Yaklaşan seçimler ve İyi Parti krizi

Ekonomi Politik
-
Aa
+
a
a
a

Ali Bilge'yle Ekonomi Politik'te yaklaşan seçimleri ve İyi Parti'nin Altılı Masa'dan kalkmasının siyasi gündeme etkilerini konuştuk.

(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)

Ömer Madra: Günaydın Ali bey, merhabalar!

Ali Bilge: Merhaba Ömer bey, merhaba Özdeş!

Özdeş Özbay: Günaydın!

Ö.M.: Her Pazartesi olduğu gibi çok yoğun bir gündem var dünyada ve Türkiye’de. Bu hafta sonu özellikle çok yoğundu şimdi bir kısmını konuşmaya çalıştık ama sizinle de bu İyi Parti’nin masadan kalkması meselesiyle devam edeceğiz herhalde değil mi?

A.B.: Geçen hafta programı Erdoğan’ın 14 Mayıs’ da seçim telaffuzuna rağmen, “Türkiye’de seçimlerin ertelenip ertelenmeyeceği ile memleketin Putinleşip Putinleşmeyeceği üzerine belirsizliğini yaşıyoruz” demiştik. Buna İyi Parti krizi, ittifaktan kopması da eklendi. Pek çok yorum, değerlendirme yapılıyor. İyi Partinin nasıl kurulduğu, nasıl evrildiği, kurucularının sicilleri, geçmişleri üzerinde durmayacağım. Ancak şunu özellikle belirtmekte fayda var: İyi Parti içindeki bazı kesimlerle, Ak Parti/saray kadroları arasındaki ilişkiler, diğer muhalefet partilerine göre daha güçlü ilişkilerdir. Bunu not edelim. 

İkincisi 21 yıllık AKP /Erdoğan iktidarı çok güçlü bir servet sahipliği zinciri kurdu. Yeni servet sahipliğine değişik isimlendirmeler yapılıyor, havuz sistemi, “beşli çete” vb. deniliyor. Yeni servet sahipliği, kamusal varlık kaynaklarının aktarımı ve kara/kirli para üzerinden gerçekleşti. Yolsuzluklar muazzam bir servet sahipliği yarattı. 

3 Aralık 2022 tarihinde CHP bir vizyon belgesi açıkladı, 5’inde de biz program yapmışız. CHP vizyon belgesi açıklanırken, Kemal Bey uzmanlarına, kurmaylarına bir araştırma yaptırdığını, rapor hazırlattığını, hesaplamalara göre geçen 21 yılda çetelere 418 milyar dolar aktarıldığına yolsuzluk servetinin bu boyutlarda olduğuna dikkat çekti. “Bu miktarı ve çeteleri deftere yazdım” dedi. Kemal Bey daha sonra bu konuyu grup toplantılarında ağırlıklı olmak üzere 7-8 kez gündeme getirdi. Kemal Bey, bu açıklamalarından sonra ölüm tehditleri aldığını, yolsuzlukla aktarılan meblağı, kuruşu kuruşuna tahsil edeceklerini, ayrıca tahsil edilmesini de vasiyet ettiğini söyledi.

Bir süre sonra konuya ilişkin haberler yapılmaya, yolsuzluk kümelerinin hangi sektörlerde oluştuğuna dair raporun detayları da sızmaya başladı. Yolsuzluk servetinin 5 sektörde yoğunlaştığı, ayrıca vergi ve borç silme ve ertelemeleri, vergi istisnalarının da, yolsuzluk serveti içinde hesaplandığı anlaşıldı. Kemal Kılıçdaroğlu, Sayıştay’a da seslendi. İktidara geldiğinde yolsuzluk servetinin hesabının sorulacağını, meblağın nasıl tahsil edileceğine ilişkin model oluşturduklarını, tahsilat için teşkilat kuracaklarını söyledi. Halka açık bir pano olacağını ve tahsilatları pano üzerinden gösterileceğini, “çetemetre” adında bir dijital pano olacağını, yolsuzlukla edinilen varlıkların geri alınmasına ilişkin ofis kurulacağını söyledi, “beytülmala dokunan yanacaktır” dedi.

