"Otokrasiden çıkış Kürt oylarının denkleme dahil edilmesiyle olacak"

Ekonomi Politik
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomi Politik'te Ali Bilge'nin gündeminde katılmış olduğu Halkların Demokratik Partisi 5. Olağan Kongresi izlenimleri ve HDP ekseninde seçimlere yönelik değerlendirmeler yer aldı.

Kongre'den toplu fotoğraf

(4 Temmuz 2022 tarihinde Açık Radyo’da Ekonomi Politik programında yayınlanmıştır.)

(Bu metin hızlıca hazırlanmış bir ses kaydı deşifresidir, nihai biçiminde olmayabilir.)

Ömer Madra: Günaydın Ali Bey, merhabalar.

Ali Bilge: Merhaba Ömer bey, merhaba Özdeş, herkese iyi haftalar.

ÖM: İyi haftalar. Her zaman olduğu gibi gündem çok yoğun tabii. Genellikle son yıllarda hafta başındaki sohbetlerimiz ve programlarımız giderek artan bir yoğunlukta oluyor. Uzun yıllardan beri devam ettirdiğiniz kongre izleme raportörlüğü kapsamında, Türkiye'deki en önemli siyasi olaylardan biri olan Halkların Demokratik Partisi Kongresini bütün tehlikelere rağmen bizim için izlediniz. Çok teşekkürler. Şimdi izlenimlerinizi alalım.

AB: Yıllardan beri, kongreleri izlemeye gitmeden önce kafamda bazı sorular olur ve o soruların karşılığını bulmak isterim. Halkların Demokratik Partisi'nin kongresini tespit ettiğim sorular çerçevesinde izledim. Öncekilerini de izlemiştim. HDP on yıllık bir parti. Yani öncekiler kapatıldığı için 10 yıllık bir parti ama öncülleri 1990 yılına dayanıyor. Türkiye siyasi hayatında, Kürt partisi olarak, bölge partisi olarak ilk parti HEP’ti.

Şimdi dünkü kongreye gitmeden önce kafamdaki soruları ve bazı tespitleri paylaşayım: 2014’ten bu yana yapılan seçimlere baktığımızda Türkiye'nin batısında ve doğusunda Kürt oylarının iki ana kanalda toplandığını görürüz. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy verenler ve HDP'ye oy verenler. Bu vaziyet uzun yıllardan beri böyle devam etti; oylar iki kanalda toplanır. Batıda da böyledir, doğuda da böyledir. Diğer partiler bölgede yok denecek durumdadır. Tabela partisi konumunda bulunmaktadırlar. Bugün de baktığımızda böyle.

En son yapılan 2019 seçimlerini analiz ettiğimizde Kürt seçmenin batıda ve doğuda son derece kritik bir oy davranışında olduğunu görüyoruz. Seçimlerde batıda Adalet ve Kalkınma Partisi'ni önemli ölçüde sildi, cezalandırdı, oy vermedi ya da sandığa gitmedi. Millet İttifakı’nı, CHP adaylarını destekleyerek AKP'ye önemli bir yenilgi tattırdı. AKP'nin Ankara, İstanbul, İzmir gibi 11 büyükşehirdeki kaybının nedeni Kürt seçmenin AKP'den oylarını çekmesi ve muhalif ittifak lehinde kullanması oldu.

Doğuya baktığımızda ise burada da Kürt seçmen HDP'yi cezalandırdı. Daha önceki seçimlere göre belediyelerin üçte birini kaybetti… Bölgedeki Kürt seçmen özellikle hendek savaşlarını ve HDP'yi belediyecilikte onaylamadığını belirtti. 2019 yerel seçimlerinde üçte birlik kayba karşın kritik yerleri destekledi ve HDP’ye kazandırttı. Ama onlar da zaten daha sonra kayyuma geçti. Seçmen doğuda HDP lehine değil, aleyhine bir uyarıda bulundu. Bahsettiğim bu iki konu son derece önemli.

