17. yy. Avrupa'sı yeni bir sanatsal üslûbun doğuşuyla çalkalanıyordu. Çağımızda da devam eden yeni olana önyargılı yaklaşım, şimdiki gibi düşünsel konforunu terk etmek istemeyenlerce reddediliyordu. Düşünsel konforu terk, yaşamsal konforu terke neden olabilirdi. "Yetkin sanat çevreleri"nin başını çektiği aşağılama ve yok sayma çabalarıyla, inatla filizlenen bu akım tekrar toprağın dibine sokulmaya çalışılıyordu. Söz konusu çevreler bu akımla, adeta diğer sanatseverlerin de dalga geçmesini sağlayabilmek için, ona, garip biçimli, eğri-büğrü incilere verilen, küçültücü bir ad takmışlardı: Barucca... Barucca gerçekten de eğri büğrüydü. Hiç bir tanıma sığmıyor, hiç bir geometrik formülle açıklanamıyordu. Bütün bu yok saymalara rağmen Barucca eğri büğrülüğünden vaz geçmeden, hatta bunu sanatının olmazsa olmazı sayarak ve inciliğini koruyarak günümüze kadar geldi ve "Barok" adını alarak hayatımıza girdi.
Gezdiğimiz kiliselerde, gardırobumuzun üstünde, duvarımıza astığımız bir resimde, bir kitapta, bir filmde, bir müzikte ve zaman zaman sevgilimizin gözündeki eğri-büğrülükteki inci parlaklığında hâlâ görüyoruz Barucca'yı. Mücadeleci Barucca, en çok da, saray ve şatolardan kaçıp, konser salonlarına sızdığında sevdirdi bize kendini.
En son 32. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali'yle ağırladık O'nu. Biri korolu dört orkestra konseri, iki opera temsili, yedi oda orkestrası konseri, beş resital, iki dans gösterisi ve iki açıklamalı müzik dinletisi olmak üzere, toplam yirmi yedi etkinlikle misafirden öte, ev sahibine dönüşmüştü. Şimdi tekrar ağırlıyoruz.
5 Şubat Cumartesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda, akşam yedi buçukta başlayacak ağırlama. Şef Emin Güven Yaşlıçam yönetimindeki İstanbul Oda Orkestrası'yla ve keman virtüözü Cihat Aşkın çalacak. Dört mevsiminin bir arada yaşandığı İstanbul'da, Vivaldi'nin Mevsimler'iyle karşılayacağız Barucco'yu. Vivaldi'ye Corelli'nin gösterişten uzak Grosso'suyla bir ara verdikten sonra, tekrar Vivaldi'nin Grosso'suna döneceğiz. Geceyi Respighi'nin Antik Danslar ve Aryalar'ıyla kapatacağız. Bu kapanış eserinde, I. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan ve aşırı duygusallığa karşı olan bir yaklaşımı izleyeceğiz.
Ertesi gün, 6 Şubat Pazar günü, Bulgar Ulusal Televizyonu ve Radyosu için kayıtlar da yapan, barok müziğe gönül vermiş, genç bir konser var: Barok Müzik Topluluğu.
7 Şubat Pazartesi akşamı ise, on altıncı yüzyılın saray topluluklarını model alan Musica Antiqua of London'dan; Philip Thorby yönetiminde John Bryan, Alison Crum ve Roy Marks var.
8 Şubat Salı akşamı Barucca'yı, Türkiye'nin ve dünyanın en önemli trompetçilerinden biri olan, müziğe, babası Köy Enstitüsü müzik öğretmeni Selim Bilgen ve Ankara Devlet Operası solo trompetçisi Cemal Cimcöz'le başlayan Erden Bilgen'le ağırlamaya devam edeceğiz.
9 Şubat Çarşamba akşamı, Kolombiya'dan bir misafirimiz var: Vokal ve erken dönem müzik enstrümanlarından oluşan Musica Ficta.
Eğer Barucca gibi siz de sürprizlere açıksanız, müziklerini 'Barock-n-roll' olarak tanımlayan Lad Oda Topluluğu'nu 10 Şubat Perşembe akşamı dinleyebilirsiniz.
Sıra geldi Barucca'ya veda akşamına. Son konser Barucca'nın köklü ve genç niteliklerine, Berg Oda Orkestrası'nın şefi Peter Vrabel gibi denk düşüyor. 1995 yılında Vrabel'in girişimiyle kurulan grup geleneksel olmayan tarzıyla, ısrarla az çalınmış eserleri çalarak, çok bilinen eserlere ve konserlere alternatif olmaya çabalıyor...
Bu repertuar içinizi 'aç'madıysa, hâlâ barok müzik dinlemeyi vakit kaybı olarak görüyorsanız, hayatta yetişmeniz gereken daha önemli yerler ve şeyler varsa, yüzyılımızın değişmez ikonu faydacılık anlamında da olsa Barucca'nın size bir müjdesi var:
California Üniversitesi'nin Irvine'deki Öğrenme ve Hafıza Nörobiyoloji Merkezi'ndeki bilim adamlarının yaptığı bir araştırma, bazı müziklerle IQ arasında bir ilişki olduğunu ortaya koymuş. Ayrıca Fransız Tıp ve Bilim Akademileri üyesi Dr.Alfred Tomatis, beynin şarj edilmesi için etkili olan bir müzik çeşidi olarak largo barok müzik parçalarına dikkat çekmiş.
Siz bilirsiniz...