Bu hususta, 5 Şubat’ta grup toplantısında konuştu, 6 Şubat’ta da zaten deprem oldu, bizim de gündemimiz değişti. Daha sonra deprem nedeniyle Kızılay ve AFAD mevzuları/yolsuzlukları devreye girince, 15 Şubat’ta CHP genel başkanı yolsuzluğa bulaşmış 5’li çetelerin yaptıkları bağışlar üzerinden, yine bu konuyu hatırlattı, “çetenin yaptığı bağışları 418 milyar Dolar’ı tahsil ederken düşeceğiz” dedi. 

418 milyar Dolar nasıl hesaplandı, ona değinmeyeceğim ama söylenen rakamın dörtte biri bile çok ciddi bir meblağ. AKP döneminde yolsuzlukla edinilen servetler hakkında iç ve dış çevrelerde yapılan araştırmalarda bazı rakamlar ortaya konuyor, muazzam bir yolsuzluk serveti olduğu anlaşılıyor. 

Tüm bu açıklamalar olurken İYİ Partinin ve Akşener’in konuya ilişkin bir değerlendirmesine rastlamadık, aslında diğer partiler için de bu durum geçerli, temiz siyaset belgesini sundukları toplantıda Davutoğlu’na sormuştum: “Bu temiz siyaset belgesi, eskinin kirli siyaset belgelerinden hesap soracak mı?”. “Devr-i sabık yaratmayacağız” demişti. Böyle bir servet, siyasi iktidarla, askeri, hukuki, sivil ve güvenlik bürokrasisi ile eklemlenmiş bir servettir. Böyle bir gücün yapamayacağı iş yoktur. Böyle bir gücün her partide ilişkileri, yapılanmaları vardır, böyle bir güç partileri satın alabilir, partileri kapatabilir ve ittifakları bozabilir. 

Servet güçleriyle, İyi Parti içerisinde yer alan bazı çevrelerin yakın olduğu, görüştüğü, iç içe olduğu, bu konuda en zayıf halkanın İyi Parti olduğu da, hep konuşulan hususlardır. Sonuçta bu olayın arka planında, İyi Parti’nin bu masayı hiç de hoş olmayan biçimde terk etmesinde, bu faktörün önemli olduğunu belirtmemizde fayda var. 

Ö.M.: Ben de bir şey ilave etmek istiyorum, Artı Gerçek’te de sizin tam bu dediğiniz konulara değinen bir yazı yayınlandı dün. “İyi Parti masadan beşli çete ve 418 milyar Dolar nedeniyle mi kalktı?” başlığını taşıyor. Sözcü yazarı Serpil Yılmaz da zamanlama olarak bu çakışmanın tesadüfi olmadığını, gelinen noktada Akşener’in masadan kalkmasının ardında sizin de biraz önce söylediğiniz gibi beşli çete ile İyi Parti arasında seçim sonrası için yapılan pazarlıklar olabileceğini öne sürmüş. Yani söz konusu şirketlerin İyi Parti ile masaya oturduğuna dair Eylül ayında bir kulis yazısı yazdığını hatırlatmış. “Akşener’in masadan kalkması hakkında da kalıp cümleler var ve herkes aynı cümleleri söylüyor” demiş Halk TV yayınında konuşmuş. “Burada bir siyasi tasarım var” diyor, özellikle de tabii mesela Kılıçdaroğlu’nun beşli çetenin kendisinden randevu istediğini ve bunu reddettiğini söylemiş olduğunu siz de söylemiştiniz. 418 milyar doları gündeme getirdikten sonra suikast tehditleri aldığını da açıkladığını hatırlatıyor. Bu önemli yani 418 milyar tartışmasıyla İyi Parti’deki muhalif tavırların eş zamanlı olduğunu ve beşli çetenin İyi Parti ile temas ettiğini yazıyor Serpil Yılmaz, bu da önemli. 

A.B.: Bunlar, Ankara kulislerinde, semalarında uzunca süredir konuşulan bir konudur. Siyasi iktidarın yarattığı ve bürokrasiyle eklemlenmiş büyük servet sahibi olan bu grubun, siyasi partilerin iç işlerine akmaması mümkün değil. İyi Parti’nin özellikle MHP’den koparak gelen kesimleri ile bu çevreler arasında bir akım olduğu dile getiriliyordu. 

