Dayanışma Kuşağı sürüyor

-
Aa
+
a
a
a

Dayanışma Kuşağı sürüyor. Açık Dergi'de deprem bölgesinden sivil inisyatifleri ve dayanışma hikayelerine yer vermeye devam ediyoruz. Depremin birinci yıl dönümüne özel değerlendirme yayımızda Malatya, Antakya ve Adıyaman'ndan sesler var.

Dayanışma Kuşağı sürüyor
 

Dayanışma Kuşağı sürüyor

podcast servisi: iTunes / RSS

Gülen Kaya: Merhaba ben Malatya'dan el sanatları öğretmeni Gülen Kaya.

6 Şubat'taki o korkuyu unutmak mümkün değil. Fakat bir nebze de olsa o korkuyu atlatmak için açmış olduğumuz kurslarda yardımseverlerin desteğiyle inanılmaz güzel dönüşler aldık. Terapi gibi oldu. Ürettikleri ürünleri yine yardımseverlerin desteğiyle satma imkânına kavuştular. Bu da ekonomik katkıda bulundu onlara. Bundan dolayı yardımseverlere gerçekten yürekten teşekkür ediyorum. Kanalınız aracılığıyla da sesimizi duyurmuş olduk.

Malatya'nın bu hüzünlü görüntüsünden kurtulup bir an önce kayısının başkentine yakışır bir görüntüye kavuşmasını bekliyoruz, istiyoruz.

Sevgiler sunuyorum herkese.


Gökmen Karadağ: Merhabalar ben Gümüşgöze, Defne, Hatay'dan; depremin en fazla yıkım yarattığı yerden sesleniyorum sizlere. Depremin ilk günlerinde, gönüllerin kurduğu bir aşevini çalıştırmaya başladık. Sağolsunlar, ellerindeki malzemelerle geldiler. Bizim ne yapacağımızı bilmediğimiz bir zamanımızda bize aş verdiler. Sonradan bunun ne kadar değerli olduğunu daha da iyi anladık. Çünkü hiç kimsenin bizi el uzatmadığı, tamamen kendimizi yokluğun, hiçliğin içerisinde bulduğumuz bir zamanda bu arkadaşlarımız geldi, destek oldular. Sonrasında devletin çeşitli kademelerinden de yardım geldi ama bu yardım gün geçtikçe kesildi.

Zaman içerisinde şunu fark ettik, bize en fazla dokunan yokluklarımız. Yokluklarımız gün geçtikçe arttı. Şu şekliyle söyleyeyim size, bir şey düşünün var; ve bir gün geliyor yok. Bir huzurla yattığınız bir eviniz var, yok! Bir caddeniz var, yok! Komşunuz vardı, yok! Ne yapacağınızı bilmez halde dolaşıyorsunuz. O anda yanınızda istediğiniz tek kişi bir yoldaşınız, bir arkadaşınız, konuşabileceğiniz bir kişi olur. Bu aşevi aynı zamanda birbirimizin toplandığı bir alan, bir sosyalleşme alanı haline dönüştü.

Aşevini arkadaşlar kurdu ve biz sonra devam etmeye çalıştık ama bu öyle kolay olmuyor. Bunun için yardımseverlerin gerçekten ellerini taşın altına koymaları gerekiyor. Çünkü bir şeyler bitmiyor. Biz burada bir defa ölmedik. Şunu söyleyebilirim, aramızda herhalde burada iyi ki ölmedim diyen kimse yok çünkü her seferinde bir yokluğu, bir yıkımı defalarca gördük.