"Kürt oylarını kazanan Türkiye'yi kazanır"

Dünkü kongrede bu ve benzeri sorularımın yanıtını bulmaya çalıştım. 2019’dan bu yana batıda ve doğuda son derece stratejik denilebilecek oylar kullanan Kürt seçmeninin bundan sonra nasıl bir tavır alacağı ve partinin de bu tavrı nasıl okuduğu/çözeceği sorularının yanıtını bulmaya çalıştım. HDP'nin özellikle muhafazakâr Kürt seçmen üzerinde izleyeceği politika hakkında fikir edinmeye çalıştım. Söylediğim gibi, muhafazakâr Kürt seçmen uzun yıllar AK Parti'yi destekledi. 2019’da da bölgedeki ciddi bir kısım seçmen oy vermedi. Bir kısmı da AKP'ye oy vermeye devam etti. Ancak geçen üç yıllık sürede, 2019’da AKP’ye oy veren Kürt seçmenin bağı artık çok minimize olmuş durumda, doğuda da batıda da. Dolayısıyla AKP'ye oy veren bu seçmenin bugün nereye ve nasıl kanalize olacağı son derece önemli.

HDP genel olarak otokrasiden demokrasiye çıkış için anahtar parti. Siyasi tarihimiz boyunca Kürt oyları paylaşılmazdır. Kürt oylarını kazanan Türkiye'yi kazanır. Önümüzdeki seçimler normal bir demokrasi içinde yapılan seçimler değil; otokrasiden demokrasiye geçip geçmeyeceğimizi belirleyen seçimler olması nedeniyle HDP’nin oyları, HDP'nin varlığı çok önemli.

Dolayısıyla HDP'nin bölgede 2019’da kaybettiği oyları yeniden kendisine nasıl kanalize edeceği, batıda da varlığını genişleterek nasıl sürdüreceği, buna ilişkin nasıl politikalar geliştireceği, AKP’den çözülen Kürt seçmeni batıda ve doğuda kanalize edip edemeyeceği sorusunun yanıtını aramak benim için önemliydi. Birinci konu bu.

İkincisi de, haziran 2015’te, Yüsekdağ ve Demirtaş'ın eş başkanlığındaki HDP tarihin en yüksek oylarını aldı: %13,12. Önümüzdeki seçimlerde HDP’de bu %13,12 oranı aşabilecek bir potansiyeli görüyor muyuz?HDP’nin bütün baskılara rağmen, bütün engellemelere, zulme rağmen bu çıtayı yükseltmesi mümkün mü? Temelde bu sorularla kongreyi izlemeye çalıştım.

Şöyle bir durum var: Kürt seçmen homojen bir seçmen değil; Alevi Kürtler var, ağırlıklı Sünni Kürtler var. Ama bir etnik kimlik ortaklaşması var. Seküler Kürtler var, seküler olmayan, İslamcı-muhafazakâr Kürtler var... Dolayısıyla HDP bütün bu potansiyeli kavrayabilecek bir siyaset geliştiriyor mu ve bu sürece nasıl bakıyor? Bu soruların yanıtları çok önemli…

HDP muhafazakâr Kürt seçmeni yakalamak için bir yelpaze oluşturmaya çalışıyor, ancak yeterli mi? Bu durumun özellikle belirlenen adaylarda düğümleneceğini gördüğümü söylemeliyim. Önümüzdeki seçimlerde HDP çok titiz bir şekilde aday belirlemek durumunda. Özellikle muhafazakâr Kürtleri, AKP'den ayrılan Kürtleri yakalamak istiyorsa, adaylarda son derece titiz dengeli davranmak durumunda. Benim konuştuğum Kürt delegeler böyle davranılmazsa seçmenin oy vermeye gitmemeyi tercih edebileceğini söylüyorlar. Dolayısıyla 2019 yerel seçimlerinde bölgede yaşayan Kürtler tarafından HDP’ye verilen cezanın kalkması, HDP merkezinin nasıl bir kucaklayıcı politika dizayn edeceğine bağlı, öncelikle bunun altını çizelim. HDP'nin oylarını artırmasında ana unsur, muhafazakâr Kürt oylarını nasıl vagona katacağı, bunları nasıl kavrayacağıdır. İkincisi de Türkiye'nin otokrasiden demokrasiye geçişinde Kürtlerin denkleme nasıl dahil edileceğidir.Böyle bir durumla karşı karşıyayız.

"'Mecburculuk' bir siyaset değil"

Beni çok rahatsız eden bir husus bulunuyor.: Millet İttifakı’nı oluşturan partilerde, özellikle CHP’de bulunan bir değerlendirme var: “Kürtlerin de HDP'nin de bizi desteklemekten başka çaresi yok anlayışı”, yani mecburlar anlayışı. Bu çok yanlış...Aynı şekilde Kürt muhafazakârlarının da HDP'yi desteklemekten başka çaresi yok anlayışı da bir o kadar yanlış. “Mecburculuk” bir siyaset değil.