Ayrıca şunu da söyleyelim, altını çizelim, Susurluk’un yarısı MHP’de kaldıysa, yarısı da buraya gelmişti. Yani partinin köklerinde çok ciddi problemler vardır. 99 depremiyle de ilişki kuralım, 99 depreminin Bayındırlık Bakanı olan şahısta İyi Partinin çok önemli yöneticisidir, kendisi yüce divanda yargılandı hatırlarsınız. Böyle bir problemleri olan bir parti... 

Kılıçdaroğlu, 418 milyar Dolar’lık yolsuzlukla oluşan servetin partiler üzerinde baskısını çok iyi bir şekilde ifade etmişti. Ayrıca bu konuda 80 öncesinde MHP genel sekreteri olan daha sonra merkez sağda siyaset yapan Yaşar Okuyan’ın da iddiaları oldu. İddiaları gündeme getirmesiyle CHP’den de ayrılması söz konusu oldu, burada bir problem var. 

Sosyal medyada da paylaştım, İspanyol yazar Manuel Vazquez Montalban’ın, Merkez Komitesi’nde Cinayet romanı vardır. Altılı Masa'da yaşananlar, ittifak cinayeti/intiharı, bana bu romanı hatırlattı. Siyaset, devlet ve iktidar mücadelelerinin, illegal, insafsız, yalancı ve aldatıcı yönlerini ortaya koyan bir romandır. İyi Parti de ülkücü kökenli olmayan, başka kanallardan gelen, merkez sağdan gelen liberal isimler ters ayakla yakalandıklarını beyan ediyorlar. Bu olay, Susurluk gibi, 17-25 gibi otokratik rejimde yaşadığımız siyasal yozlaşmanın boyutlarını ortaya koyan çarpıcı bir durum. Millet ittifakının ve İyi Parti’nin yaralanmasına neden oldu. 

Önümüzdeki seçim kuvvetler ayrılığına dayalı bir ülkede yapılan bir seçim değil, bu seçim otokrasiden demokrasiye geçiş seçimi ama İyi Parti meseleyi böyle göremedi, İyi Parti’de yer alan bazı çevrelerin, rejimin otokritik olması üzerine bir kaygıları yok. 

İyi Parti liberalleşemedi, beklenti liberalleşmesi üzerineydi. Merkez sağ siyasette ciddi bir boşluk vardı, kendini güçlü bir şekilde tanımlayabilirdi. Nitekim bir alan da oluştu. AKP ve MHP tükenme sürecine girmişti, iktidardan uzaklaştıkça tükenecek iki parti AKP ve MHP. İyi Parti liberalleşmeyi ve merkeze yaklaşmayı sağlasaydı, uzlaşmayı da başarabilirdi. Çünkü liberal bir kafa, uzlaşma için çok önemli, can katan, kan veren bir durum. Kan kaybı yaşanacağı muhakkak, bundan sonra İyi Parti pozisyonunu nasıl tarif edecek? Nerede tarif edecek? Bu da çok önemli...

Ö.M.: Sevil Yılmaz’ın yazısına bir kez daha dönecek olursak, “altılı masanın iki yıldan kısa süre önce kurulma aşamasında olduğu dönemde beşli çete denen grubun İyi Parti ile temas ettiğine dair bir kulis yazısı yazmıştım” diye hatırlatıyor. “İyi Parti ile temas etti, görüştü, bunu ben yazdım, kiminle görüştüğünü, katını, dairesini, odasını, kimler olduğunun hepsini biliyorum. Aksini iddia edebilecek birisi varsa da şahidi var” demiş. Bu şirketlerin Kılıçdaroğlu’ndan randevu alamadığını, CHP liderinin görüşme yapmadığını ve yapmayacağını söylediğinin de altını çizmiş.