İlk önce tozlar oluştu, asbestter oluştu. Yıkımı görüyorduk. Binayı görüyorduk. Sonra bina yok oldu. Tamamen bir boşluk. Boşluğun içerisinde de biz gene birbirimize ihtiyaç duyduk. Bu ihtiyaçları size söyleyebilirim. Bir kere yaşamımıza idame ettirmek için artık istihdam sağlayabilecek bir kurumun, bir oluşumun olmasını istiyoruz. Yeşillik, et ve et ürünlerini hiçbir şekilde bulamıyoruz. Deprem bölgesinde çok fazla bodurluk görünmeye başladı. Geçen gün Tabibler Odası bunun yayınladı. Bizi destekleyen kimse yok. Ne valilik ne de belediye çalışanları aşevlerini istemiyor ama insanların girebildikleri ev yok. Alışveriş yapabildikleri yer yok.  ceplerinde parası yok. O yüzden her türlü yardıma kesinlikle ihtiyacımız var. Yardım diyorum çünkü bu yardım. Desteklemek biraz daha doğrultmak anlamına geliyor ama bizim şu anda gerçekten yardıma ihtiyacımız var. Aşevinin başlarında ilk kurulduğunda ben yoktum, ilk kurulduğunda gönderle beraber çalışan Neslihan arkadaşım var yanımda, Neslihan Aşkar.

Neslihan Aşkar: Merhaba ben Neslihan Aşkar. Ben de bu süreçte bize desteğini veren, desteğini esirgemeyen siz gönüllere çok teşekkür etmek istiyorum. Fakat arkadaşımızın da söylediği gibi gerçekten ihtiyaçlarımız çok. Talep çok. Şu an biz gönüllü olarak mutfağımızı devam ettiriyoruz ama desteğinizi de bekliyoruz maalesef. İnsanlara sadece gıda vermekle olmuyor. Bir çoğumuz halen çadırlardayız. Arkadaşımızın da dediği gibi birçoğumuzun parasal anlamda sorunları var, iş desteği yok. Bu süreçte bize destek olursanız çok minnettar oluruz. Herkese teşekkürler.

G.K.: Şimdi biz burada beş kişiyiz. Yani bu beş aktif çalışan bu beş çalışanın yanında gelenler, gidenler, değişenler oluyor. Yerel lezzetlere önem vermeye çalışıyoruz ama yerel lezzetlerle kalmıyor, çoğunlukla yapabildiğimiz kuru fasulye, pilav, bezelye gibi yiyecekler oluyor. Ama dediğim gibi bunlar da bir dakikadan sonra yetersiz oluyor çocukların gelişimi için. Biz yetişkinleri bir kenara koyduk, gerçekten çok ciddi anlamda eksikliklerimiz var. Bunun yanında kaldığımız yerin çok da sağlıklı olduğunu düşünmüyoruz aşevi olarak.

Bu konuda yapılabilecek her türlü desteğe yardıma minnettar oluruz. Bir yılımız kolay geçmedi ama bu bir yıllık bir süreç değil. Ne kadar süreceğini bilmiyorum ama bu sizlerle beraber olursa olabilir, olamazsa mecburen bir şekilde bitirmek zorunda kalacağız.

N.A.: Son olarak da arkadaşlar, ben bunu eklemek isterim; gerçekten burada ekmeğe çok ihtiyaç var. Bakın bugün bir ekmek 8 lira ve kimsenin alım gücü yok. Gerçekten yok. En büyük temennimiz ve ricamız sizlerin desteği.


Leyla Tekbulut: Herkese merhaba, ben Bütün Çocuklar Bizim derneğinden Leyla Tekbulut. Bu mesajı size Hatay'ın Samandağ Meydan köyünden gönderiyorum. 6 Şubat 2023 büyük depreminden sonra sivil toplum kuruluşları ve yurttaşlar olarak bu bölgede yaşanan acıları gidermek, yaraları sarmak için büyük bir dayanışma seferberliğine girdik. Ilk günden çalışmalara başladık ve bir yıl boyunca çocuk odaklı bir dernek olarak bebeklikten üniversite çağına kadar pek çok çocuğumuza destek olmak için çeşitli projeler yaptık. Projelerimizi gerçekleştirmemizi sağlayan gönüllülerimize hibe ve bağışta bulunan kişilere, kuruluşlara çok teşekkür ediyoruz. Dileriz bu hibeler bağışlar, gönüllü çalışmalar devam edecektir. Çünkü daha yapılacak çok şey var.

