20 Şubat 2006Bağımsız İletişim Ağı
Filistin'de hükümeti kurma hazırlığındaki Hamas'ın Türkiye'ye resmi davetli olarak bir heyet yollamasının ve Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüşmesinin ardından, ziyaretin anlamı ve olasılıklar tartışılıyor. Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Beril Dedeoğlu, "Bu türden bir girişimin, platformun hiçbir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Türkiye'den Hamas'a yöneltilen tavsiyeler, zaten Hamas'ın başkalarından da duyduğu tavsiyeler" diyor.Dedeoğlu, araştırmacı yazar Faik Bulut ve gazeteci Hüsnü Mahalli, Hamas heyetinin ziyaretini bianet'e değerlendirdi.Dışişleri Bakanlığı, Hamas heyetinin görüşme talep ettiğini ve bunun kabul edildiğini açıkladı. Hürriyet gazetesinden Nur Batur ise Hamas Lideri Meşal'in Türkiye ziyaret isteğini Başbakan Erdoğan'ın, 13 Şubat'ta Bakanlar Kurulu'na getirdiğini, ziyaretin gizli kalmasının tartışıldığını, her şeyin açık ve şeffaf olması kararlaştırıldığını ve bakanların 3 gün bu sırrı sakladığını yazdı. İsrail Başbakanlık Sözcüsü Raanan Gissin'in "Biz Öcalan'la görüşseydik siz ne hissederdiniz" sözlerini, Dışişleri Bakanlığı, "talihsiz, yersiz ve yanlış bir beyan" olarak nitelendirdi. İsrail Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanlığı'nın brifing verme isteğini de reddetti. Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı Deniz Baykal'sa, "Hamas, AB ve Türkiye'nin terörist örgütler listesinde yer alan bir kuruluş. Türkiye'nin tek taraflı bir kararla, Dışişleri Bakanlığı'nı da devre dışı tutarak böyle bir olupbittiye sürüklenmiş olması ciddi sorunlar yaratacak" dedi. Dedeoğlu: Arabuluculuk tek tarafın talebiyle gerçekleşmezDışişleri'nin açıklamasına göre, "Hamas Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal ve beraberindeki heyet ülkemize gelmek için talepte bulundu." Türkiye de, "Filistin yasama seçimlerinden galip çıkmış bir grubun temsilcileri olarak heyetin gelişine izin" verdi.Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, bugün (20 Şubat) yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Hamas görüşmesinde şu noktaları vurguladığını söyledi: * Kurulacak Filistin devleti ile İsrail'in birlikte yaşaması * Barış yapılacaksa şiddetten uzak durulması * Yol haritası çerçevesinde müzakerelerin yeniden başlamasıBakan Abdullah Gül de, "Ben Filistin'le ilgilenmeyeceğim de kim ilgilenecek? Bu büyüklüğünün ve gücünün farkında olmamak demektir. Önemli olan nedir? Önemli olan ne konuşuyorsunuz, önemli ne mesajlar veriyorsunuz,önemli olan budur. Ve bunlar en doğru şekilde yapılmıştır" diye konuştu. Oysa Hamas sözcüsü Meşal bugün (20 Şubat) gazetelerde yer alan haberlere göre Türkiye'ye gelmesinin "AKP'nin daveti üzerine gerçekleştiğini" herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermeyecek açıklıkla bildirdi. Prof. Beril Dedeoğlu da, görüşmelerin nasıl gerçekleştiğinin net olmamasının "Türkiye'nin dış politikadaki tecrübesizliğini" gösterdiğini söylüyor."Bu durum, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) tasarlamış olduğu bir şey gibi üstlerine yıkılmamalı. Daha çok, kucaklarında buldukları bir şey bu. 