5 Mart 2008NTVMSNBC
Türkiye’de 1982 Anayasası ile zorunlu hale getirilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersiyle ilgili uzun süredir yapılan tartışmalar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Alevi çocukların muaf tutulmasına ilişkin kararıyla bir başka boyuta taşınmıştı. Son olarak Danıştay 8. Dairesi’nin de AİHM kararına atıfta bulunarak “Bu içerikle zorunlu olması hukuk dışı” kararı vermesiyle, konusu “din ve vicdan özgürlüğü” boyutunun yanı sıra yasal bir sorun haline dönüştü. NTVMSNBC bu sorunu, Danıştay’ın onadığı kararın tarafı ve aynı zamanda Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı olan Ali Kenanoğlu, yeni anayasa taslağını hazırlayan bilim kurulundan Prof. Levent Köker ve Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer’e sordu.
Danıştay 8. Daire’nin mevcut zorunlu din dersini hukuka aykırı bulan kararıyla ilgili yorumlar şöyle: Davanın tarafı Ali Kenanoğlu anlatıyor:BU DAVA YÜZÜNDEN EVİMİZ KORUMAYA ALINDIBen 12 Temmuz 1995’te, çocuğum 4. sınıfa geçtiğinde, Valiliğe müracaat ederek din dersinden muaf tutulmasını istedim. Valilik bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açtım. Dava benim lehimde sonuçlandı. Valilik ise bunun iptali için Danıştay’a müracaat etti. Neticede dün açıklandığı gibi Danıştay da, davayı bizim lehimize onayladı. Hatice Köse’nin davasıyla bizim davamızı birleştirerek tek karar verdi. O karar da onunkini bozma, benimkini onama oldu. Bizim çocuğumuz davayı kazandıktan sonra din dersine girmedi. Tabii bununla ilgili olarak bir takım sıkıntılar yaşadık küçük çaplı da olsa. Çocuğun Hristiyan olduğunu söyleyen üst sınıflardan çocuklar, öğretmene yolu gösterin gibi harekette bulundular. İki ay boyunca koruma altında tutuldu evimiz, sokağımız. Ama pes etmedik, üzerine gittik ve o sıkıntıları bertaraf ederek yaşantımıza devam ettik. HÜKÜMET ADIM ATMAZSA KAMPANYA AÇACAĞIZBu karar neticesinde eğer Hükümet tarafından bir adım atılmazsa, sonuçta Alevi kuruluşlarıyla birlikte ortak bir kampanyaya dönüştüreceğiz bunu. Elimizde Danıştay kararı gibi emsal teşkil edecek bir karar da var. Biz Anayasa’dan din dersinin zorunlu olduğu ifadesi çıkartılana kadar bu mücadelemize devam edeceğiz. Anayasa değişikliği gündemde biliyorsunuz. Bu davalar eşliğinde bütün bunların düzenlenmesi gerekiyor. Bir taraftan da inanç özgürlüğü bağlamında sadece türban meselesini ele alan Hükümet, inanç özgürlüğünün sadece türban olmadığını, Alevilerin de inanç özgürlüğünün bulunduğunu bu davayla birlikte görmüş oldu. Görmesini bekliyoruz en azından. Özgürlüklerin bir bütün olduğunu, sadece türbanla sınırlanamaz. İş Alevilere gelince bir iftar yemeğiyle geçiştirmek, ama türbana gelince hemen Meclis’te gereğini yapmak özgürlüklere aykırı bir durum. Prof. Dr. Ülkü Azrak:KARAR DİĞER VELİLERE EMSAL OLACAKAnayasa “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin eğitimi zorunlu” diyor. Şimdi bu anayasa hükmü olduğuna göre aslında bu hükmün iptaline Danıştay karar veremez. Ama Danıştay diyor ki; “Bu ad altında verilen dersler ile o derslerin içeriği örtüşmüyor. Yani burada din kültürü ve ahlak değil, din eğitimi yapılıyor. Bu anayasanın laiklik ilkesine aykırıdır”. Başka bir söyleyişle bu hükmün uygulanmasında hukuka aykırılığı tespit etmiş bulunuyor Danıştay. Şimdi bu durum karşısında tabii başvuran velilerin çocukları, artık bu derse girmeye mecbur tutulamayacak, demektir. Bu bireysel bir karar olduğu için, belki de çocuklarının bu derse girmelerinin zorunlu tutulmasına karşı, her velinin bir dava açması icap edecek ve bu karar emsal alınarak, her başvuran velinin davasında da Danıştay’ın iptal kararı vereceği anlaşılıyor.GİRMEYEN ÇOĞALIRSA MECBUREN DEĞİŞTİRİLECEKKarar yalnızca çocuklarının din dersi eğitimi almasını istemeyenler için bir emsal karar olacak ve daha alt düzeydeki mahkemelerden artık bu yönde kararlar çıkabilecek. Ama şimdi Danıştay’ın bu kararına dayanarak dava açanların sayısı hızla yükseldiği taktirde Milli Eğitim Bakanlığı bu dersin içeriğinin değiştirilmesine mecbur kalacaktır, diye düşünüyorum. Prof. Dr. Levent Köker:DANIŞTAY’IN İŞİ NİYE OLMASIN?Hükümetin fazla direneceği bir şey yok burada. Ortada idari bir işlem var ve bu idari işlemin hukuki olup olmadığıyla ilgili bir karar veriliyor. Danıştay’ın yetkisini aşması değerlendirmesi doğru değil. (AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ı kastediyor.) Danıştay, anayasayı denetlemiyor, idari işlemi denetliyor. İdari işlem de, bir Türk vatandaşının bu dersten muaf olma talebinin reddi. