda şu anda büyük sorun varmış. 

ÖM: Mülteciler, siyahlar, bir de Latinler.

SB: Tabii haklısınız, Özdeş’in dediği siz Türkiye’de kademe kademe hangi gruplar aşılanacak diye çok sözü ediliyor, tartışılıyor filan da siz hiç göçmenlerin aşılanması konusunda bir şey duydunuz mu? Ben duymadım.

ÖÖ: Duymadık.

ÖM: Evet. Belki ileride bunu da tekrar gündem konusu yapabiliriz, şimdi süreyi bitirdik. Peki Önce Sağlık’ta ne var yarın?

SB: Önce Sağlık’ta Dünya Epilepsi Günü geliyor ve Prof. Dr. Naz Yeni ile bir takım kronik hastalığı epilepsi sorunu yaşayanlar ve diğer kronik hastalıkların aşılanma konusunu, covid19’daki durumlarını konuşacağız. Aynı zamanda birkaç kez programımıza katılan Dr. Emrah Kırımlı aile hekimlerinin neler yaşadıklarını, aşılamanın nasıl gittiğini kendisiyle bu konuyu tartışmak, konuşmak olanağını bulacağız yarınki Önce Sağlık programında. 

ÖM: Çok teşekkürler.

SB: Ben teşekkür ederim, iyi günler, iyi yayınlar efendim.