17 Haziran 2006Savaş Karşıtları / bugun.com.trMehmet Canıtatlı
"Şemdinli sonrasında gelişen olaylar demokrasimiz açısından ümit verici sayılmaz. Ferhat Sarıkaya (İhraç edilen Van Savcısı) demokratik bir cumhuriyette yaşadığına inanarak perdeyi aralamıştı. Ama meslekten atılarak adeta Türkiye'deki militarist görünüm bu savcıyı da safdışı etmiştir. Bu millet askerlerin melek olduğuna ve onların doğuştan günahsız olduğuna inandırılmaya çalışılmaktadır"Bayındır Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı: 'Askeri Yargı kaldırılsın Askerler de bağrından çıktıkları milletin savcılarına teslim olsun.'Susurluk Davası, Şemdinli olayları ve Danıştay saldırısını mercek altına alarak "Karanlık İlişkiler" adlı bir kitap yazan İzmir- Bayındır Savcısı Gültekin Avcı, BUGÜN'e konuştu. Türkiye'deki derin devlet ve illegal yapılanmaların derhal lağvedilmesini isteyen Gültekin Avcı, ülkemizin bir "Özel Harple karşı karşıya olduğunu" iddia etti. Avcı, iddianamesinde Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ın adına yer veren Van Savcısı'nın meslekten ihracını ise şöyle yorumladı: "Savcı, ABD Başkanı Clinton'ı bile sorguladı. Bizde ise (Tanrılar'ın çocukları) vardır. Onlara dokunan yanar." TANRI’NIN ÇOCUKLARI Bayındır Savcısı Gültekin Avcı'nın son olaylara ilişkin değerlendirmeleri şöyle: - Bugüne kadar karşılaştığınız, memleketin en karanlık işi hangi gelişme oldu? Şemdinli ve Danıştay olayları devlet aygıtını fevkalade rencide ve refüze eden ilişkiler ağı ile örülü durumdadır. Bunun üzücü bir neticesi olarak ise milletin devletine ve ordusuna olan güveni ciddi derecede sarsılmaktadır. Bu sarsıntının önüne ancak adli mekanizmayı tam ve sonuna kadar işletmekle geçebilirsiniz, sonuna kadar gitmek isteyen savcıları ihraç ederek veya ihraç edilmesini isteyerek değil. İtalya böyle yapmadı, ABD'deki Monica skandalında bile özel savcı ABD Başkanı'nı 6 saat sorguladı. Bizde ise "Tanrıların çocukları" vardır. Bu bürokratik seçilmişlerin hiçbir hukuki ve siyasi sorumlulukları yoktur. Onlara dokunmaya çalışan yanar! Ocağından ve mesleğinden olur. İSTİKRARSIZLIK EYLEMLERİ - Kitabınızda hangi kesimleri konu ettiniz? Nasıl bir tablo ortaya çıktı? Ortada cereyan eden karanlık-operasyonel istihbarat hamleleri ve gayrinizami harp oluşumlarının çürümüş illegal uzantıları söz konusudur. Danıştay saldırısı planlı bir seçilmiş terör eylemidir. Amacına ulaşmış ve istediği psikolojik ortamı tesis etmiştir. Kabul etmek gerekir ki ülkemiz bir özel harbin içindedir. Şemdinli ve Danıştay saldırılarının temelinde, özel harp taktiklerinden destabilizasyon (istikrarsızlık) eylemleri yatmaktadır. Bu senaryolar artarak devam edecektir. - Hukuk devletinden söz edenlerin karanlık işlere bulaşması kolay mı oluyor? Bu tür operasyonel eylemlerde hukuk devletinin adının da yapısının da esamesi okunmaz. Burası Türkiye. Ciddi bir hukuk devleti olduğumuzu da kimse iddia etmemelidir. Sadece hukuk devleti olma istikametinde çabalarımız var demek daha isabetli olacaktır. Sistemin çürümüşlüğü nasıl giderilebilir? Bayındır Savcısı Gültekin Avcı’nın adalet sistemindeki sorunların giderilmesi ve demokrasiye ilişkin önerileri şöyle:* Öncelikle askeri yargı kaldırılmalıdır. Askerler de Türk milletinin bağrından çıkan Cumhuriyet savcılarına kendilerini teslim etmelidir. * Memurları bir zırh gibi koruyan soruşturma için izin alınması öngörülen düzenlemeler kaldırılmalıdır. * YAŞ ve HSYK kararları yargı denetimine açılmalı, HSYK üyeleri Meclis tarafından seçilmelidir. * Başbakan'ın ve hükümetin istemediği bir kişinin Genelkurmay Başkanı olmasının önüne geçilmeli, atama, ordunun iç teamüllerine bırakılmamalıdır. * İstihbarat birimleri üzerinde sivil denetim ve hakimiyet artırılmalıdır. İstihbarat