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NE UYGUNKarar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ilgili hükmü ile dayanak oluşturularak verilmiş, son derece güzel bir karar. Üstelik de ilk mahkemenin (5.İdare Mahkemesi) böyle bir karar vermiş olması benim memnuniyetimi arttırdı. Türk hukukunda pek alışık olduğumuz bir şey değil. AİHS için biliyorsunuz şöyle bir şey oldu. AİHM 2007 yılında din dersleriyle ilgili bir karar verdi zaten ve Türkiye’yi mahkum etti. Aynen şimdi Danıştay’ın da temyiz kararıyla onadığı gibi... O karardan önce bizim 5. İdare Mahkemesi’nin böyle bir karar vermiş olması ayrıca güzel. Danıştay’ın bu kararı AİHM’nin kararı doğrultusunda. “Bu içerikte bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini okutursanız, sadece belli bir dini inancı empoze ediyorsunuz, anlamına gelir ve bu bahisle okutulması gereken dersler bunlar değildir” demek istiyor. Ben çok beğendim kararı. SEÇMELİ DERS OLMASINDAN YANAYIMDoğru içerikle okutulursa bir sorun çıkmaz ama doğru içerikten kasıt çoğulculuk ve eleştirel düşünceyi teşvik etmek. Ben dersin seçimlik olmasından yanayım. Ben öyle okudum. Kim din dersi okumak istiyorsa dilekçe veriyordu. Din kültürü ve ahlak bilgisinin hakikaten çocuklarımızı ve gençlerimizi eleştirel düşünmeye ve çoğulcu bir kafa yapısına sevkedecek şekilde, çok farklı dini inançlar hakkında, bir uygarlık tarihi şeklinde kültür dersi olarak verilmesi halinde zorunlu da olabilir. Din adamlarının değil, felsefe hocalarının, sosyologların falan okutacağı bir ders olur. Din kültürü, İslam kültürü değil ki. Farklı dinler var; İslamiyet, Yahudilik, Budizm, Şintoizm var, ateizm var... İlahiyatçılar bunu biliyorlarsa okutsunlar, ama büyük ihtimalle çoğu bu kadar bilmiyordur. Ya da din felsefesiyle uğraşanlar okutsunlar. Alaaddin Dinçer (Eğitim -Sen Genel Başkanı)YAKLAŞIMLARIMIZI GÜÇLENDİREN BİR KARARBizim açımızdan olumlu bir karar. Ancak kararda dersin içeriğine ilişkin bir eleştiri sözkonusu. Dolayısıyla sendika olarak içeriğin de ötesinde, esastan bir değişikliğin, bu dersin tamamen kaldırılması, bu değişikliğin yapılacaksa, anayasadaki değişikliğin buna göre olmasını istiyoruz. Sendika olarak, içeriği ne olursa olsun, bu dersin okullarda zorunlu olarak okutulmasının karşısındayız. Seçimlik mi olsun, tamamen kaldırılsın mı bu ders okullardan, biraraya gelerek tartışılabilir. Biz, bir din eğitimi değil, lise son sınıfta dinin öğretisi, dinler tarihi, kültürlerin öğretiminin belli dersler içerisinde verilebileceğini söylüyoruz. Bunun dışındaki bir düzenlemeyi kabul etmiyoruz. İnançlarla, mezheplerle, dinlerle, kimliklerle ilgili bilgiler verilebilir; sosyoloji, tarif, felsefe gibi derslerin içinde verilebilir. Pozitif bilimleri ve bilimsel demokratik eğitimi savunan bir örgütüz. Dogmaların, hurafelerin, teolojik bilgilerin bilimle birarada olmasına düşünmek mümkün değil. Biz buradan bakıyoruz bilhassa.MAHALLE BASKISI VAR, VELİLER ISRARCI OLAMIYORDava açmak isteyenler oldukça fazla ancak burada bir mahalle baskısından sözetmek mümkün. Okullarda da zaman zaman kamuoyuna yansıyan farklı inanç ve kimlikteki öğrenciler ciddi bir asimilasyon süreci yaşıyorlar. Zaman zaman öğretmenlerden, zaman zaman da öğrenci arkadaşlarından da kaynaklanabiliyor. Velilerin bu konuda ısrarcı olmaması, böyle bir baskılanmanın doğurduğu bir takım geri çekilme halleri olmasından kaynaklanıyor. Öğrenci veya veli böyle bir yaklaşım içine girince, zarar göreceğini düşünüyor. Bu kaygılar nedeniyle kamuoyunda yoğun bir ilgi, talep yok gibi görünmektedir. Ancak kamuoyunda büyük bir kesim, dersin hem içeriğine, hem esasına karşıdır. AKP’NİN SAMİMİYETİNİ TEST EDECEĞİZSayın Bakan, “İçeriğini biz zaten değiştirmiştik” diyebilir. Kitaplarda kimi değişiklikler, Alevilikle ilgili düzenlemeler yapıldı ama bunlar çok yetersiz, çok yüzeysel ve geçiştirmeye yönelik değişiklikler. Bakanlıktan bugün yapılan bir açıklamada, Danıştay’ın kararına bu doğrultuda itiraz edileceği belirtiliyor. Ama, Danıştay, AİHM kararına atıfta bulunuyor. AİHM kararları da kesindir. Esas olarak AKP’nin samimiyetini de test eden bir karardır bu. AKP, haftalardır Türkiye’yi bir türban tartışmasıyla ve türbanın bir hak ve özgürlük olduğu savından olduğundan hareketle üniversitelerde takılması için hukuksal altyapıyı oluşturma çabası veriyor. AKP’nin ne kadar özgürlükçü, ne kadar demokrat ne kadar samimi olduğunu göreceğiz.