Bu kesimi kavramak için HDP'nin ciddi siyaset geliştirilmesi ve doğru aday belirlemesi gerekiyor. Kritik husus, AKP'den çözülen Kürt muhafazakârlarıdır. Çünkü kanalize olacakları parti yok. CHP'ye gitmiyorlar, Deva ve Gelecek partilerini yaşadıkları baskıların eski sorumluları olarak görüyorlar. İYİ Parti'ye zaten gitmez. Saadet’in bazı yerlerde güçlü olabileceği anlaşılıyor, onu gördüm; ya oy vermem ya da Saadet'e veririm diyenler oldu. HDP açısından Kürt muhafazakârlarının HDP denklemine nasıl katılacağı, katılması için nasıl bir siyaset gelişeceği çok önemli.

Dünkü kongrede tülbentli, başı bağlı kadın delegeler ön sırada oturtulmuştu. Bu fotoğraf bir şey ifade etmeye çalışıyor, ama daha titiz çalışılmalı. Ayrıca doğru aday belirlemeleri önemli. Diğer bir husus da şu: HDP'nin Türkiye solu, sosyalist ya da liberallerinden devşireceği isimler de önemli. Bu isimlere de Kürt seçmenden bir tepki var: “Onlar da yer alsın ama formaliteden adaylar tespit edilmesin, doğru adaylar olsun, uygun adaylar tespit edilsin” diyorlar. Türk solundan gelen adaylar, HDP'nin geçmişten bu yana delegesini de rahatsız eden bir unsur. Titizlik gösterilmesi gereken hususlardan bir tanesi.

ÖM: “Elli bin kişi geliyoruz”, “elli bin kişiyle Ankara'dayız” mesajı verilmişti. Bir de coşku durumundan birazcık bahsetmenizi rica edeyim. Gökçer Tahincioğlu da T24’te bir değerlendirme yapmıştı ve büyük ilgi gören isimler vardı. Deniz Poyraz’ın ailesi büyük alkış aldı, Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş salonunun en büyük ilgiyi gösterdiği isimdi. Ayrıca Ahmet Türk, Sırrı Süreyya Önder salonun büyük ilgi gösterdiği diğer isimler arasında, diyordu. Ve son olarak, HDP'nin bir danışma kurulu oluşturması ve Tarık Ziya Ekinci, Hasan Cemal, Ahmet Türk, Sırrı Süreyya Önder, Sevilay Çelenk, Ahmet Terli, Yavuz Önen, Mehmet Altan ve Rıza Türmen gibi farklı çevrelerden isimlerin de danışma kurulunda yer alması bana da ilginç geldi.

AB: Kongre kalabalıktı, ama elli bin kişi vardı demek bana göre doğru değil. Çünkü artık delegenin, partilinin Ankara’ya gelmesi çok pahalı. Hakkâri'den Ankara'ya geliş 900 lira, otobüs bileti gidiş-dönüş iki bin lira, otel vesaire... Yaşadığımız enflasyon kongrelerin de, mitinglerin de belini büküyor. Bu işler para ister; particilik, teşkilatçılık para harcama ister. İl, ilçe teşkilatlarının otobüs kaldırması çok pahalı, ciddi mali problem; bırakın baskıları, engellemeleri, maliyetler bel büküyor. Ankara'dan İstanbul'a 450 liraya dolan araba deposu bugün 1800 liraya doluyor. Diyarbakır'dan, Bingöl'den Ankara’ya en vasati otobüs bileti tek yön 500 lira. Dolayısıyla artan maliyetlerin kongrelerin de belini büktüğünü söyleyebiliriz.

OHAL’de yapılan kongreyi hatırlıyorum, çok zor bir kongreydi. OHAL'de yapılan kongre, bundan önceki değil, bir evvelki kongre, tüm zorluklara karşın çok kalabalıktı. Dün de çok coşkuluydu, salon doluydu. Ama elli bin kişi olduğunu söylemem doğru olmaz. Yanıldığımı da zannetmiyorum. Partinin hazineden aldığı kaynağı harcadığı en önemli yerin ulaşım masrafları olduğunu düşünüyorum. Bir partinin kongre salonunu kiralaması, ses-görüntü düzeni kurması vesaire çok büyük paralar artık bunlar. Çok yüksek maliyetler.

Dünkü kongreye ilişkin bir de şunun altını çizelim: Kongrenin varları, yokları neydi? Evet, bu partinin doğal lideri Selahattin Demirtaş. Demirtaş'ın varlığı önemli. Aynı zamanda o dönemki, bugün hapiste olan kadrolar büyük alkış alıyorlar.

