7 Kasım 2007
Partisinin Meclis grup toplantısında konuşan Demokratik Toplum Partisi (DTP) Grup Başkanı Ahmet Türk, 8 askerin serbest bırakılmasındaki rolleri nedeniyle yapılan eleştirilere yanıt verdi.
DTP Grup Başkanı Türk, “İnsani boyutlarıyla olayı ele aldığımızı, bu gençlerin hiçbirine zarar verilmemesi için vicdani bir sorumluluk duyduk. Bu vicdani sorumluluk gereğiyle çalışmalar yaptık. Şimdi aslında teşekkür edilmesi gerekirken, adeta suçlanan bir grup konumuna getirildik. Gerçekten hepimizi üzen açıklamalarla karşı karşıya kaldık. Bir taraftan soruşturmalar açılıyor. Yani 8 gencin ailelerine kavuşması için hiçbir zarar görmemesi için çaba gösteriyorsunuz ve suçlu oluyorsunuz” dedi.ARKADAŞLARIMIZ GRUP KARARIYLA GİTTİTürk, “Bu arkadaşlarımız, kendiliğinden gitmedi. Grubumuzda kutsal gördüğümüz, o askerlerin yaşamasını önemsediğimiz için grubumuz tartışarak, görüşerek grup kararı alarak gittiler. Şimdi 3 arkadaşımız hakkında sanki bireysel bir tavırmış gibi veyahut açılan davalarda bu şekilde gösterilmeye çalışılıyor. Hayır biz grup kararıyla bu işi yaptık. Böylesi bir görevi üstlendikleri için kendilerine teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
Türk, sözlerini şöyle sürdürdü: Adalet Bakanı’nın yaptığı açıklamalar gerçekten hayret verici, ürperten açıklamalar. ‘Bu askerlerin sağ döndüğüne sevinemedim’ diyor. Böyle sorumsuzca bir açıklama ben bugüne kadar duymadım, görmedim. Bir daha böyle bir açıklamayı görmek de istemiyorum yaşamak da istemiyorum. Hükümet Sözcüsü, ‘Suç üstü yakalandılar’ diyor. Yaşama hakkına duyduğumuz saygıdan dolayı, insan yaşamına ve özgürlüğüne önem veren insanlar olarak, eğer birilerinin burnu kanamadan kurtulmasına katkı sunmuşsak, bundan sadece ve sadece mutluluk duyarız. Bundan dolayı açılmış olan soruşturmaları, şoven, milliyetçi anlayışları tatmin etmek için olduğunu dünyaya ilan ederiz.”BİZ YAPINCA SUÇ OLUYOR8 askerle ilişkin girişimlerinde TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna başvurduklarını belirten Türk, “Parlamentoda pek çok kişiyi böyle kutsal bir işe ortaklaştırmak için çaba gösterdik, destek alamadık. Aslında Grup olarak diğer gruplarla bir şeyler yapmak istedik ama hiçbir kıpırdama olmadı. Ancak bugün, Irak’tan ABD elçiliği üzerinde, hatta Cumhurbaşkanı’na ulaşan bir trafiğin olduğunu görüyoruz. Bu trafik sonucunda MİT devreye giriyor, bazı çalışmalar yapılıyor, bunların kurtarılması için. Peki biz bu ülkenin insanıyız, grubu olan bir siyasi partiyiz. Birileri yaptığı zaman çok iyi de Parlamentoda grubu olan bir siyasi partinin buna bir şeyler katması suç oluyor. Bunu gerçekten anlamakta zorluk çekiyoruz” diye konuştu.BİZE OY VEREN SEÇMEN DE KUTSALDIRBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’de bir soru üzerine “Operasyonun kesinlikle oradaki insanlarımıza karşı, Kürt’lere karşı bir yönelme olmadığını” söylediğini belirten Türk, şöyle konuştu: “Sayın Başbakan nasıl bir olgunlukla ‘böyle bir şey yok’ diyor. DTP’ye oy veren insanları kendi yurttaşı olarak görmüyor mu? Biz bu ülkede gelecekle ilgili projeleri olan herkes kadar bu Mecliste hakkı olan, herkesin saygı göstermesi gereken insanların iradesiyle buraya geldik. Bize oyunu