birimlerinin ülke içi ve kamu bürokratlarını takip ve tarassut altında bulundurucu işlevi derhal durdurulmalı ve bürokrasideki paranoyanın önü alınmalıdır. Genelkurmay Başkanı’nın açıklaması kanun dışı mahiyet arzediyor “Özkök’ün sözleri, kanun dışı olmasını bir tarafa bırakın, toplumu yeni provokasyonlara hazırlar mahiyet taşımaktadır.” - Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Şemdinli raporuna girmemesinin sebebi ne olabilir? Müstakbel Genelkurmay Başkanı olarak yıpranmak istememesi, Genelkurmay'ın hassasiyeti ve Şemdinli Komisyonu üyelerinin geri adım attıklarını düşünüyorum. Özkök’ün "Büyükanıttı, şimdi daha büyük oldu" sözleri demokratik hukuk devletinde adli mekanizmaya meydan okumak ve hukuk devletini adeta hiçe saymak demektir. Bu sözler hukuki ve idari yaptırıma çarptırılmadığı içindir ki asker kişilerin isimleri hiçbir raporda yer almaz. - "Kendimizi savunursak kötü olur!" açıklaması için ne diyeceksiniz? Genelkurmayın bu açıklaması ve Savcı Ferhat Sarıkaya'yı aşağılayıcı beyanatı bir nevi muhtıradır. Tamamen antidemokratik ve totaliter bir hezeyan olan bu meydan okumalara maalesef Türk demokrasisi ve Türk Parlamentosu gereken cevabı verememiştir. İspanya kadar olamadık! - Şemdinli'de delil ve ifadelerin birbirini tutmamasının sebebi ne olabilir? Bu tabii karşılanmalıdır. Çünkü soruşturma savcısı milletimizin gözü önünde işinden atılmıştır. Demek ki komuta kademesinin doğuştan masum olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir. Bence onlar da insandır ve suç işleyebilirler. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Danıştay'a yönelik saldırıya halkın verdiği tepkileri değerlendirirken "Cenaze töreninde halkın gösterdiği duyarlılık, hakikaten takdir edicidir. Ancak bu, bir tek güne, bir olaya reaksiyon olarak kalmamalı, daimilik kazanmalı" dedi. Bir ülkenin Genelkurmay Başkanı'nın bu şekilde açıklama yapması, kanun dışı olmasını bir tarafa bırakın, toplumu adeta yeni provokasyonlara hazırlar gibi, toplumun infialini zirveye çıkarıp anarşiyi körüklemek gibi demokrasi dışı eylemlere sürükleyici ve bu yönelimi teşvik ve takdir edici bir mahiyet taşımaktadır. Genelkurmay Başkanı'nın, Başbakan'ın bilgi ve emri olmadan açıklama yapması katiyetle engellenmeli, hukuk işletilmelidir. Bu meselenin çözümü de demokratik hukuk devletlerinde, sivil siyasi otoriteye düşen önemli vazifelerden birisidir. Unutmamak gerekir ki, ABD başkanlarından Thomas Jefferson'ın dediği gibi "Şereflice ölmekten çok şereflice yaşamak zordur!" Görüntü oldukça nettir. Ordunun devlet içindeki zırhlı ve imtiyazlı yeri, bu kurumun asayiş ve terör olaylarında kullandığı metotları giz perdesi arkasında bırakmaktadır. Tabii ki bu zeminde kimi gayri meşru ve kanun dışı adımların sorgulanmasının önünde aşılmaz manialar bulunmaktadır. TBMM'ye kadar ulaşan raporlarda bile "Askeri otorite, sivil otoriteyi dinlemiyor" şeklinde ifade edilmektedir ki bu durum ülkemizin en hayati sorunu ve sendromudur. Asker sendromu ise ne yazık ki demokrasinin kanser olduğunun göstergesidir. Van Savcısı’nı safdışı ettiler - İktidar bu ilişkiler konusunda neden bir yerlerde takılıp kalmakta? Şemdinli sonrasında gelişen olaylar demokrasimiz açısından ümit verici sayılmaz. Ferhat Sarıkaya (İhraç edilen Van Savcısı) demokratik bir cumhuriyette yaşadığına inanarak perdeyi aralamıştı. Ama meslekten atılarak adeta Türkiye'deki militarist görünüm bu savcıyı da safdışı etmiştir. Bu millet askerlerin melek olduğuna ve onların doğuştan günahsız olduğuna inandırılmaya çalışılmaktadır. Eğer hükümet "bu soruşturmalarda sonuna kadar gidilsin" diyebiliyorsa, sonuna kadar da savcının arkasında durmalıdır. Hükümetler ordudan korkmadıkları ve orduya hakim oldukları ölçüde meşru iktidar