"HDP'nin kapatılması AKP ile azalan ilişkiyi tamamen bitirebilir"

ÖM: Diyarbakır Belediyesi eski Başkanı Selçuk Mızraklı da bir mesajıyla coşkunun çok yükseldiği belirtilmiş. Ortak mesajda: “Bizim kitabımızda teslim olmak, biat etmek, yenilmek yoktur. Zulüm iktidarını alaşağı edip demokrasi, barış ve özgürlükleri sağlayıncaya kadar direnmeye devam edeceğiz. Devam ediyoruz.” demişler.

AB: Geçmiş kongrelere göre Kandil hiç yok. Benim gördüğüm Kandil'e ilişkin ne bir döviz vardı ne bir slogan vardı ne de konuşmacılardan bir ifade vardı. Kandil yoktu. Özellikle tecrit nedeniyle görüşlerini/sözünü ifade edememiş olması nedeniyle Öcalan vurgusu oldu. Önceki kongrelerde gördüğüm gibi Öcalan pankartları, resimleri yoktu. Sadece korsan şekilde bir Öcalan resmini salona getiren bir kişiyi görevliler engelledi. Sanıyorum bu nedenle Cumhuriyet Savcılığı soruşturma açmış durumda.

ÖM: Üç kişi de gözaltına alınmıştı, terör o propagandası yapmaktan.

AB: Öcalan’ı överek halay çeken çocuklar oldu. Önceki yıllardaki gibi bir durum söz konusu değildi.

Özdeş Özbay: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Demirtaş'a karşı açıklaması vardı, talimatlarını dinlemediğine yönelik.

AB: Evet, coşkulu bir katılımdı. Tüm baskılara rağmen gerçek bir parti HDP. Binlerce delegesi, binlerce üyesi, binlerce yöneticisi içeride ve eş başkanları içeride, milletvekilleri içeride. Buna rağmen bu zindeliği korumuş olması önemli.

Dünyanın değişik yerlerinden gelen yabancı parti ve dernek temsilcilerinin kürsüde yaptıkları destek konuşmaları kongrenin önemli bir bölümüydü. Delegeyi ve izleyicileri coşturan en önemli bölüm de o bölümdü. Çok farklı ülkelerden gelen insanlar dayanışmayı çok coşkulu bir şekilde sergilediler. Bu dayanışma görülmeye değerdi. Bu tabloyu CHP'nin Avrupa Sosyalist Enternasyonali’nden, sosyal demokrat dünyadan kopuşunun da bir anlamda karşılığı diye düşündüm doğrusu.

ÖM: Önemli konulardan bir tanesi de Halkların Demokratik Partisi'nin kapatılma ihtimalinin ortaya çıkması ve bunun bir seçim öncesi Türkiye'de politik bakımdan büyük bir alt üst olmuşluğa yol açabileceğiydi. Ama galiba HDP Kongresi, Tahincioğlu'nun da söylediği gibi, “Partinin kapatılma endişesi duymadığını ortaya koyması açısından mühimdi. Partinin her türlü gelişmeye karşı hazırlıklı olduğunu gösteriyordu kongre.” diyor Tahincioğlu.

AB:HDP'nin kapatılması, çok uzun yıllardır AKP'yi destekleyen Kürt seçmenin tamamen uzaklaşması demek. 2019’da bile bölgede AKP’yi destekliyor, hâlâ AKP’den bir ümidi var. Çünkü çözüme ilişkin en fazla adım AKP döneminde atılmış, hafızada bu var. Akamete uğramasına, zulme dönmesine rağmen… HDP'nin kapatılması AKP ile azalan ilişkiyi tamamen bitirebilir. Dolayısıyla doluya koyup, boşa koyup “kapatalım, kapatmayalım” gelgitlerinin sebebi, hikmeti budur. Hala muhafazakâr Kürt seçmen AKP’den çözüm için ümitli olmaya çalışıyor. AKP de bu tabanı yeniden kazanmak istiyor. Muhafazakâr seçmen HDP'yi, dinî meseleler haricinde izliyor; pek çok hususu benimsemiyor ama kimlik üzerinden desteklemeye devam ediyor. Bunlar nazik konular, HDP kapatılırsa azalmış, incelmiş olan ilişki tamamen kopabilir.