veren seçmen, AK Parti’ye oyunu veren seçmen kadar kutsaldır, onun kadar bilinçlidir. Ama bizleri, DTP grubunu bir susması gereken, konuşmaması gereken, dinlemesi gereken bir grup olarak değerlendiriyor. Biz buraya düşüncelerimizi söylemek için geldik. Konuşmayın, yorumda bulunmayın, düşüncenizi açıklamayın diye halkımız bizi buraya göndermedi. Biz söylemeye devam edeceğiz.”AK PARTİ KÜRT MİLLETVEKİLLERİNİ REHİN ALDITürk, Başbakan Erdoğan’ın, “aslında Doğu ve Güneydoğu’da DTP’den daha fazla oy aldık. 70 tane Kürt milletvekili o bölgede partimizden seçtirdik” dediğini belirterek, bu milletvekillerinin Kürt sorunuyla ilgili bir tek kelime söyleme cesareti gösteremediklerini iddia etti. Bu vekillerin Başbakanlık Tezkeresi için oy kullandıklarını savunan Türk, “Bir yerde rehin aldınız. Bizleri de mi rehin almak istiyorsunuz. Hayır biz rehin olmayız. Vicdanı hür olan düşüncesi hür olan insanlarız. Biz bunun mücadelesini veriyoruz” diye konuştu.Türk, son dönemde MHP’nin açıklamalarını da eleştirerek, “MHP, oyları kendi partisine çevirmenin formüllerini arama peşinde; ‘Ben ne dersem o şoven milliyetçi kesimi kendime nasıl bağlarım’... Burada halkın iradesiyle seçilmiş insanların ihanetçi ilan etme hakkına sahipmiş gibi davranıyor. Bu hakkı kim veriyor? Eğer farklı düşüncelere sahipseniz, bu Parlamentoda farklı düşüncelere sahip insanların da olabileceğini, olması gerektiğini hazmetmeniz gerekir. Eğer siz bunu kavrayamıyorsanız demokratik sistemde sizin hiç yeriniz yok” dedi.CESURCA ‘KÜRT SORUNU VARDIR’ DİYEMEDİLERTürk, Türkiye’nin sıcak gelişmeler ve gündemlerle karşı karşıya olduğunu belirterek, “Bugün yaşanan ulusal ve uluslararası trafiğin tek nedeni aslında Kürt sorunudur. Ancak yıllarca sadece ‘Kürt’ sözcüğünü kullandığı için bu ülkede aydınlar, yazarlar, siyasetçiler cezalandırıldılar. O dönemlerde ülkeyi yöneten siyasetçiler cesurca çıkıp ‘Kürt’lerin sorunu vardır’ diyemediler. Bugün Kürt sorununun, hepimizin canını yakan bir noktaya geldiğini görüyoruz” diye konuştu.Türkiye’de bugün Kürt sorunundan ve DTP’den başka hiçbir şeyin tartışılmadığını ifade eden Ahmet Türk, şöyle konuştu: “Peki tüm basının dünyanın hepimizin ders çıkarıp, bunu olgunlukla tartışılmasını istemek ihanet midir? Gerçekten öyle bir mantık var ki sanki bunu tartışanlar ihanet içinde; buna karşı duruşuyla şoven anlayışı öne çıkararak Türkiye’yi bir felakete götürmek isteyenler de vatansever olarak değerlendiriyor. Aslında acizlik budur. İktidarın acizliği buradan gelmektedir.”
Türk, Erdal İnönü'nün cenaze törenine katılarak, İnönü'nün eşi Sevinç İnönü'ye taziyelerini sunmuştu. |
‘MASANIN NE GÜNAHI VAR?’Bu arada, Türk, geçen hafta Türkiye’nin siyasi tarihinde çok önemli bir kişiliğin kaybedildiğini belirterek, Erdal İnönü’yü rahmetle andığını söyledi.İnönü’nün son günlerde siyasilere yönelik “Birbirinize karşı, insanlarınıza karşı kin ve nefret duymayın. Onları sevgiyle kucaklayın” dediğini belirten Türk, “Son vasiyeti buydu” dedi.Bir gün Parti Meclisi çalışmaları sırasında birilerinin Erdal İnönü’ye “Sayın Genel Başkan, lütfen yumruğunuzu masaya vurun” dediğini anlatan Türk, İnönü’nün ise “Peki masanın ne günahı var?” diyerek espri yaptığını anlattı.