Nükleer Kulüp Genişliyor

-
Aa
+
a
a
a

15/02/2005

 

Kuzey Kore nükleer silahlara sahip olduğunu resmen açıkladı ve bunların teslimi için tartışmaya girmeyi düşünmüyor bile. İran, hâlâ nükleer silah üretmek niyetinde olmadığını iddia ediyor, ancak uranyum zenginleştirme tesislerini geliştirmekte elde ettiği ilerlemeden de vazgeçmeyeceğini söylüyor (yani bu istediği zaman nükleer silahları kolayca üretebileceği anlamına geliyor). Peki Amerika Birleşik Devletleri ne diyor? Amerika Birleşik Devletleri ne diyeceğini bilmiyor ve bocalıyor. Henry Kissinger hem yazılı verdiği hem de televizyondaki demeçlerinde anlaşılmaz şeyler söylüyor. Condoleeza Rice, İran'ı totaliter bir rejim olarak tanımlayıp, Avrupa'dan, İran'ın uranyum zenginleştirme programını sürdürmekte ısrar etmesi durumunda İran'a BM yaptırımlarının uygulanacağını açık ve anlaşılır bir şekilde anlatmasını istiyor (ve Avrupalılar da Rice'a, onun bu gibi aleni ve hatta özel demeçlerinin kesinlikle işe yaramadığını söylüyorlar).

 

Gerçek şu ki, George W. Bush sayesinde cin şişeden çıkalı çok oldu. Ve yine George W. Bush sayesinde Amerika Birleşik Devletleri'nin bu konuyla ilgili olarak kullanabileceği bir askeri veya siyasi gücü yok. Peki şimdi ne olacak? Önümüzdeki yaklaşık üç senelik zaman zarfında gerçekleşebilecek sadece iki olası senaryo var. Birinci olasılık; ABD kendini Irak bataklığından çıkmanın getirdiği zorluklarla boğuşur, çok sert iç siyasi çekişmelere batmış ve boş tehditler savurup susmaktan başka bir şey yapamayacak kadar diplomatik izolasyona uğramış bir halde buldukça Kore veya İran'da önemli hiçbir şey olmaz. Diğer olasılık da ise "süper şahinler", Bush yönetimindeki tüm muhalefetin, silahlı kuvvetlerdekiler de dahil olmak üzere, üstesinden gelerek doğrudan veya üçüncü taraflar (örneğin İran için İsrail) vasıtasıyla  askeri bir cephe açacaklar.

 

Kanaatime göre ikinci olasılığın gerçekleşmesi pek mümkün değil. Her ne kadar gerçekleşme şansı az da olsa yine de bir olasılık var. Ve bu olasılık gerçekleşirse sonuç, özellikle nükleer silahların da kullanılması durumunda, can kaybı açısından korkunç olur (tabii ki Koreliler veya İranlılar için ve ayrıca Amerikalılar için de). En olası sonuç, askeri bir çıkmaza girilmesi ve dünya çapında ekolojik bir felaketin gerçekleşmesidir. Bu olasılık küçük de olsa oldukça korkutucu; bunu önlemek için, bilge ve sağduyulu herkesin elinden gelen her şeyi yapması gerekir.

 

 

Peki daha olası senaryonun gerçekleşmesi yani hiçbir şey olmaması ne gibi jeopolitik sonuçlar doğurur. Bu sonuçlar Amerika Birleşik Devletleri için oldukça olumsuz, bu sebeple Kissinger'i ve olasılıkla Condoleeza Rice'i da kışkırtıyor. İlk sonuç ABD askeri gücünün nüfuzuyla ilgili dünyanın geri kalanının tahminlerinin değişmesidir. Bir zamanlar fiilen yenilmez olduğu düşünülen, ezici Amerikan askeri gücü, Bush yönetimi tarafından benimsenmiş, benzersiz bir dille vaat edilen, "şok ve dehşet" yoluyla dünyaya etki etme becerisini kaybediyor. Kore'nin ve/veya İran'ın böyle önemli bir askeri konuda ABD'ye başarılı bir şekilde karşı koyması, dünyanın genelinde, ABD'nin, O'nu küçük düşürecek Davud'u bekleyen bir Golyat olduğuna dair inancı artıracaktır. Bu durum şüphesiz herkesin kendi yoluna gitme isteğini kuvvetlendirecektir; Washington ister onaylasın ister onaylamasın.

