Film yapımcısı Johanna Schellhagen, iklim ve işçi hareketlerinin birlikte hareket edebileceğini gösteriyor. Gürültülü Bahar, şimdi Avrupa sinemalarında.
Dünyanın sonunu hayal etmenin kapitalizmin sonunu düşünmekten daha kolay olduğu zamanları geride bırakmalıyız.
İşçilerin ve iklim aktivistlerinin mücadelelerini birbirine bağlamak
Gürültülü Bahar kapitalizme ve iklim krizine karşı bakış açılarını gösteriyor. Johanna Schellhagen'in bir saat süren son filminin alt başlığı, başta pek heyecan verici gelmiyor. Ne de olsa bir çağrı, eğer “birlikte” kelimesiyle başlıyorsa genellikle kemerlerimizi sıkmamız ve toplum olarak birbirimize daha da yakınlaşmamız için bir davet beklenir. Ancak worknet.tv platformunun kurucu ortağı Johanna Schellhagen’in filmlerini bilen herkes onun bu geleneğe ait olmadığını da bilir. Ne de olsa yıllardır dünya çapında sınıf mücadelelerini konu alan filmleri ve videoları ile tanınıyor. Onun çalışmalarında işçiler her zaman söz sahibidir. Yönetmen Schellhagen, militan işçilerin ve iklim aktivistlerinin neden birlikte hareket etmeleri ve yeşil kapitalizmin olmadığı yeni bir dünya yaratmaları gerektiğini açıkladığı. Der Laute Frühling de bu temelden yararlanıyor.
Prömiyeri 2 Ağustos 2022’de Berlin-Weißensee'deki Toni und Tonino Sineması'nda yapılan filmin yönetmeni Johanna Schellhagen ile Tageszeitung’da (taz) film hakkında yapılan röportaj:
taz: Bayan Schellhagen, emek mücadelesi hakkında birçok film yaptınız. Gürültülü Bahar’da neden kendinizi iklim hareketine adadınız?
Johanna Schellhagen: Bir noktada, hükümetlerin ve şirketlerin dünyadaki yaşamı yok etmek üzere olduğunu anladım. Bunu bastırmak yerine tam tersine buna karşı savaşacak kadar akıllı ve cesur olanlara, son yirmi yılda öğrendiğimiz her şeyi bir filmde sunmak istedik.
taz: Filminizde yeşil bir kapitalizmin var olabileceği fikrine karşı çıkıyorsunuz. Temel eleştiriniz nedir?
J:S.: Julia Steinberger, Andreas Malm ve Matthias Schmelzer gibi birçok bilim insanına konuyu sorduk. Veri durumu çok bunaltıcı, ekonomik büyüme ve emisyonlar doğrudan bağlantılı. Ve büyüme olmadan kapitalizmin yürümediği görülüyor. Yoksa bugün bulunduğumuz durumda bile olmazdık.
taz: Genellikle sendikalar ve işçiler, çevreye zararlı sektörlerde bile işlerini korumakla suçlanıyor. Peki onlar iklim hareketiyle nasıl bir araya gelebilirler?
J:S.: İklim krizi için işçileri suçlamak pek akıllıca değil. Haziran ayında Floransa’daki bir otomobil fabrikasında, işlerini sürdürmek için bir yıldır işyerlerini işgal eden işçilerle görüştük. Bunlardan biri şöyle dedi:
İşe alındığında kimse bana ne üretmek istediğimi sormadı. İşe alındım, bitti.
İşçiler iklim hareketiyle güçlerini birleştirdiler ve Pisa’daki öğrencilerle birlikte ekolojik üretim için dönüşüm projeleri geliştirdiler. Otobüsler için aks milleri üretmek istiyorlar. Hükümet bunu şimdiye kadar reddetti. Cevabın diğer kısmı, DGB sendikalarının büyük bir bölümünün şirketlerle yan yana Almanya sanayi bölgesi ve ekonomik büyüme uğruna savaşıyor olmasıdır. Bu nedenle işçiler kendilerini örgütlemelidirler. Söz konusu olan, bu öz-örgütlenmenin dışarıdan ve içeriden desteklenmesidir.
taz: Filmde çok iyimser bir gelecek senaryosu çiziyorsunuz. Bunda Volkswagen çalışanları iklim aktivistleriyle birlikte hareket ediyor. Bunun yürüyebileceğine dair iyimserliğinizi besleyen nedir?
J:S.: İyimserim çünkü 20 yıl boyunca protestoları, isyanları ve grev dalgalarını belgeledim. Ne gördüğümü biliyorum. İnsanların bir şeyleri başarma şansını gördükleri anda harekete geçtiklerini… Filmde bir ufuk noktası tasarlıyoruz. Uğruna çalışmamız gereken bir şey. Birçok insan iklim felaketinin boyutu hakkında net bir fikre sahip. Sistemden hoşnutsuzluk çok büyük ve Küresel Güney’de -ama sadece orada değil- birbiri ardına ayaklanmalar yaşanıyor. Bu da durmayacak, gittikçe daha çok ve daha yoğun olacak, çünkü insanlar yaşam temellerinden yoksun bırakılıyorlar.
taz: Bununla somut olarak neye dayanıyorsunuz?
J:S.: BM, 2050 milyar insanın temiz suya erişimi olmayacağını tahmin ediyor. Aynı zamanda, sera gazı emisyonları 1992’deki iklim konferansının başlamasından bu yana düşmediği, tersine yaklaşık yüzde 60 arttığı için uluslararası toplum kendisini muazzam bir şekilde gayri meşrulaştırdı. Devletler 2020’de fosil yakıt endüstrisini sübvanse etmek için 5.900 milyar dolar harcadı. Bir iklim hareketi olarak yangına körükle giden kurumlardan yardım beklemekten vazgeçmeliyiz. Şirketler ve hükümetler bunu ancak sistemik zorunluluklar içine saplandıklarında yaparlar. Büyüme dürtüsü, rakipleri sahadan atma zorunluluğu, satış pazarları için devletler olarak birbirleriyle rekabet etme zorunluluğu - hükümetlerin bu kadar büyük ölçüde başarısız olmasının nedenleri bunlar.
taz: Almanya'daki iklim aktivistleriyle yaptığınız görüşmelerden, onların işçilerle işbirliği yapmaya istekli oldukları izlenimini edindiniz mi?
J:S.: Elbette, başarı şansı olan her şeyi yapmaya istekli olduklarını düşünüyorum. Bu nedenle film şunu iletmek istiyor: Çoğu insan, özellikle kötü işlerde çalışıyorsa, siyasete karışmak için yeterli boş zamana ve enerjiye sahip değildir. Acilen bir şeyler yapmaları gerektiğinin farkında olsalar da… Bu nedenle, iklimi koruma ve örgütlenme konusundaki tartışmaları çoğu insanın en çok zamanlarını geçirdiği yerde, yani işyerlerinde yapmanın yollarını bulmamız gerekiyor.
Johanna Schellhagen: Film yapımcısı ve yönetmeni. 2011’'den bu yana emek hareketinden filmler için ücretsiz bir çevrimiçi arşiv olan Labornet.tv’yi kuran Berlin’deki küçük bir kadın kolektifinin üyesi.
Çeviren: Meriç Gök