Türkiye'de son 40 yılda Van Gölü'nün 3 katı, Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü'nün 25 katı oranında sulak alan yok olurken, kara yüzeyinin yüzde 90'ında çeşitli şiddetlerde erozyon görülüyor ve verimli topraklar da hızla kaybediliyor.
AA muhabirinin Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye ve TEMA'dan aldığı bilgilere göre, küresel ısınma ve bilinçsiz tarımsal sulama yüzünden Türkiye'nin sulak alanları ve birbirini tetikleyen sorunlar yüzünden verimli toprakları kaybediliyor.
Son 40 yıl ele alındığında 2,5 milyon hektarlık sulak alanın yarısı çeşitli nedenlerle yok oldu. Bazıları sinek üreten bataklık olduğu gerekçesiyle kurutuldu, bazıları besleyen kaynaklarının üzerine baraj ve gölet kurulması nedeniyle kurudu, birçoğu da tarımsal sulamaya esir düşerek haritadan silindi.
Türkiye'de kaybedilen sulak alanların boyutu küçümsenmeyecek kadar büyük... Yaklaşık 1 milyon 250 bin hektarlık kuruyan alan, Marmara Denizi'nin yüzölçümüne eşit. Sözkonusu kaybın Van Gölü'nün 3 katı, Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü'nün 25 katı, ülkenin en önemli göllerinden olan Tuz Gölü'nün ise 9 katından fazla olması dikkat çekiyor.
10 yıl önce 260 bin hektar olan Tuz Gölü'nün alanı bugün 130 bin hektara düşerken, giderek suyu azalan Beyşehir Gölü'nün önlem alınmazsa 3-5 yıl içinde bataklık haline geleceği belirtiliyor.
Nasreddin Hoca ile özdeşleşen, Türk kirazına kalite kazandıran, Akşehir Gölü ile beyaz kiraz üretiminde önemli rol oynayan Ereğli Sazlıkları kurudu. Ereğli'de sazlıkların kuruması yüzünden iklim bozuldu, meyve üretiminde kalite ve rekolte düştü.
-5 MİLYON YILLIK GÜZELLİĞİ KAYBETTİK-
''Dünyanın Nazar Boncuğu'' olarak nitelendirilen, 5 milyon yıl önce oluşan Meke Gölü, birkaç yıl içinde bataklık haline döndü. 5 milyon yıldır var olan güzellik birkaç yılda kaybedildi. Bunu gören yabancı turistler tepki gösteriyor ancak Konya Kapalı Havzası'nda 30 bin kaçak kuyudan su çekilerek gölün sonu getiriliyor.
Çok sayıda sulak alanın kuruduğu ülkenin yeraltı su seviyesinin yüzde 40'ını barındıran Konya Kapalı Havzası'nda tehlike daha ciddi boyutlara tırmanıyor. Son 20 yılda yeraltı su seviyesi alt havzalarına göre 20-40 metre azalan Konya Kapalı Havzası'nda, kuruyan sulak alanlarıyla yıllardır tehlike çanları çalıyor.
WWF'nin raporuna göre doğal kaynakları şu andaki hızında tüketilmeye devam edilirse, insanlığın 2050 yılında iki gezegene daha ihtiyacı olacak. Bu durum, biyolojik yenileme kapasitesinin yüzde 50 fazlasını tüketen Türkiye için daha büyük önem taşıyor. Çünkü Türkiye'de birbirini etkileyen sorunlar yüzünden sularla birlikte topraklar da kaybediliyor.
Türkiye'de her yıl tarım alanlarından 500 milyon ton, tüm ülke yüzeyinden 1,4 milyar ton verimli üst toprak erozyonla kaybedilirken, ülkenin erozyonla kaybettiği bu topraklar, 25 santimetre kalınlığında, yaklaşık 400 bin hektar genişliğinde bir araziye eşdeğer olarak tutuluyor.
Bitki örtüsü ve özellikle ormanların tahribi sonucu, toprak erozyonu ile her yıl 1 milyar 400 milyon ton toprak göllere, denizlere taşınarak ya da barajları doldurarak yitiriliyor.
Ülke topraklarımızın yüzde 90'ında çeşitli şiddetlerde erozyon yaşanıyor (yüzde 63'ünde çok şiddetli ve şiddetli görülüyor) ve bu durumun Avrupa'nın 17, Kuzey Amerika'nın 6 katı civarında olduğu belirtiliyor. Türkiye'de akarsularla birlikte alandan taşınan toprağın, ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katı daha fazla düzeyinde olduğu vurgulanıyor.
