Yeni Şafak25 Temmuz 2003
WASHINGTON- Garip. Saddam Hüseyin'in iki oğlunun Musul'da öldürülmesi sonrasında
Amerikalıların coşkuyla sokaklara dökülmesi gerekmez miydi? Burada ortalarda hiç de sevinç alâmetleri yok. Tersine, 11 Eylül uğursuz eylemlerinden buyana yönetimin icraatları konusunda itiraz sesi yükseltmeyen Amerikan basını bu ölümleri derin bir kuşkuyla karşıladı. Ekranlara çıkan hemen herkes ""Fotoğrafları görelim"" deme ihtiyacı duydu.
Amerika'da yönetime dönük kuşkular had safhada. Hâlâ can almaya devam eden bir savaşa yalan gerekçelerle gidildiği anlaşıldığından beri, George W. Bush ve yakın çevresinin ağzından çıkan her söz kuşkuyla karşılanıyor.
Yakın çevreden çıkan sesler de garip. Pentagon'da yuvalanmış şahinlerin en önemli ismi Paul Wolfowitz sözgelimi. Birkaç günlük Irak gezisinden ağzı kulaklarında dönmesi beklenen Wolfowitz, ayağının tozuyla düzenlediği basın toplantısında, ""Irak'ta aptalca işler yapmışız"" dedi ve karşılaşılan sürprizleri üç noktada sıraladı: ""Savaş sırasında Irak ordusundan bize sığınan pek olmadı. Asâyişi sağlayan güçlerden yararlanamadık; polisin bütünüyle elden geçirilmesi gerekti. Direnişi hafife aldık.""
Dışişleri bakanı Abdullah Gül'ün ziyaretini sürdürdüğü Washington'da durum işte böyle, pek parlak değil. İşgali Washington nâmına yöneten Paul Bremer daha fazla asker ve kaynak talebiyle burada; ancak temas ettiği Temsilciler Meclisi üyelerinden destek göreceği yerde saygı sınırlarını zorlayan eleştirilerle karşılaştı Bremer. Yönetime yakın kaynaklar, başarısızlığın faturasını yükleyecek bir isim arandığında onunkini veriyorlar. İşgalin dördüncü ayında iki tepe yönetici değişikliği biraz fazla görünmeyecek olsa, Pentagon'daki şahinlerin has ismi Bremer de kapının önüne konulacak.
Seçim kampanyasını başlatmakta zorlanan ABD başkanı Bush da işlerin sarpa sarma eğilimine girdiğinin farkında. Önceki gün, yanına savunma bakanını, genelkurmay başkanını ve Bremer'i alarak ""Irak için yeni plan"" açıkladı Bush. Planda 'yeni' denilebilecek hiçbir unsur bulunmadığı halde... Dünya kamuoyu, 'onurlu bir çıkış' tanımaya hazır Bush yönetimine, aklı başında herkes ""BM kapısını çal"" tavsiyesini bunun için yapıyor. Oysa, 'yeni' Irak planını açıklarken, Bush, bir yandan işgal altında tuttukları ülkenin yeniden yapılanmasına dost ve müttefiklerini para ve asker katkısında bulunmaya çağırdı, bir yandan da, bunun, BM Güvenlik Konseyi'nin ABD ve İngiltere'yi 'işgal güçleri' olarak görevlendiren kararı çerçevesinde yapılması gerektiğini belirtti.
Böyle bir puslu ortamda gerçekleşen Washington ziyaretinde, Abdullah Gül'ün karşısında aynı sesi çıkaran uyumlu bir koro da bulunmuyor. Colin Powell'ın dışişleri bakanlığıyla Donald Rumsfeld'in savunma bakanlığı arasındaki akortsuzluk Gül'le dünkü görüşmelerinde de dışa vurdu. Görevi uyumlu çalışmayı sağlamak olan başkan yardımcısı Dick Cheney ise bu iç kavgada zaten taraf.
Gül'ün ziyaretinden Türkiye'nin bu karmaşaya askeriyle katılması, daha doğrusu ABD'nin 'aptalca işler' yapmaya devamına katkı sağlaması kararının çıkmasını bekleyenler var. Hem Washington'da, hem de onların uzantılarının bulunduğu her yerde... Bazıları, bir zamanların ünlü deyimiyle, Türkiye'nin aklını peynir ekmekle yediğini sanıyorlar...
Türkiye, bundan sonra, bütün dikkatini bütünüyle komşusu Irak'ın en kısa zamanda işgalden kurtulması ve Irak halkının onurunun iadesi üzerinde yoğunlaştırmalı. Kendisini Avrupa Birliği üyesi haline getirirken, Türkiye, komşusu Irak'tan İslâm Dünyası için bir 'model ülke' çıkarma görevinden daha azına razı olamaz.
Umarız, Amerikalılar, dünkü temaslar sırasında bu gerçeği anlamışlardır..."