22 Şubat 2010Hürriyet Gazetesi
Sonra da ortalama bir saatlik gecikmeye katlanacaksın. Bir saatlik uçuştan sonra Esenboğa'ya varacaksın. Sonra da yaklaşık bir saatlik karayolu yolculuğuyla Ankara merkezine ulaşacaksın! Benim daha parlak bir fikrim var...Temmuzda geçirdiğim trafik kazasından sonra kulaklarımda bir uğultu var. Uçak da bu uğultuyu artırıyor. Kışla beraber, sis ve kar da eklenince İstanbul'dan Ankara'ya gidip gelebilmek için uçak yerine başka bir ulaşım aracı aramaya başladım. En lüksünden otobüs bileti, Üsküdar-Atatürk Havalimanı taksi ücreti fiyatında. Seyahat için harcanan vakit ise neredeyse aynı. Bu nedenle, yıllar sonra otobüsle Ankara'ya gitmeye niyet ettim.LAZ USULÜ SEYAHATHemşerim olan, iyi bildiğim bir firmayı seçip kredi kartımla bileti aldım. Ama Üsküdar'dan Küçükyalı merkez terminaline gidecek servis aracının hareket saatini öğrenmedim. Otobüs şirketinin web sayfasında aradım, taradım bilgi bulamadım. Allah'tan web sayfasında Üsküdar acentesinin telefon numarası var! Önce saat başı, sonra yarım saatte bir, en sonunda dakikada bir arıyorum... Telefonda hışırtıdan başka bir şey yok. Sonra 444'lü hattı aradım. Operatör de kendi acentesine ulaşamadı! En sonunda Küçükyalıya otobüsü yakalamak için taksi tutmak zorunda kaldım.Dönüşte artık hemşeri filan demeyip başka bir ünlü firmadan bilet almaya karar verdim. İnternetten biletimi alınca gördüm ki bir yolcunun bilmesi gereken tüm bilgiler kâğıdın üstünde, yani süper! Çağı yakalamışlar helâl olsun. Yanlız AŞTİ'den bineceğim servisin hareket saati bir tuhaf yazılmış: 1830! Ne tek ne çift nokta var 18 ile 30'un arasında. Üstünde de peron diye bir yazı var. Ben AŞTİ'de 1830 No'lu peronu ararken 19.00 otobüsünün servisi kaçtı. Tekrar taksi tut! Yani bu seyahat tam da bizim Temel'e layık bir maceraya dönüştü.Zaten karayolu taşımacılığını da sevmen. “En temiz, en çevreci, en güvenilir ulaşım demiryolu. Senin ne işin var otobüslerde” dedim kendime. Daldım yine internete. Bu sefer yine havaalanına gitmek için taksiye vereceğim parayla tek kişilik yataklı kompartman bileti alacağım. Ankara'da otel ya da misafirhanede pinekleyeceğime tıkır tıkır ray seslerinin ninnisiyle uyuya uyuya giderim. Sabah tıraş olmak için odada lavabo da var. Restoran vagonunda da kahvaltı...TCDD İLE PROGRAM UYUMSUZLUĞU YAŞADIKTCDD sağ olsun yolcusunu iyi tanımak adına bir ton soru sorup üye yaptıktan sonra size bir hesap numarası ve şifre veriyor. Bu bilgileri gir, biletini satın al! Taksi, rötar, acente, servisiyle hiç uğraşma. Nerede öyle üç köfte 25'e? Giriyorum TCDD'nin bilet satış sayfası bomboş çıkıyor. Orayı tıkla, burayı tıkla, fayda yok. Kime sorsam internetten tren bileti almakta problem yaşamadığını söylüyor. Bir kişi hariç: Akademisyen olan ben! Neyse ki kullandığım web programının TCDD ile uyumlu olmadığını öğrendim. Yoksa yeteneklerimden iyice şüphelenmeye başlamıştım...PALANDÖKEN'DE AVAZ AVAZ MÜZİK YAYINISonuç olarak bugün uçağa atlayıp Erzurum'a geldim. Palandöken'in soğuğunda, karında doktorlara küresel iklim değişiminin sağlık üzerine etkilerini anlatacağım! Bu yazıyı da otelde Başbakanlık'ın karşı binadan yaptığı müzik yayını eşliğinde yazıyorum. T.C. Başbakanlık Erzurum Gençlik ve Spor Müdürlüğü Kayak Eğitim Merkezi dışarıya büyük bir kabin hoparlör koymuş, her daldan çalıyor. Bakalım bu hizmetlerini gece saat kaça kadar sürdürecekler! Pazarcıya, pazarlarda bağırarak mal satmak yasak ama Başbakanlık'a avaz avaz müzik yayını yapmak serbest!Neyse, bu arabesk durumda “İstanbul'dan Ankaraya nasıl gitmeli” problemini henüz çözemedim. Daha önce hızlı tren sefere girince İstanbul-Ankara uçak ve otobüs seferleri biter; Ankara'daki birçok otel kapanır, diye düşünüyordum. Bu iletişim çağında iletişimin önüne koydukları engelleri gördükten sonra artık hiçbir şey düşünemiyorum. Esas benim gönlümden geçen tele-konferansları yaygınlaştırıp toplantı, görüşme için artık bu gereksiz uçak, otobüs ve tren seyahatlerine bir son vermek...