Fırat Nehri yılda 108 milyon ton, Yeşilırmak 55 milyon ton toprak taşırken, Keban Barajı'na 32 milyon, Karakaya Barajı'na 31 milyon ton toprak birikiyor. Bu birikme barajlardan faydalanmayı azaltıyor.
Türkiye'nin topraklarının sadece yüzde 15'inin üstün verimli olduğunu bunların da giderek kaybedildiği belirtiliyor. Cumhuriyetin ilanından bu yana 44 milyon hektar mera alanı 12,3 milyon hektara kadar gerilerken, her yıl kaybedilen 1 milyar 400 milyon ton toprağın 500 milyon tonu tarım alanlarından gidiyor.
-BÖYLE GİTMEMELİ...-
NASA'nın yaptığı araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi ve etkili tedbirler alınmaması halinde Türkiye'nin büyük bir bölümü 2040 yılında çöl olacak.
Erozyonla baraj göllerinin dibine yığılan topraklar, barajların doğal ömrünü yüzde 50 oranında azaltabiliyor. Bunun sonucunda yüksek değerde hidrolojik enerji ve kullanma suyu kayıpları meydana geliyor. Örneğin, dünya barajlarına erozyonla getirilip depolanan topraklar, enerji ve kullanma suyu bakımından yılda 6 milyar dolarlık bir zarara neden oluyor. Türkiye'de bunun tipik örneği Keban Barajı'nda görülüyor.
Türkiye'de 15 barajın (Altınapa, Bayındır, Buldan, Çaygören, Selevir, Çubuklu, Demirköprü, Hirfanlı, Karamanlı, Kartalkaya, Kemer, Kesikköprü, Seyhan, Sürgü, Yalvaç) ömürlerinin tahmin edilenden önce dolmuş ya da dolmak üzere olduğu vurgulanıyor. Bunlara ek olarak ülke ve bölge için büyük önem taşıyan Keban, Karakaya ve Atatürk barajlarında da tehlike çanları çalıyor.
-GERİ KAZANMAK KOLAY OLMUYOR...-
Kaybedilen sulak alanlar ve verimli topraklar ekonomik açıdan büyük çapta zarara yol açarken, geri kazanımları kolay olmuyor.
Sulak alanları geri kazanmak, kuruyan gölleri eski haline getirmek için yüzlerce yıl gerekiyor. Örneğin Konya'da yeraltı su seviyesi giderek düşüyor. İçilebilir özellikteki temiz yeraltı suyu ile Tuz Gölü arasında kot farkı 15 metreye kadar indi.
Önceden 50 metrenin üzerindeki farkın 15 metreye kadar inmesi tehlikeyi beraberinde getiriyor. Böyle giderse 5-6 yıl sonra Tuz Gölü'nden yer altı suyuna doğru akış başlayacak ve temiz su tamamen bozulacak. Bu durumda da hayatın biteceği Konya Kapalı Havzası'nda yeraltı suyunun temizlenmesi için 1400 yıl gerekecek.
Aynı şekilde üretilemeyen bir kaynak olan verimli toprağın 1 santimetresi ortalama 500 yılda oluşuyor. Tarım yapılabilmesi için gereken minimum 40 santimetrelik toprağın oluşması ise ortalama 20 bin yılda gerçekleşiyor.
1 ton buğday elde edilmesi için bin ton, 1 porsiyon bonfilenin yenecek halde sunulabilmesi için (hayvanın büyümesi, beslenmesi vb.) 9 bin 800 litre, 1 pilicin yenebilir hale gelmesi için 1200 litre, 1 kilo ekmek için 400-1200 litre suya gereksinimin duyulduğu günümüzde kaybedilen ülke suyu ve toprağı için harekete geçmenin önemine işaret ediliyor..
Yıllardır sulak alanların kuruduğu ülkede bilinçlenmenin, büyük kentlerde su kesintilerine gidilmesiyle başladığını belirten WWF-Türkiye ve Tema Vakfı yetkilileri, ''40 yılda 1,25 milyon hektar alanı kaybettik. Halen kayıplar sürüyor. Kişi başına düşen su azaldı, topraklarımız verimini kaybetti. Artık ülkede daha ciddi önlemlerin alınması gerekiyor'' dedi.