Suç ve Ceza

-
Aa
+
a
a
a

Hani şeytani bir kriminal dehanın tüm olasılıkları en ince ayrıntısına kadar hesaplayıp, suçu oluşturan sonuca neden olan eylem ile bahse konu sonucun arasını açarak kendini suçtan uzaklaştırdığı bazı hikâyeler vardır. Başta Filipinler olmak üzere Doğu Asya’yı vuran Haiyan tayfunu tam da böyle bir senaryoyu ortaya koydu.

Ekonomi Ekoloji’nin bu haftaki bölümü için Filipinler’den 350.org Güneydoğu Asya Koordinatörü Zephanie (Zeph) Danieles’e bağlandık. Bize şunları söyledi:“Gezegende Filipinler diye küçük bir ülke var ve geçen hafta Haiyan tayfunu bizi vurdu. Durumu sözle tarif etmek imkânsız... Evet, devlet gerekli karşılığı veremedi. Ama zaten ortada altyapı diye bir şey kalmadı ki. Şimdi insanlar açlık ve susuzlukla karşı karşıya. Cesetler hâlâ etrafta. 10 bin insan öldü deniliyor ama resmi raporlara göre şu ana kadar sadece bir kaç düzine ceset toplanabildi.

 Bunun adı iklim değişikliği. Şu anda Varşova’da devam eden iklim zirvesinde bu konuya bir çözüm gelmesini umut etmek isteriz. Ama maalesef bu tarih bu umudumuzu azaltıyor. Geçen yıl Doha’da yapılan iklim zirvesinden önce de bizi bir tayfun vurmuştu ve herhangi bir adım atılmamıştı. Bilemiyorum, belki artık bir şeyler değişir. Her şey gitti. Tacloban kenti haritadan silindi.

Bizim başımıza gelenin bir ders olmasını dilerim ama devletler hâlâ seragazı emisyonlarını azaltma kararını erteleyip duruyorlar. Bedelini ise bizler ödüyoruz. Bu ataleti Filipinlilerin anlaması imkânsız. Bu eylemsizlik sonucunda Filipinler’de binlerce insan öldü. Bu bir suç. Filipinler’de insanlar iklim adaleti istediklerini haykırıyorlar.

Şimdi iklim felaketini önleyebilmek için şimdi Haiyan’dan iki kat daha kuvvetli olmalıyız.”

Bu arada süperfırtınalar ve iklim değişikliği arasındaki ilişkiyi gösteren bilimsel çalışmaların sayısı da giderek artıyor. ABD Okyanus ve Atmosfer İdaresi tarafından toplanan verilere göre Haiyan tayfunu oluşurken Filipinler’in Doğusundaki deniz suyu sıcaklıkları normalden 0.5 ile 1 derece daha yüksekti. Fırtınalar enerjilerinin büyük kısmını deniz suyu sıcaklıklarından alıyorlar. Dolayısıyla, normalden yüksek deniz suyu sıcaklıkları, daha şiddetli fırtınalar anlamına geliyor.

Suç ortada. Filipinler insan yapımı bu felaketle uğraşırken, bunun baş sorumlusu devletlerin temsilcileri Varşova’da vakit harcıyorlar. Türkiye gibi bazıları ise Varşova’ya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yetkili göndermeye tenezzül dahi etmiyor.

Belki de Filipinler’le dayanışma göstermek için şu an Varşova’daki iklim aktivistlerinin yaptığı gibi açlık grevine girmenin yanı sıra oradaki devlet temsilcilerine, onların rahatını kaçıracak bazı doğrudan eylemlerle hayatın gerçeklerini hatırlatmak iyi bir fikir olabilir.