"Eylemler kelimelerden daha önemlidir"

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Biden yönetiminin İsrail'in Gazze’deki bombardımanına devam eden desteğini protesto etmek amacıyla geçen hafta Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmeyi reddeden Filistinli Amerikalı lider Dr. Tarık Haddad ile Nermeen Shaikh konuşuyor.

Biden yönetiminin İsrail'in Gazze’deki bombardımanına devam eden desteğini protesto etmek amacıyla geçen hafta Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmeyi reddeden Filistinli Amerikalı lider Dr. Tarık Haddad ile konuşuyoruz. Bunun yerine doktor, Blinken'e yaklaşık 100 aile üyesinin ölümündeki rolü nedeniyle onu uyaran 12 sayfalık bir mektup yazdı. Haddad, "Onun beni ve Filistinlileri siyasi bir oyunun parçası olarak değil, insan olarak görmesini istedim" diyor. Kaybettiği bazı sevdiklerinin hikayelerini paylaşıyor ve ABD'nin İsrail ile siyasi ve askeri ortaklığını kınıyor. "Hükümetimizin ailemin hayatını gerçekten önemsediğine dair kanıt aramaya devam ettim ama hiçbirini göremedim."

Nermeen Shaikh: Burası Democracy Now!,Democracynow.org, Savaş ve Barış Raporu. Ben Nermeen Shaikh.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 7 Ekim'den bu yana beşinci Orta Doğu gezisine çıkmadan önce Perşembe günü bir dizi Filistinli Amerikalıyla Gazze'deki durumu tartışmak üzere bir yuvarlak masa toplantısı düzenledi. Ancak bazıları, Biden yönetiminin İsrail'in Gazze saldırısına devam eden desteğini protesto etmek amacıyla toplantıya katılmayı reddetti.

Şimdi reddedenlerden biri de aramızda. Dr. Tarık Haddad, Gazze'de büyümüş bir kardiyolog ve Virginia İnsan Hakları Koalisyonu üyesidir. Gerekçesini Blinken'e yazdığı 12 sayfalık bir mektupta ortaya koydu. Dr. Haddad'ın mektubunda aile üyelerinin resimleri de vardı. Blinken'in çalışanlarından birinin mektubun renkli basıldığından emin olduğu bildirildi. Dr. Tarık Haddad Falls Church, Virginia'dan aramıza bağlanıyor.

Dr. Tarık Haddad, Democracy Now!’a hoş geldiniz. Gazze'de öldürülen çok sayıda aile üyeniz olduğunu biliyoruz, başsağlığı dileriz. Gazze'de aile üyelerinize  olup bitenler hakkında bildiklerinizi anlatarak başlayıp, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşme için aldığınız daveti ve neden katılmayı reddettiğinizi anlatabilir misiniz?

Dr. Tarık Haddad: Teşekkür ederim. Beni davet ettiğiniz için teşekkürler. Başsağlığı dilekleriniz için de minnettarım.

Evet, bu daveti neden geri çevirdiğimi anlamak için burada bazı şartların anlaşılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Yani Gazze'de, hem Han Yunus kasabasında hem de Gazze şehrinde ailemin her iki tarafından da yüzlerce yakınım var. Bu noktada doktorlar, eczacılar, avukatlar, mühendisler, düzinelerce çocuk ve çok sayıda küçük bebek de dahil olmak üzere öldürülen yaklaşık yüz aile üyesi oldu. Hikayelerinin tamamını anlatamam ama sadece birkaçını izleyiciler için anlatmak istiyorum.

25 Ekim'de ailemin on üyesi, yani ailemin bir tarafının üç kuşağı da öldürüldü. Kuzenim Jamal El-Farra, doktor olan oğlu Dr. Tawfiq El-Farra, hamile eşi, iki güzel kızları Reem ve Hala, Jamal'in erkek kardeşi Esam, eşi Semad ve kızları Rusul, Tuqa ve Nadian, hepsi birden fazla nesil, hepsi bir İsrail füze saldırısında öldürüldü. Ailenin genç kadınlarından biri olan Tuqa'nın düğün tarihi öldürüldüğü gündü. Hepsi mütevazı şartlarda yaşıyordu. Aslında; ironik bir şekilde, üç kardeş evlerini kendileri inşa ettiler; İsrail saldırılarında yok edilen evin ta kendisini.

