30 Aralık 2006Radikal Gazetesi / The Guardian
2006'nın sömürgeci bir asılmayla bitmesi ve bunun büyük kısmının işgal altındaki Irak'ta devlet televizyonundan yayımlanması manidardı. Arap dünyasında 2006 böyle bir yıldı. Mahkemeye öyle açıkça hile karıştı ki, insan hakları endüstrisinin ABD'deki yegâne şubesi İnsan Hakları İzleme Örgütü bile bunu kınamak zorunda kaldı. Yargıçlar ABD'nin emirleriyle değiştirildi, savunma avukatları öldürüldü, süreç iyi düzenlenmiş bir linç olayı gibiydi. Nürnberg muzafferlerin adaletinin daha onurlu bir uygulaması olarak tarihe geçmişken, Saddam'ın mahkemesi türünün en zalim örneğiydi. 'Büyük Düşünür Bush'un idamdan "Irak demokrasisine giden yolda bir kilometre taşı" diye bahsetmesi, tetiği ABD'nin çektiğini gösteriyor. AB'nin güya idam cezasına karşı çıkan aşağılık liderleriyse yine sus pustu. İdamın ardından Bağdat'ta bazı Şii fraksiyonlar sevinç gösterileri yaptıysa da, epey bağımsız bir kurum olan Irak Araştırma ve Stratejik Çalışmalar Merkezi'nin (IASÇM) yayımladığı rakamlara göre, Iraklıların neredeyse yüzde 90'ı ülkedeki durumun işgalden önce daha iyi olduğunu düşünüyor. Bu araştırma, Kasım 2006'nın üçüncü haftasında yapılan ayrıntılı mülâkatlara dayanıyor. Görüşülen Iraklıların sadece yüzde 5'i ülkenin bugün 2003'ten daha iyi durumda olduğunu söyledi; yüzde 89'u siyasi durumun, 79'u ekonomik durumun kötüleştiğini düşünüyor; 12'si işlerin iyiye gittiğini hissediyor, 9'uysa hiç değişim yaşanmadığını düşünüyor. Yüzde 95'inin asayişin kötüleştiğini düşünmesi pek şaşırtıcı değil. İşin ilginci şu ki, ankete katılanların yüzde 50'si kendini sadece 'Müslüman' diye tanımlarken, 34'ü Şii, 14'ü Sünni olduğunu söylemiş. BM'nin verdiği rakamları ekleyelim: Mart 2003'ten bu yana 1,6 milyon Iraklı kaçtı, her ay 100 bin kişi daha gidiyor; Hıristiyanlar, doktorlar, mühendisler... Iraklıların 1 milyonu Suriye'de, 750 bini Ürdün'de, 150 bini Kahire'de. Bunlar her nasılsa Batı'nın şefkatini uyandıramayan sığınmacılar, zira kaçma sebepleri bizzat AB destekli ABD işgali. Bunlar Üçüncü Reich'ın zulmüyle karşılaştırılmayan zulümler. Saddam'ın idamını gerektiren de bu istatistikler ve 1 milyon Iraklının öldüğüne dair tahminlerdi belki? Saddam'ın ne kadar gaddar olduğunu tartışacak değiliz, ama söz konusu çoğu suçun şimdi ülkesini işgal edenlerle sıkı ittifak içindeyken işlendiğini nedense unutuveriyoruz. Mahkemede patladığı anlardan birinde onun da söylediği gibi, İran'la savaşta Halepçe'de kimyasal gaz kullanma güvenini ona veren, ABD'nin onayı ve Batı Almanya'nın tedarik ettiği zehirli gazdı. Saddam bağımsız bir Irak'ta düzgünce yargılanmayı ve cezalandırılmayı hak ediyordu. Bu yaşadığını değil.
Mübarek ve Suudi kraliyet ailesi de korkmuştur Batı'nın çifte standartları bizi hâlâ hayrete düşürebiliyor. En az 1 milyon kişinin ölümünden sorumlu Suharto da ABD tarafından korunuyordu. Peki ya Irak'ta bugünkü rezaleti yaratanlara ne demeli? Ebu Garib'in işkencecileri, Felluce'nin acımasız kasapları, modelinin Guantanamo olduğunu şişine şişine anlatan Kürt cezaevi müdürü. Bush'la Blair hiç yargılanacak mı savaş suçlarından? Zor. Georgetown Üniversitesi'nde işe alınan Aznar'a ne diyelim, üniversitenin eğitim dili İngilizceyken kendisi tek kelime İngilizce bilmez. Ona verilen ödül, öğrencilerine verilen bir ceza oldu. Saddam'ın linç edilmesi, Arap yönetici sınıfını da ürkütmüştür. Saddam asılabiliyorsa pekâlâ Mübarek ve Suudi kraliyet ailesi de asılabilir, yeter ki onları devirenler oyunu Washington'la oynamaya istekli olsun.