7 Mayıs 2010Radikal
Anayasa değişikliği sırasında ortaya çıkan gerginlik; AKP hükümetiyle CHP-MHP muhalefeti arasında sınırlı bir çatışmanın yansıması mıydı, yoksa daha derin bir hesaplaşmanın gün yüzüne çıkması mıydı?
CHP, MHP ve ‘ulusalcı’ diye tanımlayabileceğimiz muhalefet, bu değişikliğin ‘AKP’nin kendi iktidarını pekiştirmek’ amacını yansıttığını iddia ediyor. Üst yargı kurumunun sözcüleri de bu muhalefete militan bir şekilde eşlik ediyorlar.
Tartışma onlarla sınırlı olsa ve yalnızca onları ilgilendirse bir durum muhakemesi yapmak kolaydı. Ancak Meclis’te tartışılan Anayasa değişikliği maddeleri, Kürtlerin, demokratların, sosyalistlerin de yıllardır savunduğu maddelerin birçoğunu kapsıyordu.
Değişiklik süreci sırasında sosyalistler, Kürtler ve demokratlar arasında da bir gerginlik çıktı. Tabii bu noktada kritik güçlerden birisi BDP’ydi. 20 üye, değişikliğin 330’u geçmesi açısından hayati önemde bir sayıyı ifade ediyordu. Onların nasıl davranacağı belirleyici bir hale gelmişti.
Siyasi partilerin kapatılmasına yeni düzen getiren değişiklik ikinci turda Meclis’te üç oy farkla reddedilince BDP’nin tutumu daha da tartışmalı bir hale geldi. Bu arada Ufuk Uras’ın da BDP ile birlikte hareket ederek oylamalara katılmaması ona destek veren sosyalist ve demokrat çevrelerde eleştirilere neden oldu.
***
Zor bir durum. Çünkü AKP hükümeti son dönemde Kürtlerin tepkilerine neden olacak uygulamalara ortak oldu. Güneydoğu BDP (DTP) yöneticilerine ve belediye başkanlarına yönelik yaygın tutuklamalar, açılım konusunda atılan geri adımlar kabul edilir şeyler değildi.
BDP’liler de, demokratlar da, sosyalistler de bu uygulamalara tepki gösterdiler. AKP’nin yaptıkları, bu konudaki duruşu güven vermiyordu.
Anayasa değişikliği gündeme gelince BDP’liler bir siyasi hareket olarak haklı bir şekilde, daha köklü bir demokratik tutum talebinde bulundular. AK Parti’nin demokrasi konusunda her alanda değişik bir tutum göstermesini istediler. AK Parti yönetimi ise belli ki esen milliyetçi rüzgârdan çekiniyordu. BDP’lilerle, onların talepleri doğrultusunda bir adım atmak istemedi.
Buraya kadar işler kolaydı. Ancak Anayasa değişikliği maddeleri Meclis’e geldiği andan itibaren durum değişti. Çünkü bu değişiklik taslağı, statükoyla derin bir hesaplaşmayı içinde barındırıyordu. Üst yargı kurumlarının ve Anayasa Mahkemesi’nin keyfi bir şekilde yargıçlar sistemini belirlemesi, keyfi ve hiçbir denetimi olmayacak şekilde parti kapatmasının önüne geçilmesi ciddi bir değişimi ifade ediyordu.
***
Bu noktada dananın kuyruğu koptu. AKP’ye operasyonlar, tutuklamalar nedeniyle öfke duyan BDP, kritik bir adım attı ve Anayasa değişikliğinin karşısına dikilen statükoyla kaderini birleştirecek bir tutum içine girdi. Bu geçici bir kader birliği de olabilir, kalıcı bazı sonuçlar da doğurabilir.
Çünkü, şu anda Türkiye’nin bir iç gerginlik ortamına sürüklenmesi, PKK’nın çatışmaları tırmandırması statükocu güçlerin en çok istediği şeyler. Bu yolla militaristler yeniden inisiyatif kazanabilirler, AKP’yi bu kritik değişiklikler konusunda köşeye sıkıştırabilirler.
Nitekim, partilerin kapatılmasını yeniden düzenleyen maddeye ret oyu veren AKP’lilerin parti içindeki milliyetçi kanat olduğu söyleniyor. O günlerde PKK ile çatışmalar sırasında çok sayıda askerin yaşamını yitirmesi milliyetçi rüzgârı artırdı. ‘BDP’nin kapatılması mı zorlaşacak, o zaman olmasın’ diyen AKP’lilerin bu sonuca neden olduğu iddia edildi.
***
Türk milliyetçiliğiyle Kürt hareketinin uzun boylu ortak hareket etmesi, kader birliği etmesi mümkün değil. Ancak kısa vadede AKP’nin köşeye sıkıştırılması, hatta iktidardan düşürülmesi noktasında dolaylı bir uzlaşma ortaya çıkabilir.
Şöyle yorumlar da var: Bu sorunu biz AKP ile çözemeyiz, askerlerle daha kolay çözeriz diyen Kürtlerden söz ediliyor. O nedenle askerin inisiyatifinin gelişmesi, derin hesaplaşmanın yeniden askerle-PKK arasında yürüyecek bir zemine taşınmasını isteyenlerin bu siyasete yön vermeleri söz konusu olabilir.
Bunların hepsi tabii ki varsayım. Ancak ortada farklı bir durum olduğu da inkâr edilemez.
Gelelim Ufuk Uras’a: Ufuk, özgürlükçü sosyalistleri temsilen Meclis’e girdi. Bu seçim sırasında Kürtlerin de desteğini aldı. Zaten sosyalistler de Kürt sorununu Türkiye’nin temel sorunlarından birisi olarak görüyorlar.
Ancak, Anayasa değişikliği konusunda bu noktada bir tutum farklılığı ortaya çıktı. Ufuk başından beri birlikte hareket ettiği BDP’lilerden Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yapılandırılması maddesinde farklı hareket etti. Doğal olanı buydu. Hatta siyasi partilerin kapatılması konusunda da farklı hareket etmediği için eleştirildi. Şimdi kanunun tümü oylanması sırasında da değişik bir tutum alması onun duruma daha uyar diyen düşünenlerdenim.
Anayasa değişikliği saflaşması sıradan bir saflaşma sayılamaz.
Solun bu noktada bir kırılma daha yaşadığını söyleyebiliriz.