''Sahaya Besmelesiz Çıkmıyorlar'': Akşam Gazetesi'nin 8 Mart 2005 tarihli, ilk sayfadan manşeti. Bahri Havadır imzalı haber devam ediyor: ''Fransız futbolunda Müslüman yıldız hakimiyeti başladı''. Konu mankenleri ise devre arası transferleri Fransız, Müslüman futbolcular. Haber evlere şenlik, tüm yazının özetinden, Anelka'nın ve Ribery'nin futbolcu mu yoksa yeşil sahalara gönderilmiş mesihler mi olduğu konusunda ciddi şüphelere düşüyoruz.
Galatasaray'ın Fransız oyuncusu Ribery'nin ağzından verilen ''Derbiye çıkarken Fatiha okudum, bol bol dua ettim'' sözleri ile, arkadaşın güzel oyunun altında yatan yegane neden ifşa ediliyor. Din ve futbol işlerinin birbirine karıştırıldığı, memleket insanının duymak istediği ''İçinde Türk ve Müslüman geçen ve ecnebiyi teslim alan'' tipik bir haber. Zamanında, İsveç açıklarında yaşanan ve birçok insanın öldüğü feribot faciasında da kurtulanlar arasında vatandaşımızı fark eden Hürriyet, haberi ''Faciadan kurtulan müthiş Türk'' gibi garip bir onurla vermişti. Sonrasında müthiş Türk İsveç'e iltica eden eski bir Dev-Genç'li çıkınca, içerden küçük bir haberle ''Dev-Gençli çıktı!'' başlığına çark etmişti. ''Haydaaa, oldu mu şimdi, Türk-Genç, iyiydi de, Dev-Genç nereden çıktı!''(yazarın notu)
Neyse yazıya dönelim: Haberde öyle ifadeler var ki, işin şirazesi nasıl kaçırılır kabilinden örnekleri zorluyor. Mesela bir yerinde ''Zidane'e hayranlık Müslümanlığa ilgiyi artırdı'' yazıyor. Düşünün ki, bir grup insan var ve sırf Zidane ilgisinden Müslüman oluyor. Zidane hastası bir cemaatten kime fayda gelir, orası da meçhul. Bir kere gaza gelinmiş tutana aşk olsun. Koy verip gidiyor haber: ''Fransızların İslam aşkı...''. İnsan bir anda Fransız tribünlerini düşünüyor: ''İçimdeki İslam aşkı bambaşka, bu büyük cemaatinle çok yaşa!!'' diye tezahürat yaparken...
Peki ya; tersi bizde olsa, ne olurdu diye düşünmeden edemiyoruz. Düşünsenize ''Hagi'' ilgisi Galatasaray taraftarını, ''Nouma'' ilgisi Beşiktaş taraftarını ''Van Hooijdonk'' ilgisi Fenerbahçe taraftarını Hıristiyanlaştırıyor veya Almanya'daki bir gazete ''Sahada istavroz çıkarıyorlar'' veya ''Türklerin Hıristiyanlık aşkı'' diye manşet atıyor. Aman diyor ve titreyip kendimize geliyoruz. Zaten onların da böyle bir şeye niyetleri yok gibi...
Çocukken, bir mahalle maçından önce, cuma namazına gitmiştik. Bir taşla birkaç kuş vuralım diye de tüm takımı camiye götürdük (sevap+ galibiyet). Hatta fark atalım diye (+10) öğle namazını bile kıldık. Biz, sessiz sedasız bu dini vecibemizi yerine getirirken, aynı niyetteki rakip mahallenin çocukları da camide hazırlardı. Lakin, çocuklar dini eylemi şenliğe çevirip, ortalığı mavraya verince, caminin hocası bunları bir güzel azarlayarak camiden attı. Biz de ekip olarak, bu saygısızlığın Tanrı katında değerlendirileceğini düşünerek, içten içe mutlu olduk. Ama, sonuç hiç de beklediğimiz gibi olmadı, çoğunlukla yendiğimiz takım bizi evire çevire yendi. Şoke olmuştuk, biz dinine saygılı çocuklar yenilmiş, hocanın camiden attığı ekip maçı almıştı, nasıl olurdu? Aynı, İngiltere'ye 8-0 yenildiğimizdeki hali pür melalimiz. Çocukluk işte!
Hadi biz çocuktuk da, bu koskoca adamlar, ulusal bir gazete vesilesiyle, Allah'la kul arasında neden yine cirit atıyorlar. Çıkmayacak mı, şöyle bir medya imamı, atsın şunları dışarı!
11 Mart 2005 tarihinde Birgün'de yayınlanmıştır.
(Kâr amacı gütmemek şartı ile bu yazının tüm hakları, yazarını ve ilk yayımlandığı kaynağı belirtmek kaydıyla kullanmak isteyene aittir...)