Başka bir gün, birkaç gün sonra, büyüdüğüm yerden tam anlamıyla yirmi metre uzakta yaşayan kuzenlerim Hatem ve Khan Younis'ten Aziz El-Farra, yedisi çocuklardan oluşan, ailelerinin diğer on dört üyesi ile birlikte öldürüldü. Aziz aslında bir eczacıydı ve Hatem de yüzünde her zaman bir gülümseme olan, ihtiyacı olan herkese yardım etmeye her zaman hazır olan inanılmaz bir toplum figürü idi. Öldürülmeden bir gün önce Hatem amcamın yanına gitmiş ve İsrail füze saldırıları nedeniyle evsiz kalan beş aileyi büyükanne ve büyükbabamızın evine yerleştirip yerleştiremeyeceğini sormuştu.

Bu üç nesilden bir çocuk, tek bir çocuk hayatta kaldı, Hamza. Ampütasyon geçirdi, hastanedeydi. Uyandığında kardeşlerinin, ebeveynlerinin, amcalarının, teyzelerinin, büyükanne ve büyükbabasının öldüğünü öğrendi. Ertesi gün İsrail saldırılarından kaynaklanan travma nedeniyle kendisi de öldü, çünkü onu hayatta tutacak yeterli tıbbi bakıma erişim yoktu.

Bundan birkaç gün sonra, 2 Kasım'da, hepsi de kardeş olan kuzenlerim Hani, Huda ve Wafaa El-Haddad, kuzenim Hani'nin Hırvat karısı ve teyzemle birlikte Gazze'de öldürüldü. Huda ve Wafaa öğretmenlerdi. Hani bir iç mimardı. Kuzenim Hani ilk başta hayatta kaldı - bir doktor olarak bunun oldukça küçük bir bacak yaralanması olduğunu söyleyebilirim, ancak ertesi gün kan kaybından öldü, çünkü hepsi İsrail saldırılarıyla bombalanıp yıkıldığından dolayı herhangi bir işlevsel tıbbi tesise erişimi yoktu. Hani'nin erkek kardeşi Wael hayatta kaldı ve ardından annesinin belden yukarısı molozlara gömülmüş halde ölü olarak görmenin dehşetine tanık olmak zorunda kaldı. Ve kız kardeşi Wafa'nın parçalandığını gördü. Ve biliyorsunuz, bunları bana mesaj atıp ve anlatıyorlar.

Çocukken birlikte büyüdüğüm ve birlikte oynadığım diğer kuzenim Nael, mezarlığa bile erişemediği için kelimenin tam anlamıyla tüm aile üyelerini derme çatma bir mezara gömmek zorunda kaldı. 24 saat boyunca yiyecek ve su olmadan ilerliyordu.

Tehlikeli olduğu düşünülen bölgelerden güvenli bölgelere bile kaçan aile üyelerim hedef alındı. Kuzenlerimden biri olan Samar El-Farra, doktorasını tamamladığı sıralarda Refah'taki bir mülteci kampında öldü ve öldürüldüğünde biz de onu doktorası için tebrik etmek üzereydik.

Tıbbi bakım eksikliğinden, tıbbi bakıma erişememekten ölen yakınlarım var. Kuzenlerimden biri olan Abdulrahman El-Farra, yaralandıktan sonra işlevsel bir hastaneye ulaşamayınca hayatını kaybetti. Ailemden dördü, ironik bir şekilde, sığınmak için Gazze Avrupa Hastanesine gitmeye çalışırken, İsrail'in arabalarına düzenlediği bombalı saldırıda hayatını kaybetti. Ve birkaç hafta önce kuzenlerimden biri olan Sabri El-Farra, yedi oğluyla birlikte öldü. En son, sadece birkaç gün önce, ailemizin yirmi günlük bebeği Sabre El-Farra, ailesinin bulunduğu mülteci kampında donarak öldü. Yirmi günlük bu çocuk, birkaç hafta önce dokuz kardeşi ve babası İsrail askeri saldırılarında öldürüldükten sonra donarak öldü.