A.B.: Kemal Bey, Serpil’in yazdıklarını grup toplantılarında da söyledi “bize de yanaştılar, randevu istediler, vermedik” dedi. 418 milyar dolarlık yolsuzluk raporunu parça parça paylaştılar, Kılıçdaroğlu Sayıştay’a da ikaz etti, Sayıştay başkanlığına, randevu alıp gideceğini de söyledi. Sanıyorum deprem girdi araya... İyi Parti, siyasi vicdan ve ahlak üzerinden de yara almış durumda. 6’lı ittifakta adaydan çok ilkeler önemli, yapılan ittifak demokrasiye geçiş için yapılan bir ittifaktır. Meral Akşener defalarca “gelecekte başbakan olmak istiyorum” dedi. 

Erdoğan, dokunulmazlıkların kaldırılmasında muhalefetin desteği ve 15 Temmuz darbe girişimi için “allahın bir lütfu” demişti. Erdoğan İyi Parti’nin ittifaktan ayrılmasına yine ‘Allah’ın bir lütfu’ demiştir ama bu Allah’ın bir lütfu değil, 418 milyar dolarınn bir lütfudur. İyi Parti için MHP’nin stepnesi olacağı zaman zaman zikrediliyordu. 

Akşener, kuruluştan sonra merkez sağ ve merkez sol diyebileceğimiz ulusalcı ve liberal kesimleri partisine davet etti, parti böyle şekillenmeye başladı. Bu durum oylarına da yansıdı, bu oyların bir kısmı da CHP’den giden oylardı, Kemal Kılıçdaroğlu’dan ya da CHP’den memnun olmayanlar Meral Akşener ve İyi Parti’ye geldiler. 

Sonuçta ittifaktan bu şekilde ayrılmak yazık bir harekettir. Bir anlamda, İyi Parti davadan dönmüştür, ittifak davasından dönmesinin büyük bir bedeli olacağı görülüyor. Büyük ittifakın 60%’a varan bir potansiyeli olduğu ortada, büyük ittifak otokratik iktidarı kaldırabilecek bir potansiyele sahiptir.

İyi Parti’nin ittifaktan ayrılması, Cumhur İttifakı’nın seçimlerin ertelenip ertelenmeyeceği üzerine alacağı kararı nasıl etkileyecek? Bu soru önemli. İkincisi HDP’nin Anayasa Mahkemesi’nde görülen kapatılma davası nasıl şekillenecek? İyi Parti’nin ayrılması lütfu, yıpranmış durumdaki iktidar cephesine moral kazandırdı. Ülkenin kilitlenmesine yol açabilecek bir durumdur. Yasamanın ve cumhurbaşkanlığının ayrı yerlerde olması problemini doğurabilecektir. Esas soru yaşanan bu sorun, kilitlenme nasıl aşılabilir? 

Seçimlere önümüzde 2-3 aylık bir süreç var. İyi Parti nedeniyle, HDP ve diğer sol kesimlerle örtük devam eden diyalog, daha açık bir şekilde kurulabilir. Köprü mutabakatları daha açık bir şekilde yapılabilir, sonuçta bu durumun siyasi yansımaları çok ciddi olacak. 

Ö.M.: Evet ben de ufak bir ilavede bulunayım isterseniz. Fuat Keyman da Politik Yol’da dün bir yazı yazdı ve sizin de bizim de sık sık üzerinde durduğumuz bu etik meselesini ele alan bir şey, hem de deprem yoğunluğu devam ederken bütün yas, dayanışma meseleleri nasıl tamir edileceği düşünülürken birdenbire kendini ön plana çıkaran böyle bir tavrı eleştiren bir yazısı var. “Deprem bölgesinden notlar” diyor yazısının başında Fuat Keyman, “Kadim kent, güzelim Antakya artık bildiğimiz Antakya yok, bir kent tümüyle yıkılmış, ölüm kokusu, toz her yere sinmiş, sokaklar bomboş, dükkanlar kapalı derken bir de birdenbire şey çıkıyor, siyasetten önce etik gelir, Akşener’in açıklaması ve hamlesi, zamanlaması, içeriği ve değerler dünyasındaki yeri açısından çok ciddi derecede ahlak ve vicdan yoksunluğunu da sergiliyor” diyor. Yani “sayılarının yüz bine varmasından endişe duyulan, hâlâ çadır bekleyen kıyamet alanına dönüşmüş ve daha bakkalların bile tek tük açıldığı kentlerimiz olduğu bir zamanda gündemi tümüyle kendine ve siyasi iktidar mücadelesine çekmek her şeyden önce insanlarımıza karşı ahlaki ve vicdani düzeyde büyük bir sorumsuzluktur ve böyle bir siyasi çıkış için sadece ‘pes’ diyebiliriz” diyor. “Bu hamle Akşener ve partisi için siyasi intihar olabilir, CHP belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı göreve davet etmesi ve Kılıçdaroğlu’na saygısızlık derecesindeki tavrı ve söylemiyle de suikast olarak da görülebilir” diyor.