 

"Kendi yoluna gitmek" ne anlama geliyor? Bir dizi ülke, (Kuzey Kore ve İran'ın haricinde) nükleer silah edinmek maksadıyla ciddi adımlar atmaya başlayabilir. Yani bir dizi ülke ABD'yle veya genel olarak Kuzeyle olan ikili veya çoklu ticari görüşmelerde daha katı bir çizgi takip etmeye istekli olacaktır. Yani birçok ülke Dolar'dan uzaklaşmaya daha çok istekli olacaktır. Rusya, petrol fiyatlarını artık Euro üzerinden belirleyeceğini çoktan duyurdu. Diğerleri de onu takip edebilir. Çin, Yuan'ın değerini artık sadece Dolar'la değil diğer para birimlerini de kapsayan bir grupla belirlemeyi düşündüğüne dair işaretler verdi. Ve belki bir gün ABD'nin kâbusu gerçekleşebilir – Dolar'a duyulan güvende geniş ölçekli bir kayıp – bu durum bir kez gerçekleşirse geri dönüşü olmaz ve ABD hükümetinin kırılgan finans yapısını yerle bir eder.

 

ABD şu günlerde Irak'taki 30 Ocak seçimleriyle kaynıyor. Başkan Bush bu seçimleri "özgürlüğün sesini" yansıtan "büyük bir başarı" olarak nitelendirdi. İlk sonuçlar hiç şüphesiz biraz şişirilmişse de, Şiilerin ve Kürtlerin çoğunluğunun oy kullandığı ve Irak direnişinin sadece her gün öldürebildiği kadar adam öldürmeyi başardığı ortada. Bu durum çok mu şaşırtıcı?  Daha fazla insanın ölmemesinin sebebi, yoğun Amerikan askeri önlemleridir (bunlar arasında otomobillerin kullanımının yasaklanması da var).  Peki, Şiilerin oy kullanması şaşırtıcı mı? Dokuz ay önce, hem ABD'ye hem de İyad Allawi'ye geçici ulusal meclis kurulana dek (esas olarak anayasayı hazırlaması için) seçimleri ertelememeleri için şiddetle muhalefet edildiğini hatırlayalım, böylece Şiileri iktidara geçirip İyad Allawi'yi görevinden almayı umuyorlardı. ABD seçimlerin yapılmasına izin verdiyse bunun kesin sebebi, Ayetullah Ali el Sistani'nin, açıkça, seçimleri vazgeçilmez olarak gördüğünü, aksi takdirde ABD işgaline karşı olduğunu ilan edeceğini söylemesidir. El Sistani istediğini aldı ve Şiiler de oylarını kullandılar. Kürtler içinse, seçime büyük bir Kürt katılımının olması asgari ölçüde bile olsa otonomi elde etmek için en iyi teminattı, zaten kendi bölgelerinde fiilen buna sahipler. Sünniler beklenildiği üzere seçimi etkili bir şekilde boykot ettiler. Ayrıca bunun tam ortasında "özgürlüğün sesi" Kürtler, azınlık Hıristiyanların ve Türkmenlerin kendi bölgelerinde oy kullanmalarını büyük oranda engellemeyi başardılar, aksi takdirde Kürtlerin listesine verilen oy yüzdesi düşük görünecekti.

 

 

Şimdi neler olup bittiğini görmek zorundayız. Ancak ABD'nin umduğu gibi bir hükümete sahip olması ihtimali çok düşük. ABD askerleri çekilmeden Irak direnişinin de sona ermesi pek olası değil. ABD basınının seçimlerin yapılmasıyla ilgili sevinç gösterisi yakında son bulacak; paraya, cana ve dolayısıyla ABD kamuoyunun sabrına mal olmaya devam edecek; sonu gelmez düşük yoğunluklu, ama büyük bir silahlı çarpışma gerçeğinin farkına varacaklar. Tüm bu olan bitenin ortasında İran nükleer testini gerçekleştirebilir. Batının tepkisi tabii ki çok büyük olacaktır. İran'da (ve İran dışında da) kamuoyunun onayı da büyük olacak. Ancak bundan sonra jeopolitik gerçeklikler George W. Bush'un kesinlikle hoşlanmayacağı bir yönde gelişmeye devam ederken yeni bir statüko belirlenecek.

 

 

 Çeviren: Evren Dağlıoğlu

  

Yazının İngilizce Aslı:

The Nuclear Club Expands

 

* Uydu fotoğrafının alındığı kaynak: www.digitalgobe.com