Siyasal iktidarlar ve şirketler; yolsuzlukları yaratanlara, siyasal iktidarı kötüyü kullananlara, haksızlıklara, adaleti yok edenlere, temel insan haklarını ihlal edenlere karşı sosyal ağların “kafa tutan gücünün” farkındadırlar...
(Fikret İlkiz'in bu yazısı Bianet'in internet sitesinden alınmıştır.)
Üç maymundan biri kulaklarını tıkar (duymadım), biri gözlerini kapar (görmedim), diğeri ise ağzını kapar (söylemedim).
"Duymadım, görmedim, söylemedim” diyen 3 maymun aslında Japoncada "kötülüğü görmedim, kötülüğü işitmedim, kötülükten söz etmedim" diyen “üç bilge” maymundur ama Japon kültürünün aksine "üç maymunu oynamak" anlamına gelen ve bilinen bir şeyi kasıtlı olarak saklamak anlamında bir deyişe dönüşmüştür.
Facebook, Twitter, Youtube, Google gibi sosyal ağlar için getirilen yeni düzenleme ile ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasında bir adım daha atıldı.
Sadece “kanun” değiştirmekle kalmayan yasama organı TBMM bünyesinde “Dijital Mecralar Komisyonu” kurdu. “Kanunlara, bireylerin kişilik haklarına, özel hayatın gizliliğine ve diğer temel hak ve özgürlüklere aykırı yahut çocukların fiziksel ve psikolojik gelişimlerine zarar verici şekilde internet kullanımının önlenmesi amacıyla alınan tedbirler ile yapılan iş ve işlemler hakkında inceleme, görüşme, raporlama, tavsiye ve görüş bildirme işlemlerini yürütmek amacıyla” ve kanunla verilen diğer görevleri yapmak üzere 23 Temmuz 2020 kabul tarihli 7252 sayılı Kanunla Kurulan bu komisyonun üye sayısı on yedidir.
Komisyon TBMM Başkanlığına sunulan kanun teklifleri ile olağanüstü hâl sırasında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini görev alanı yönünden inceleyerek görüş sunmakla görevlidir. Ayrıca internet kullanımının kanunlara, bireylerin kişilik haklarına, özel hayatın gizliliğine ve diğer temel hak ve özgürlüklere aykırı yahut çocukların fiziksel ve psikolojik gelişimlerine zarar verici şekilde gerçekleşmesinin önlenmesi ve İnternet kullanımı yoluyla işlenen suçlarla etkin şekilde mücadele edilmesi konularında görüş ve öneriler sunacaktır.
Komisyon; görevleri ile ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarından, 5651 Kanun kapsamında “faaliyet gösteren içerik sağlayıcılar, erişim sağlayıcılar, yer sağlayıcılar ile yerli veya yabancı diğer gerçek ve tüzel kişilerden bilgi ve belge istemek ve ilgililerden bilgi almak” yetkisine sahiptir.
Sosyal Ağ denetimi ayrıca yasama organı komisyonu eliyle sağlanacaktır.
İnternet Ortamında Yayınlar için pozitif yükümlülüklerinin aksine negatif olmayı görev sayan devlet; sansür uygulamasını “şirketlerle” birlikte gerçekleştirmek için amaca elverişli kanun yaptı. Hukuka ve temel insan haklarına aykırılık kimsenin umurunda değil. Yasama organı Yürütme ne derse kanun kabul ediyor, isteğe uygun kanun yapıyor.
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasına dair 29.07.2020 kabul tarihli 7253 sayılı Kanun; 31.07.2020 tarihli ve 31202 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
2020 yılı Ekim ayından sonra sonuçlarını göreceğiz.
İnternet kullanıcılarının kişisel başvurularında veya kamu kurumlarının bildirimlerinde yaşanan zorlukların aşılması için sosyal ağ sağlayıcılarla muhataplık ilişkisi kurulması amaçlanıyordu. Maksat hasıl oldu.
Bu kanun değişikliğinden en çok kamu kuruluşları, siyasetçiler ve politik figürler yararlanacaktır. Kişilik haklarının korunması adına vazgeçilen ifade özgürlüğüdür.
Asıl amaç; yolsuzluklarla mücadeleye, serbest tartışmaya, eleştirme hakkına, görüş edinme ve gerçekleri öğrenme hakkına duvar çekmektir.
Kamu kurumu, siyasetçiler, politikacılar, kamu yöneticileri, müdürler, genel müdürler, yönetim kademesindeki en üst yöneticiler ve ünlü kişilerin “kişilik hakları”; kişilik hakkının korunması hakkına sahip kişilerin haklarından çok daha üstün tutulacaktır.
Kişilik haklarının ihlal edilmesi halinde…. İhlal edildiğine dair kararı kim verecektir?
Artık kendisine olan güveni yitirmiş yargı organı yerine “İnternet Ortamında Yapılan Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında” 5651 sayılı Kanunun değiştirilmiş yeni hali sayesinde; erişimin engellenmesi ve “içeriğin çıkarılması” kararını “internet ortamını sağlayan” şirketler verecektir.
Bu nedenle; “sosyal ağ sağlayıcı" şeklinde yeni bir tanımlama getirilmiştir.
Muhatap sosyal ağ sağlayıcıdır ve “Sosyal etkileşim amacıyla kullanıcıların internet ortamında metin, görüntü, ses, konum gibi içerikleri oluşturmalarına, görüntülemelerine veya paylaşmalarına imkân sağlayan gerçek veya tüzel kişi” demektir.