'Heyeti kim çağırdı' sorusunun yanıtı hâlâ bulunamadı. Ziyaret resmi mi, değil mi, hâlâ bilinmiyor. Asıl bunların net olması gerekirdi."Dedeoğlu, Hamas'ın dünyaya açılmak için "tümüyle Batılı olmayan Batılı bir ülkeye" gereksinim duyduğunu, mevcut koşullarda da en cazip görünen ülkenin Türkiye olduğunu söylüyor ve Hamas'ın iki şeyi göstermek istediğini vurguluyor:"Hamas, 'beni terör örgütü sayabilirsiniz, ama siyasi bir varlığım ve Filistin'in geleceğini şekillendireceklerden biriyim' diyor. Ayrıca, 'beni marjinalleştirmeyin, şiddete itmeyin. Şiddet olursa bilin ki sebebi sizin tutumunuzdur' mesajını veriyor."Ama, temel sorun "arabuluculuk" iddiasında, Dedeoğlu'na göre. Dedeoğlu bu denklemin İsrail olmaksızın kurulamayacağını söylüyor:"Eğer Türkiye'nin yapmak istediği arabuluculuk idiyse, arabuluculuk bir tek tarafın talebiyle gelişmez; hele İsrail'e rağmen hiç olmaz. İsrail'in de bunu talep ediyor olması gerekir. Bunun dışındaki çabalar pek anlamlı değil.""Hamas'a verilen tavsiyenin ise hiçbir zararı yok; ama daha önce kurulmuş stratejik dengelere rağmen yürütülmesi de sakıncalı. Yapılış biçimi acemice; çünkü tüm tarafların rızasına dayalı değil. Dayanması gerekirdi."Bulut: Arabuluculuğun hayata geçme şansı yok Faik Bulut da, Türkiye'nin Ortadoğu'da politikaları belirleyebilecek bir güce sahip olmadığı kanısında."Hamas kendince, İsrail-ABD kuşatmasına karşı bir huruç, karşı kuşatma harekatı uyguluyor. "AKP'yle ikisinin arasında, ideolojik bazda, İslami bir aidiyet var. AKP'nin üzerinde, özellikle dış politikada, neo-Osmanlıcı grubun etkisi var. Türkiye bir arabuluculuk rolü oynamak istiyor."Ama, bu isteğin hayata geçme şansı yok Bulut'a göre:"Türkiye orta boy bir devlet. Orta boy devletlerin etkinlikleri sınırlıdır. "Geçmişte çok büyük devletler, Rusya, SSCB, Arap ülkeleri, bu sorun için arabuluculuk teklif ettiler. Ama hep ABD-İsrail engellemesiyle karşılaştılar. Bir devletin arabuluculuk yapabilmesi için, bütün çevrelerle çok iyi ilişkilerin bulunmasının yanı sıra, dayatabilecek bir nüfuzunun olması gerek. Bu olmazsa, arabuluculuk girişiminin altı boştur."Bulut, Türkiye'nin arabuluculuk için yeterli deneyime, donanıma da sahip olmadığı kanısında:"Türkiye'nin böyle bir misyonu gerçekleştirebilecek ne uzman diplomatik kadrosu, ne tecrübesi ne de parası var. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde başarıyla bitirilen büyük bir arabuluculuk girişimi yok. Bulgaristan Türkleri, Irak Türkmenleri, Azerbaycan-Ermenistan uzlaşması için girişimler hep çuvalladı."Bulut, Türkiye'nin herhangi bir arabuluculuk girişimini ancak "Büyük Ortadoğu Projesi " (BOP) kapsamında onay görmesiyle gerçekleşebileceğini söylüyor:"BOP'a bağlılığını ilan etmiş bir Türkiye, ABD'yle İsrail'in onayını almadan bu işe girişirse -Arap ülkelerinin de onayı olduğunu varsayalım- başaramaz. ABD'yle İsrail'se, ancak stratejik nedenlerle, BOP'a daha fazla hizmet için yetki verirler. Bu da barış yolunda, halklar lehine ne kadar başarı sayılır, şüpheli."Mahalli: Türkiye 80 yıldan sonra yeniden Ortadoğu'yla ilişki kuruyor Gazeteci Mahalli de, Hamas heyetini AKP'nin davet ettiğini doğruluyor ve ekliyor:"Bu görüşme çok önemli; Türkiye, bölgesel, uluslararası politikası açısından inisiyatif aldı. Batı, ABD de dahil olmak üzere, hep Hamas'a silahlı mücadeleden vazgeçmesi için çağrı yapıyordu; Türkiye de bunu söyledi."Mahalli, görüşmenin "Türkiye'nin hanesine yazılan olumlu bir puan olduğunu" söylüyor."Türkiye 80-90 yıldan fazladır, Ortadoğu'dan uzak; şimdi yeniden, yeni tür bir ilişki kurmak istiyor. Bunun sonucu 3 günde alınmaz. "Ama 1 Mart 2003'te tezkerenin reddinden sonra, Türkiye'nin Ortadoğu politikası inanılmaz derecede