A.B.: İyi Parti içinde de yaptığımız yorumları yapanlar var. İyi Parti’nin ülkücülerinin ve Meral Akşener’in siyasi geçmişlerini anlatmaya kalksak, 8 program yaparız. Bursa’daki maçta anormal görüntüler yaşandı, derin devlet yeşillerinin portreleri ve beyaz Toroslar sergilendi. Meral ablalarına karşılama, hoş geldin töreni yapmışlar gibi geldi bana. 

Ö.Ö.: Hemen o konuda bir açıklama yapayım, az evvel de araya girecektim, İyi Partili yetkililerden birkaç isimden bu ‘beyaz Toros’ ve ‘yeşil’ pankartı açılmasını savunan tweetler atılmış olması büyük

A.B.: Öyle mi?

Ö.Ö.: Tabii tabii, İyi Partili Mehmet Aslan yapmış, şöyle bir tweet atmış “Apo’nun resmi açılınca demokrasi oluyor ama değil mi?” demiş Beyaz Toros ve Yeşil pankartları üzerine. Daha sonra İyi Parti gençlik kolları başkanı Tamer Kavukoğlu da şöyle bir tweet atıyor bir torosla birlikte paylaşım yapmış: “Toros’umuz beyaz değil ama yine de yenilmeyiz.”

A.B.: “Hoş geldin Meral Abla” vaziyeti olmuş anladığım kadarıyla. Bu parti içinde yer alan kimi unsurların, MHP’de yer alanlardan pek farkı yoktur. Bu kesimlerin Cumhur İttifakı ile yeniden el sıkışmaları pekala mümkündür.

Ö.Ö.: Bir ufak ekleme daha yapayım, biliyorsunuz Zafer Partisi de bu partiden çıkmıştı. Şu anda sosyal medyada yine gördüm, meğer Zafer Partisi maçın öncesinde futbol maçına çağrı yapmış, hatta stadyumun önünden bir fotoğraf şu anda paylaşılıyor. “Acaba onların işi mi?” diye tartışmalar da var.

A.B.: Yıllardır sürekli “çok sert bir siyasi iklimdeyiz, ittifakı korumalıyız, genişletmeliyiz, demokrasi cephesine dönüştürmeliyiz” diyorum. Memlekette son 20 yılda yolsuzluklar nedeniyle çok büyük bir servet transferi oldu. Bu servet, önce, muhtemel yeni iktidarla bir pazarlığa girdi. Mevcut iktidardan ve yolsuzluk servetinden, ‘göstermelik, sembolik hesap sorulsun, uzlaşalım’ dendi. ‘Böyle olursa ‘iktidarı yumuşak bir şekilde teslim edebiliriz’ mesajı verildi CHP uzlaşmaya yanaşmayınca işler sertleşti ve sertleşmeye devam edecek. Kılıçdaroğlu’na sürekli suikast tehditlerinde bulunuluyor, böylesi bir servet gücü siyasette çok kötü şeyler yaptırır, yolsuzluk serveti ile kemikleşmiş güvenlik ve hukuki bürokrasi de söz konusu. İyi Partinin ittifaktan ayrılması, yolsuzluk servetine ve tükenmişliğine doğru giden iktidara can suyu vermektir. 

Demokrasi mücadelesinde ittifaklar kurulur, yıpranır, bozulur, yeniden tahkim edilir. Gelişen durumun yeni bir ivmelenme yaratacağını, genel muhalefet için olumlu durumlara yol açabileceğini de düşünüyorum.