16 Mayıs 2010
Güven Eken
Geçen 50 gün içinde, Muğla Yuvarlakçay’da Türkiye’nin gördüğü ilk su savaşı yaşandı. Savaş, bu bölgenin insanları ile Yuvarlakçay üzerinde Hidroelektrik Santal (HES) inşa etmek isteyen Akfen Holding arasındaydı. Çevre ve Orman Bakanlığı ise her zaman olduğu gibi bu savaşta Akfen Holding’in yanında yer aldı. Doğaya, bölge halkına ve kanunlara kayıtsız kaldı. Savaşı, bir sonraki işgal denemesine kadar, bu bölgenin yürekli insanları kazandı. Yuvarlakçay’ın zengin su kaynaklarını işgal etmek isteyen Akfen Holding ve Başkanı Hamdi Akın ise kaybetti. Bölge halkı, Yuvarlakçay kayalıklarına “Akfen Defol” yazdı, Akfen’in şantiye alanını 150 günden uzun bir süre işgal etti, inşaatın durması için bir dizi dava açarak kazandı ve gerçekten de Akfen’i Yuvarlakçay’dan kovdu. Hamdi Akın’ın Yuvarlakçay’dan çekildiği açıklaması, tam da Akfen Holding hisselerinin halka arz edileceği günlerde gerçekleşti. Hamdi Akın, belli ki Yuvarlakçay yatırımı ve Holding’inin itibarı arasında bir tercih yapmak zorunda kaldı. Akıllı bir manevra ile itibarını koruyarak hissedarlarını artırma yolunu tercih etti. İlk bakışta bu basit bir reklam fikri olarak görülebilir. Muhtemelen Hamdi Akın için gerçekten de öyle. Ancak Akfen’in Yuvarlakçay’dan çekilmesi, özü itibarıyla, Türkiye kapitalizminde yeni bir dönem başlattı. Türkiye’nin kapitalist kurumlarından biri, kendi çıkarlarını korumak için, kırsal nüfusun ve doğanın haklarını iade etmek zorunda kaldı. Başka bir deyişle, bir şirketi sınırlayan şeyler arasında paradan başka güçlerin de olduğunu kabul etti.Yuvarlakçay hadisesi, Türkiye’deki şirketlerin ve onların taşıyıcısı konumundaki kamu kurumlarının genel işleyişinde sessiz sedasız bir dizi değişimi tetikleyecek. Şirketler, yaptıkları yatırımlarda kamu vicdanının duruşunu dikkate alarak hareket etmek zorunda kalacak. Kendi maddi kazançlarını artırmak için hükümete kaşla göz arasında tulum yasalar çıkartan uluslararası şirketler için Türkiye, daha zor bir yayılma sathı haline gelecek. Bu değişimin hızını, hiç şüphesiz, Yuvarlakçay gibi gerçek halk hareketlerinin sayısı ve büyüklüğü belirleyecek. Hamdi Akın’ın görevi ise Yuvarlakçay’dan geri çekilmekle bitmedi. Tersine, yeni başlıyor. O artık Akfen Holding’i ister istemez yeni bir dünya görüşü ile yönetmek zorunda. Hamdi Akın, bu olayda yaşadıklarından hareketle, diğer yatırımlarına ve öteki yatırımcı arkadaşlarına doğru yön vermekle mükellef. Aksi takdirde Akfen, bazı bankaların Hasankeyf’in yok edilmesine kredi vererek düştükleri duruma düşebilir.Hamdi Akın, farkında olarak veya olmadan Türkiye kapitalizminin yüzünü başka bir yöne çevirdi. Akfen, Yuvarlakçay yol ayrımında kendi çıkarını kamu vicdanının gösterdiği yolda gördü. Çevre Bakanı Eroğlu’nun derelerle süslediği Türkiye’nin vahşi kapitalizm sofrasını, tatlılar servis edilmeden terk etti. Yuvarlakçay hareketinin açtığı bu yolun, Türkiye’yi nasıl bir yere taşıyacağını hep birlikte göreceğiz.