Türkiye'den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıları en az 1 kişiyi Türkiye'de temsilci olarak belirleyecektir. Aksi takdirde kanun değişikliğine göre “Temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünü” yerine getirmeze sosyal ağ sağlayıcılarına BTK Başkanı tarafından 10 milyondan başlayan 30 milyon liraya kadar çıkan idari para cezası veya reklam yasağı cezası verilebilecektir...
Kişilik hakkının ihlal edildiğini düşünen kişi “Sosyal Ağ Sağlayıcı” Şirket Temsilcisine başvurarak “erişimin engellenmesi” ve "içeriğin yayından çıkarılması” talebinde bulunabilecektir. Sadece kişilik hakkının ihlali değil "özel hayatın gizliliği nedeniyle” içeriğe erişimin engellenmesi ve içeriğin çıkarılması istenebilecektir. Eğer yayınlanmış olan içerik; Anayasanın 20. (Özel Hayatın Korunması) ve 17. Maddesinde (Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı) yer alan kişinin temel hakları ihlal ediyorsa; Sosyal Ağ Sağlayıcısı başvurudan itibaren en geç 48 saat içinde olumlu ya da olumsuz cevap vermekle yükümlü olacaktır. Olumlu yanıt, içeriğin yayından çıkarılması, erişimin engellenmesinin uygulanması sonucunu doğurur. Sosyal Ağ Sağlayıcı olumsuz cevap verirse yanıtı gerekçeli olarak verecektir.
Hâkim veya mahkeme kararı ile hukuka aykırılığı tespit edilen içeriğin sosyal ağ sağlayıcıya bildirilmesi durumunda ise erişim engellenecek ve içerik yayından çıkarılacaktır. Bildirime rağmen 24 saat içinde içeriği çıkarmayan veya erişimi engellemeyen sosyal ağ sağlayıcı, doğan zararların tazmin edilmesinden sorumlu olacaktır.
İnternet üzerinden iletişime katılan özneler özerktir. Sosyal ağların tarafsızlığı “verilerin ve iletişimin internet üzerinden serbestçe dolaşımıdır”. Verilerin bir kaynaktan başka bir kaynağa içeriklerinden bağımsız olarak iletilmesidir. Verilerin “dolaşımına” müdahale edilemez. “Bu yönüyle ağ tarafsızlığı prensibi siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda büyük rolü olan elektronik iletişimin düzenlenmesinin ve ağ evrenselliğinin sağlanmasının güvencesi anlamına gelir” (Dr. Alper Işık. Dijital Demokrasi. XII Levha. Mayıs 2020. Sayfa 62)
Yasama, yürütme, yargı; sosyal ağların bağımsızlığına, verilerin serbest dolaşımına karşıdır.
Haberlerin serbestçe dolaşımını önlerseniz, ifade özgürlüğünü ihlal etmiş olursunuz. Haberlerin yayınlanmasının, serbest dolaşımının önüne getirilen her engelleme ifade özgürlüğünün varlığını tehdit eder.
Sosyal ağların kullanıcı sayısı devletlerin kayıtlı vatandaş sayısından fazladır. Dijital (sayısal) demokrasinin var olabilmesi için gereken sosyal ağların evrenselliği, ağ tarafsızlığı ile sağlanır. Aksine sınırlandırma internetin karakterine aykırıdır.
Sosyal ağların sağlayıcısı konumundaki şirketler kullanıcıların temel haklarını ihlal etmemek koşuluyla var olabilirler, bu onların pozitif yükümlülükleridir. Sosyal ağ kullanıcılarının yarattığı toplumsal örgütlenmenin gücünü bilirler. Siyasal iktidarlar ve şirketler; yolsuzlukları yaratanlara, siyasal iktidarı kötüyü kullananlara, haksızlıklara, adaleti yok edenlere, temel insan haklarını ihlal edenlere karşı sosyal ağların “kafa tutan gücünün” farkındadırlar.
Siyasal iktidarlar haberlerin serbest dolaşımını, gerçeklerin öğrenilmesini, bilgi edinme hakkını ne kadar “denetim altında” tutabilirlerse bir o kadar iktidarlarını sürdürebileceklerini zannettikleri için; internet ortamındaki yayınlara ve sosyal ağların tarafsızlığına karşıdırlar, düşman ceza hukukundan ve sansürden yanadırlar.
Özgürlükleri savunuyor, hakları koruyor gibi gözükmeleri bundandır.
Sosyal ağlarda yaratılmak istenen sansür mekanizmalarında aranan “muhatapla” birlikte kurulmak istenen iş birliği eliyle medya ortamında siyasal tartışma özgürlüğünü ortadan kaldırmak isteğinin gerekçesi unutulma hakkını sağlamak değildir. Amaç insan temel hak ve özgürlüklerinin ihlalinin unutulması, görülmemesi ve duyulmamasını sağlamaktır.
Japonya’da üç bilge maymun kötülükleri; duydular, gördüler, söylediler.
Sosyal ağlarda “duymadım, görmedim, söylemedim” düzeni ifade özgürlüğünün hiçe sayılmasıdır, herkesin görüş edinme hakkına son vermek demektir; siyasal iktidarlar tarafından hesap verebilirlik anlayışı ve gün ışığında yönetimin reddidir.
Duymadım, görmedim, söylemedim; üç maymun içindir.