"HDP'nin de demokrasi cephesine monte edilmesi gerekiyor"

Bana göre HDP'nin daha farklı desteklere ihtiyacı var. HDP'nin ihtiyacı olan entelektüel sermayedir… Türkiye’de siyasetin ihtiyacı olan da budur; ittifak enerjisine sarf edilecek yaratıcı buluşlar, siyasi önermeler, açıklamalar ve ittifaklar politikalarını sağlayacak, geliştirecek hususlardır. Genel ittifak konusunda bir aşamaya gelindi; önümüzdeki dönemde HDP'nin bu sürece nasıl monte edileceği üzerine çözümler üretmek, bugünkü Türkiye muhalefetinin ve siyasetinin ihtiyacı bu.

Entelektüel ve bilimsel dünyanın üreteceklerine, bunun siyasete sunulmasına ihtiyaç olduğunu hep söylüyoruz. Bu anlamda destek olabilirler mi? Olabilirler. Ama şunu söylemek gerekiyor: Kürt muhafazakârlarının HDP'ye eklemlenmesini sağlamak gerekiyor. HDP'nin %13,12’nin çok üstüne çıkmasının sağlanması da gerekiyor. İttifakın demokrasi cephesine dönüşmesi HDP'nin de demokrasi cephesine monte edilmesi gerekiyor.

Dikkat çekmek istediğim başka bir husus da şu: Kongrelerde maalesef iki tarafta da -yani Kürtlerin yoğunlukta olduğu partilerde Türklerin yoğunlukta olduğu partilerde de- genelde yapılan hatalardan söz edilmiyor, delege fazla konuşmuyor. Kongrelerin eksikliklerinin başında bu geliyor. Dün şunu bekliyordum: Geçen üç yılda bölgedeki hayatı anlatan delege konuşmaları olsun, göçmen politikası ve göçmenler üzerine olsun, bir değerlendirme görmedim. İklim üzerine de çok fazla bir değerlendirme görmedim. Ve Ukrayna savaşı üzerine de, onun yarattığı durum üzerine de bir değerlendirme görmedim. Kaçırmış da olabilirim ama görmedim.

Ancak her şeye rağmen HDP diri bir parti, parti gibi parti. Bütün engellemelere rağmen... Ancak Kürt seçmen üzerindeki ağırlığını ve siyasetini bundan sonra daha ince dokuyarak yapması gerekiyor. Kürt seçmen Türkiye siyaseti açısından çok stratejik bir konumda. HDP'ye küskün olan seçmenin kazanılması da çok stratejik. Bunları birbirine eklemleyerek bakarsak 2019 yerel seçimlerinin HDP'ye ima ettiği ve Türkiye'ye ima ettiği hususları göz önünde bulundurarak demokrasiye çıkış yolunu daha iyi döşemiş oluruz.

ÖM: Tahincioğlu’nun son cümlesini de yayına sorarak bitireyim: “Kendine güvenen, politika üreten ve kilit konumunun farkında bir siyasi parti olduğunu kamuoyuna gösterebilmek adına kongreye büyük önem veren HDP, bu amacına ulaştı. Ama yol haritası da birkaç kilometre uzaklıkta, aynı saatlerde toplanan altılı masanın cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda izleyeceği politika sonucunda netleşecek.” diyor.

AB: Hep söylüyoruz, 1973’ten bu yana yaptığımız analizler var değil mi? 1973,1977,1991... Önceki yıllara bakalım; Demokrat Parti, Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi… Kürt oylarını alırsan iktidar oluyorsun. Bunu denkleme yazmadan olmuyor. Otokrasiden çıkış da Kürt vatandaşların oylarının denkleme dahil edilmesiyle olacak. Kürtler bir daha aldanmak istemiyor.

1919-1924’e kadar desteklediler, aldandılar. Birinci aldanma bu dönemde oldu. Kürt ve Türk milliyetçileri Yunanlılara, Ermenilere karşı ittifak kurdu. Sonra, yıllar sonrasına geldik, 2000’lere ve açılım-çözüm süreçlerini yaşadık. Bu dönemde de aldatıldılar. Şimdi burada yapılması gereken, mecliste anayasayı değiştirecek çoğunluğu, 360 vekili bulmak istiyorsan, anayasayı mecliste değiştirmek istiyorsan yapacağın HDP’nin ittifaka dahil olmasını sağlayacak formülleri bulmak, demokrasi cephesini kurmak. Başka türlü çıkış yolu yok. Bunun formülleri var, bulacağız, konuşacağız, vaktimiz var…

ÖM: Çok teşekkür ederiz.