Üç Belgesel Üzerine

-
Aa
+
a
a
a

Kim Bartley ve Donnacha O’Briain’den Devrim Televizyondan Yayınlanmayacak, Estela Bravo’dan ABD – Küba Bağlantısı, Rodrigo Vasquez’den Condor: Şer Ekseni adlı belgeseller tek bir yazının konusu olmalı diye düşündüm. Çünkü bu üç belgesel ortak bir paydada, ABD’nin kirli çamaşırlarını ifşa etmede buluşuyorlar.

 

Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez aleyhine düzenlenen darbe yakın geçmişin henüz unutulmamış olaylarından: Birkaç gün boyunca kim kimi devirmiş, darbenin ardında kim varmış, bir türlü anlaşılamamıştı. O günlerin karışık, üstelik manipüle edici bilgi akışında sezilenlerden aslında çok uzak olmadığını kanıtlıyor Devrim Televizyondan Yayınlanmayacak. Darbenin ardında olduğu yakıştırması yapılan ABD, gerçekten de oralardaymış meğer – ne şaşırtıcı değil mi?

 

Bu belgeselde benim ilgimi çeken, Venezuela’nın ilgideğer ordusu oldu. Emir komuta zincirinden azade devinen, sarayın korunmasından görevli muhafız birliği Chavez’den yana ağırlık koyunca darbeden “vazgeçen”, pek nahiv bir ordu bu.

 

Oysa geçmişte, yetmişli yıllarda böyle miydi? Condor belgeselinde çizilen resme göre, Latin Amerika orduları şan ve şerefinden taviz vermeyen, ABD’yi yarı yolda bırakmak şöyle dursun, “big brother”ın ağzını şaşkınlıktan açık bıraktıracak denli inisiyatif sahibiydi: ABD’nin kıtadaki sol devinimi engellemek amacıyla kurduğu “ekseni”, aslında modernize edilip güne uydurulmuş “mihver” anlaşmasını devletler arası çeteleşmeye çevirebilecek denli cevval davranabilmişlerdi.

 

Bu cevvaliyet sonucu, yetmişlerde kalkışılan askeri eylemler ne iki günle sınırlı kaldı ne de gülünecek bir sirk gösterisine benzedi. Handiyse on yıl süren ve on binlerle sayılabilen can kaybına neden oldu.

 

Condor belgeselinde vurucu olan, özel örnekler verilse de, işkence ve yaşamının kibrit çöpünden değersizmişçesine kırılması değil – bu türden epeyi belgesel izledim, hatta kimi kurmaca filmler belgesellerden de ileriye gitmişlerdi. Condor’dan iki görüntü uzun süre gözümün önünden gitmeyecek. İlki, otuz yıldır “kayıp” olan sol görüşlü bir gencin ailesinin, hele annesinin vakur duruşu: Şimdi, o gencin cesedi dahi ulaşılmaz olduğuna göre, tüm gururlu duruşlarına rağmen, bu ailenin herhangi bir ideolojiye bağlanması mümkün mü? Ya da, sıradan bir muhtar seçiminde bile, sandık başında kayıp gencin hayalini anımsamadan oy kullanması mümkün mü?

 

İkinci görüntü, Arjantin’in kontrgerilla örgütünü kuran ve malum on yıl boyunca yöneten generalin tonton ihtiyar tonuyla yaptığı konuşma. Bu kocamış işkenceci, yıllar önce yaptıklarını hâlâ savunurken, kulaklarımıza hiç de yabancı olmayan “huzur ve güven ortamı”ndan söz ediyor. Nedir, asıl ilgideğer olan generalin şu tespiti: “Bizim giriştiğimiz terör karşıtı savaşın ne denli önemli olduğunu, ABD 11 Eylül’den sonra anladı. Artık onlar da bizim gibi teröre karşı savaşıyorlar!” İşte bu söz, beni, bir insanı nasıl boğduğunu anlatan eski işkenceciden daha çok dehşete sürüklüyor.

 

İşte geldik can alıcı noktaya: Condor’da devletlerarası çeteye dönüşen ekseni kuranın, ABD devlet düzeneğinin tam desteğini arkasına alan Dışişleri Bakanı Kissinger olduğu alenen söyleniyor. Devrim Televizyondan Yayınlanmayacak’a bakıldığında ABD’nin yeni yüzyılda yeni enstrümanlar kullansa da, eski parçalara remix yapmaktan vazgeçmediği anlaşılıyor. Üstelik, ABD – Küba Bağlantısı belgeselinden de görüldüğü üzere, ABD yurt dışında çevirdiği fırıldakları kendi topraklarında çevirmekten de kaçınmıyor, hatta daha da pervasız davranabiliyor.

Bu üç belgeselin ardı ardına seyretmenin bende bıraktığı izlenim ise şu: bu otuz yıldır süren “kirli savaş” yöntemlerinin daha kaç yıl süreceği belirsiz, korkarım, herkesin farkındalığına rağmen uzun yıllar süreceğe benziyor. Bu gerçek de, ABD’nin gücünden falan kaynaklanmıyor. Şer eksenlerinin en önemli müsebbibi, milliyetçi şarkı söylerken Fransız milli marşının ezgisini kullanan Latin Amerikalılar ve kontrgerilla yöntemlerinin ne olduğunu Avrupalılardan öğrendiklerini gururla açıklayan ABDliler; sözün kısası, bilinçsizliklerini ümmi cehaletine eşdeğer düzeye getiren sıradan insanlardır. ABD bir fabl kahramanı değil; Devrim Televizyondan Yayınlanmayacak’ın gösterdiği gibi, sıradan insanlar bilgi alırken manipüle edilmeyi reddedip iktidar düzeneklerini sorguladıklarında çok şey değişebilir.