olabilir. Sivillerin, askerlerin olur olmaz açıklama ve çıkışlarını durdurmalarının zamanı gelmiştir ve hatta geçmektedir. Genelkurmay çok seri şekilde Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalı ve bakana komutanlar üzerinde fevkalade ciddi yetkiler verilmelidir. - Hiçbir sebep yokken terör olayları neden günümüzde de sürüyor? Birinci senaryo ABD'nin AKP'yi gözden çıkardığı senaryosudur. İkinci senaryo ise bir kısım bürokratik seçilmişlerin, Türk milletinin öz değerlerine dönmesini engellemek ve bu değerleri savunanları zor duruma düşürmek, imtiyazlarını koruma halidir. Şemdinli ve Danıştay saldırıları bu senaryoya uygundur. Bu arada Cumhurbaşkanı seçimi, bürokratik seçilmişler ve derin uzantıları için önem arzetmektedir. Kabul etmek gerekir ki ülkemizde istikrarsızlık oluşturmak için düğmeye basılmıştır. Özel yetkili süper savcı grupları şart - Derin devlet, JİTEM, Ergenekon ve Özel Harp Dairesi kimleri temsil ediyor? 1990'larda İtalyan Savcı Felice Casson, 1950'lerden bu yana NATO bünyesindeki devletlerde ABD çizgisinde bir derin devlet yapılanması (İtalya için Gladio) olduğunu ispatladı. Türkiye de bir NATO ülkesi. Özel savaş yöntem ve kuralları ABD gibi bizim ülkemizde de kabul edilmiş ve 1960'lı yıllarda Kara Kuvvetleri Komutanı imzasıyla yürürlüğe sokulmuştur. Devlet olarak siz devlet aygıtının tamamına hakim olamazsanız, işte derin devlet derhal teşekkül edip kalan boşlukları doldurur, gerçek aktör haline gelir. Cinayetler ve faili meçhuller peşi sıra gider. Demokratikleşme süratle tamamlanamazsa veya bu istikametten yüz çevrilirse faili meçhuller ve istikrarsızlık eylemleri artarak devam edecektir. Süleyman Demirel'e göre derin devlet vardır ve bu askerdir. Derin devlete hakim olmadan iktidar olunamaz. JİTEM ise yıllarca Jandarma İstihbarat Teşkilatı'nın illegal yüzünü simgelemiştir. Ergenekon, Atabeyler gibi oluşumlar da bu cümleden sayılmalıdır. Özel Harp Dairesi ise şu anda Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak konuşlanmış durumda. Özel Kuvvetler’in görevlerini, sivil siyasi iktidarın programı ve denetimi çerçevesinde yapıp yapmadığının tespiti önemlidir. Sivil iktidarlara düşen görev, ya olayların gerçek faillerini yakalatmak amaçlı özel savcılar dönemini başlatmak veya diğer bazı NATO ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi legal veya illegal olup da sivillerin hesabını veremediği yer altı oluşumlarını derhal lağvederek, askeri yapılanmayı tepeden tırnağa tetkik edecek bir sistem kurmaktır. Türkiye'de Atabeyler, Ergenekon, Yeşiller, kontrgerilla gibi oluşumların ortaya çıkarılması ve millet önünde teşhir edilmesi gerekiyorsa sadece bu işler için özel yetkili süper savcı gruplarının oluşturulması gerekir. Aksi halde faili meçhul ve derin cinayetler, terör eylemleri, militer-paramiliter illegal oluşumların ardı arkası kesilmeyecek, infial uyandırıcı terör eylemleri artarak devam edecektir. Namuslu insanlar beni desteklemeli - Soyadınız Avcı. Polis şefi Hanefi Avcı ile akrabalığınız var mı?Karanlık işlerle ilgili çalışmaya başlarken dayanak noktalarınız neler oldu? Temizlik mücadelesinde başınıza gelebilecek tehlikelere karşı tedbirleriniz var mı? Hanefi Avcı takdir ettiğim bir polis şefidir. Akrabalığımız yok. Karanlık ilişkileri ve örgütleri aydınlatmak savaşımızda ise önce Allah ve sonra da vatanperver, dürüst, namuslu insanların beni desteklemesini ve bana yol açmasını dilerim. Başıma geleceklere karşı ekstra bir önlemim yok. Özgürlük ve demokratik toplum mücadelesinde aldığımız kılıç yaraları bizim ölümden sonraki rütbelerimiz olacaktır. Mesleğimi riske atacak bir fiilim söz konusu değil. Bu benim ikinci kitabım ve savcılar yanlışlıklara işaret edebildikleri ölçüde adalete hizmet ederler.