Bugün Hatay'da olmamızın bir nedeni dernek olarak her çocuğumuzun temiz su içmeye ve büyümeye hakkı vardır sloganı ile Hataylı çocuklara kazandırdığımız dört adet içme suyu arıtma sisteminin açılışını yapmaktı. Diğer neden ise büyük depremin birinci yıl dönümünde depremzede yurttaşlarımızın yanında olmak ve en korktukları şey olan unutulmadıklarını onlara göstermek.
Öte yandan bu büyük depremin yarattığı travmanın izlerinin yok olması için bu facianın mişli geçmiş zamanla konuşulduğu, yani 2023'te çok büyük bir deprem olmuş diye konuşan nesillere ulaşmak gerekecek diye düşünüyorum maalesef. Bugüne dönecek olursak, şu ana kadar yapılan her şeyin çok az olduğunu, en azından hata için söylemek zorundayım. Dün şahit olduğum bir olayı sizinle paylaşayım. 10 yetişkin ve 2 yaşında bir bebek bir odada yaşıyorlar. 2 yaşındaki bebeğimiz 10 yetişkinin nöbetleşe olarak girip uyudukları bir odada yaşıyor. Şu anda depremin birinci yıl dönümünde gördüğüm bu gerçeklik umuyorum depremin ikinci yıl dönümünde bu 2 yaşındaki bebeğimiz 3 yaşında olduğunda yaşanmayacaktır. Bu 10 yetişkin ve 2 yaşındaki bebeğimiz daha insanca yaşadıkları koşullara ulaşacaktır. Şu anda söyleyebileceklerim bu kadar, büyük depremde kaybettiklerimizin adları, anıları unutulmasın.


Hamit Levent: Selamlar Açık Radyo ekibi, Hamit Levent ben Adıyaman'dan. Bu beş dakikalık ses kaydının kaydının üçümcü çok dakikasında deprem bölgesinde hala devam eden sorunlarla ilgili bilgilerle dolduracağım. Daha sonrasında da biraz Adıyaman'daki Dayanışma İnsanları Derneği ve Adıyaman Sivil Toplum Dayanışma grubunda neler yapmaya devam ediyoruz onlardan bahsedeceğim. Şimdi deprem bölgesindeki sorunlarla ilgili bir çok şey var tabii konuşabileceğimiz ama burada çok kritik bir takım noktalar var. Belki onlardan bahsetmek iyi olur.

Depremde yıkılan evler birkaç ay içinde kaldırıldı ama Adıyaman'ın önemli bir kısmı, neredeyse yüzde yetmiş beş civarı bir bölümü artık eskisi gibi olmayacak. Dolayısıyla yıkımlar devam ediyor. Bu yıkımlar hiç bir önlem alınmaksızın devam ediyor. İehrin bir çok yerinde bu yıkımlara insanlar maruz kalıyor. Bu bir yandan insanların sürekli olarak o travmaya maruz kalmalarını da tetikliyor.  Özellikle kırsal bölgede hala ağır hasarlı evlerde yaşamak zorunda kalan insanlar var bu kişilerle görüştüğümüzde kamuda muhatap bulamıyoruz, birileri gelip gidiyor ama çok fazla erteleniyor deniliyor. Bu bizim gözlemimiz, bu bir rakama dayanmıyor ama ne yazık ki aleviler gibi daha ön planda olmayan gruplara giden hizmetler biraz daha az. Daha geç gidiyor diyebiliriz. Burada hak sahipliği mevzusu da var bir tartışma bağlamında. Birçok ev ağır hasarlıdan orta hasarlı ya da orta hasarlıdan hafif hasarlıya mahkeme kararıyla döndürülebiliyor. Burada da inanılmaz bir muamma ve çıkmaz var. Bazı insanlar evlerinin güvenli olmadığı için bir an önce yıkılıp yine ev yapılmasını isterken bazıları biliyor ki bu evleri kendi imkanlarıyla yapmak zorunda kalacaklar ve bir şekilde evlerini kurtarmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla denetimde bir standart olmadığı için farklı beklentiler olabiliyor süreçte.