gelişiyor."Mahalli örnek olarak da İslam Konferansı Örgütü'nü (İKÖ) veriyor:"Türkiye İKÖ toplantılarının hepsinde, neredeyse itildi, kakıldı. Fakat son dönemde Ekmeleddin İhsanoğlu İKÖ'nün genel sekreterliğine seçildi. Bu politikaların doğru olduğunu gösteren örneklerden biri."AKP'nin iki mesajı Bulut, AKP'nin bu görüşmeyle iki mesaj verdiğini söylüyor."Dışarıya, 'Hamas kartını da elimizde tutuyoruz' denmiş oluyor. Bunun pratikte karşılığı yok. Ama bir kendini pazarlama, imaj oluşturma çalışması olarak değerlendirilebilir."İçerideyse, kendi tabanında yıpranan imajını düzeltme çabası. Son dönemde İslamcı kesimlerden AKP'ye "Müslümanların emekleri üzerine gelip oturdunuz, onlara sırt çevirdiniz' eleştirileri yoğunlaştı. AKP şimdi 'biz bu değerlere bağlıyız' mesajı veriyor."Hüsnü Mahalli'ye göre de, basında yer alan tepkiler "yaygara". "Türkiye'de ulusal medya hükümeti neredeyse düşman ilan etti. Oysa bu tür görüşmelerde, Genelkurmay'dan Başbakan'a ortak karar alınır. Hata yok."İsrail'i bir yana bırakırsanız, uluslararası planda medyada yansıtıldığı kadar büyük bir tepki yok. ABD'nin itirazı çok fazla değil. ABD, Avrupa ve İsrail medyasında bile bu kadar yaygara kopmadı."Dedeoğlu: Top Hamas'ta deme imkanı var Beril Dedeoğlu, Hamas'ın davranış biçimlerinin yönlendirilmesinin İsrail'in de elini rahatlatabileceğini, mevcut durumu hem Filistin'in hem de İsrail'in yararına olacak şekilde dönüştürmenin önemli olduğunu söylüyor."Hükümetin şimdi, 'Biz farklı medeniyetlere kucak açmış bir ülke olarak şans verdik; top şimdi Hamas'ta' deme imkanı var. Hamas-İsrail ikili ilişkileri, Hem İsrail'in hem Filistin'in varolma meselesi. Ördüğü duvar İsrail'i de hapsediyor çünkü. Bu zeminlerin İsrail'e de katkı sağlayacak bir çizgiye taşınması önemli."Dedeoğlu, Filistin seçimlerinden Hamas'ın çıkmasınıysa şöyle yorumluyor:"Hamas'ın seçilmesi, Sadece radikal İslam'la ilişkili değil; ekonomik, toplumsal bir boyutu da var. Hamas, Filistin halkına yıllardır yardım götüren bir cemaat. Bunun getirisini denemek isteyen, Hamas'ın radikal eylemlerine gönül vermeyenler de Hamas'a oy verdi."Dedeoğlu, Hamas'ın radikalliğini sürdürmesinin İsrail'de de radikal eğilimlere yol açacağını söylüyor."Hamas, Bütün Filistin'i temsil etmiyor. El Fetih'e bağlı güçlerin direnişi söz konusu olursa, Hamas radikalliğini koruyacaktır. Dolayısıyla Hamas'ın seçmenine verdiği vaatlerdeki en küçük esneklik Filistin'de iç karışıklığa yol açacak, taraflar daha radikalleşecek. Oysa, iktidarın merkeze kayma eğilimi artar. "Bunun İsrail'e yansıması da benzer bir davranış olacaktır. İsrail'deki seçmenlerin de radikal eğilimlere yönelmesine yol açar. Bu da barış sürecini erteler."Mahalli'yse Filistin'deki durumunu unutmamak gerektiğine dikkat çekiyor:"Ortada bir Filistin devleti, ülkesi yok. 39 yıldır İsrail işgali altındaki iki Filistin toprağı var. Dün Meclis toplandı; ama İsrail üyelerin bir araya gelmesine izin vermedi. Meclis uydu bağlantısıyla, ekranlar aracılığıyla görüştü."İsrail isterse meclisi basar, üyelerini tutuklar, hatta öldürebilir. Son dönemde Hamas'ın 60'tan fazla yöneticisi öldürüldü.""Eğer şans tanınırsa, Filistin devletinin kurulmasına izin verilirse, Hamas'ın radikal davranışlarından vazgeçeceğini, kendini yenileyeceğini düşünüyorum."Dedeoğlu, mevcut durumun bir fırsat barındırdığını da söylüyor: "Her iki tarafta da evinin içini düzeltme, kalkındırma imkanı oluşturabilir." (TK/EK)