Ailemde öldürülmeyen insanlar, muhtemelen ölümden daha kötü durumda. Ailemden yüzlercesi yerinden edildi. Hiçbirinin evinde kalması mümkün değil. Hepsinin evleri ya hasar görmüş ya da yıkılmış durumda. Ailemden biri yıkılan evinin yıkıntıları üzerinde doğum yapmak zorunda kaldı ve bebeğine giyecek kıyafeti bile yoktu. Kıtlık yaygın. Aile üyelerimin her biri bundan bahsetti. Temiz suya erişimleri yok. Temiz suya erişim olmadığı için suyu geri dönüştürmek zorunda kaldılar. Dizanteri ve mide-bağırsak hastalıkları da vardı. Kıtlık var. Kuzenlerimden biri bana sürekli mesaj atıp 24 saattir yemek yemediğini söylüyor.

Yani sizin sorunuzu cevaplamak gerekirse, tüm bunları bilerek ve haftadan haftaya, aydan aya neler yaşadığımı bilerek, her sabah kimin hayatta olduğunu, kimin öldüğünü, kimin acı çektiğini, kime yardım edebileceğimizi kontrol ederken ailemden yüz kişiye, Gazze'nin her yerinde 15 bini çocuk, 30 bin sivil ölümleri olurken, kıtlığın gerçekleştiğini gördüğümde, hükümetimizin ailemin hayatlarını gerçekten önemsediğine dair kanıt aramaya devam ettim. Hiçbirini görmedim. Bakan Blinken'ın erişiminin olduğu, bunu yapma olanağına sahip olduğu bir ateşkes için bekledim ama o bunu yapmayı reddetti. Amerika Birleşik Devletleri'nin veto etmeye devam ettiği ateşkes çağrısı için Birleşmiş Milletler kararını beklemeye devam ettim. Bir şeyler bekledim ve gördüğüm tek şey beklentimin tam tersi oldu. ABD'nin stratejik Orta Doğu askeri rezervinin bu soykırım için İsrail'in mühimmatını yenilemek için kullanıldığını gördüm. Sadece birkaç gün önce, kıtlık çeken 2 milyondan fazla insana askeri yardım sağlayan Birleşmiş Milletler fonunun geri çekildiğini acımasızca gördüm.

Asıl sorunuza dönecek olursak, ben bir nevi - bu mektubu Bakan Blinken'a yazdım çünkü onun beni ve Filistinlileri insan olarak görmesini istedim, siyasi bir oyunun parçası olarak ya da buna benzer bir şey olarak değil, bilirsiniz, suçlama oyunu gibi. Onun bizlerin insan olduğumuzu görmesini istedim. Kendisini benim yerime koymasını ve kendisine, hükümetin politikalarının doğrudan bir sonucu olarak ve o hükümetten birinin bir şeyler yapabileceğini bilirken, bu 100 kişinin ölmesini engelleyebilecekken ailesinin günden güne, aydan aya öldürüldüğünü görüp görmediğini sormasını istedim ve geri kalan yüzlerce kişinin acı çekmesini önlemek için, o kişiyle yüzleşmek için üç dakikanız varken, o kişinin ailenizin ölümünden doğrudan sorumlu olduğunu bilerek ve ailenizin ve sizin gördüğünüz tüm acıları sadece siyasi bir gösterinin parçası yaparken, o kişiyle nasıl aynı odada oturursunuz? İşte bu yüzden etik olarak orada olamadım çünkü eylemler kelimelerden daha önemlidir.. Ben de sadece onun bizi insan olarak görmesini, empati kurmasını, siyaset ve oyun oynamamasını isterdim.

N.S.: Dr. Tarık Haddad, bize katıldığınız için çok teşekkür ederiz. Yine ailenizin Gazze'de yaşadığı korkunç olaylar için başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Kardiyolog ve Virginia İnsan Hakları Koalisyonu üyesi Dr. Tarık Haddad, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile D.C.'de yapılan bir toplantıya katılmayı reddetti.

Geri döndüğümüzde Alex de Waal ile Gazze'deki açlıktan bahsedeceğiz. Bir dakika sonra geri döneceğiz.

N.S.: Annie Lennox, Billie Holiday'in "God Bless the Child" şarkısını seslendirdi. Pazar gecesi Annie Lennox, Grammy'lerdeki performansının sonunda ateşkes çağrısında bulundu.


*Bu söyleşi ilk olarak Democracy Now!'da, After Losing Nearly 100 Relatives in Gaza, Palestinian American Doctor Refuses to Meet with Blinken adıyla yayınlanmış ve Nil Sarrafoğlu tarafından Açık Radyo için çevrilmiştir.