Yine kırsal bölgede dağıtılan katlamalı konteynerlar halk arasında Çin konteynır denilen ve su alan konteynırlar var. Kışa hazırlık bağlamında herhangi bir çalışma ne yazık ki yapılamadı. Yapılan şey branda çekmek ve bunlarda ihtiyacı karşılamadı.

Deprem kodları hala hazır değil. Yani hala yerleştirenler olmadı. Kırsal bölgede çadırlarda yaşamaya devam eden insanlar var az sayıda da olsa. Çadır ve konteynırlara yönelik işte elektrik, su gibi hizmetlerde başka bir şekilde bir soruna dönüşüyor. Çünkü birkaç ay fatura gelmemişti bu depremden sonra şimdi toplu faturalar geliyor ve insanlar nasıl karşılayacaklarını bilemiyorlar.

Kırılgan grupların, mültecilerin, engellilerin, domların hizmetlere erişimiyle ilgili ciddi sorunlar var. Mülteciler şehrin 40 km ötesinde taşınmıştı. Oradaki birçok mültecinin şehir merkezindeki yaşama katılmak için gelip ağır hasarlı evlerde, mahalle aralarında ya da çok kalabalık yerlerde kaldıklarını biliyoruz. Bu birçok sorun da beraberinde getiriyor.  Bir yandan adres gösterme zorunluluğu, bazı mültecilerin de bazı köylerde insanların yanına yerleşip orada hizmetkar olarak yaşadıklarını söylüyor. Bunu bir başka değişle de modern kölelik olarak söylemek hiç yanlış olmayacak ne yazık ki.

Eğitim başka bir sorun, sağlam okul sayısı öğrenciliklerin sayısını ile ne yazık ki üst üste koyduğumuzda bir boşluk oluyor.  Bazı bölgelerde göçle beraber, yani şehir içinde ya da ilçeler arasındaki göçlerden dolayı bazı okulların nüfus sayısı çok fazla artıyor. Çok fazla okulu terk var. Çocuk işçi sayısı da bu sebeple artıyor. Özellikle roman çocukların doğum çocukları, mülteci çocukların, engelli çocukların okula devamı çok daha az.

Ruh sağlığı bir diğer temel sorun geçim kaynakları. Bir diğer sorun temiz suya erişim. Özellikle engelli tuvalet erişiminde başka sorunlar... Bunları çok fazla açmıyorum ama açmamam çok fazla sorun olmadığı anlamına da gelmiyor ne yazık ki. Peki burada neler yapılıyor? İşte bir çok sivil toplum örgütü burada çalışmaya başlamıştı ama onların bir miktarı bütçe kesintilerinden dolayı ve yeni kaynak bulamadıkları için ne yazık ki çalışmaya devam edemediler.

Daha önce bir Açık Radyo programında Dayanışma İnsanları üzerine konuşmuştuk. Dayanışma İnsanları çalışmalarına devam ediyor. Hatta yakın zamanda iki profesyonel arkadaşımız da katılacak aramıza. Gençlik, kalkınma ve afetlere hazırlık bağlamında çalışmalar devam ediyor.

Bir yandan yerel örgütlerin güçlendirilmesiyle ilgili de burada Adıyaman Sivil Toplum Dayanışma Grubu çok fazla inisiyatif alıyor. İki haftada bir koordinasyon toplantıları sürüyor. Bu koordinasyon toplantılarında hem sivil toplum örgütlerinden bir örgütlerin birbirinden öğrenecekleri alanları artırmaya çalışıyoruz hem de yerel örgütlerin finansmana erişimi, kapasite güçlendirmesi, yeni işbirlikleri, ortaklar geliştirilmesiyle ilgili çalışmaya devam ediyoruz.