Merhaba Kâinat!..
Tefrikacılarınız, bu yılın en güzel magazin haberini oybirliği ile seçtiler: Irak’ın istilâsı 14 Şubat 2003 tarihinde gerçekleşecekmiş! Yani ‘Sevgililer Günü’nde! Sunday Mirror gazetesinin manşetten bildirdiğine göre Yüzbinlerce Amerikan askeri tanklarıyla, toplarıyla o gün gireceklermiş Irak’a. Sevgililerin buluşması. Vuslat. Ölümcül bir yanı yok değil tabii haberin. Doğru çıkarsa, gelmiş geçmiş en unutulmaz Sevgililer Günü olacağına pek şüphe yok. Pembe kalp illüstrasyonlu kartpostallar yerine halı bombaları, kankırmızı güller yerine çimen-biçen-sığınak-delen bombalar. Bu da bir başka vuslat hali zahir ve hepimiz birer magazin kahramanıyız artık.
Özellikle hafta sonu ve hafta başı gazetelerine bakıldığında, ABD’nin sabrı tükenmiş bir âşık edası içinde, bu vuslat’ı hızlandırması ve kolaylaştırması için Türkiye’yi zorladığı görülüyor:
"ABD, Türkiye’ye ... bastırıyor" (Radikal)... "ABD Türkiye’yi ... sıkıştırıyor” (Zaman)... “ABD Başkanı’nın...Türkiye’ye ..., âcil mesajı” (Hürriyet)... “ABD, Türkiye’den ...yanıt bekliyor. Hem de çabuk..." (Milliyet")... "ABD, Türkiye’ye âcil cevap baskısı yaparken...” (Akşam)
“Kestane kebap, acele cevap!” durumları yani. Yeni kuşaklar pek bilmez; eskiden, yani magazin ve sevgililer günü gibi hayatımızı renklerinden muhteşem şeylerin henüz icat edilmediği zamanlarda, âşıklar birbirlerine böyle mâniler yazarlardı işte...
Aklıbaşında ve sağduyu sahibi uluslararası basın mensupları epey bir süredir ortalarda dönüp duran sözlerin, oynanan bu pantomima’nın, en az eski mâniler kadar, hatta onlardan bile daha saçma olduğu konusunda bolca mürekkep tüketiyorlar: “BM’de sahneye konan bu oyunun içimde giderek bir tiksinme, hatta kusma duygusu yarattığı konusunda yalnız olamam herhalde,” diye yazıyor Adrian Hamilton, Independent’ta. “... Kendimizi tehlikeye atma pahasına unuttuğumuz bir gerçeklik var. Kelimeler, demokrasinin değişim aracıdırlar... Kasıtlı olarak ve düpedüz anlamsız halde kullanıldıklarında; başka bir kentte bambaşka bir senaryo uyarınca oynanan oyunu örtbas etmek üzere kullanıldıklarında, o zaman bu değişim aracının değerini iyice düşürmüş oluruz – tabii kendi değerimizi de.”
Yaşayan en büyük İngiliz oyun yazarlarından biri sayılan Harold Pinter, kanser yatağından kalkıp kendini yeni, kanserden daha da korkunç bir “kâbus”un içinde bulduğunda, şöyle yazmış kendi ‘aşk mektubu’nun sonunu: “Bunu yapacaklarına inanıyorum; çünkü, bu sadece Irak petrolünün kontrolü için değil; Amerika yönetiminin şimdi kana susamış vahşi bir hayvan olmasından dolayı. Bombalar onun tek kelime dağarcığı... Avrupa, Amerikan kudretine direnecek ve ona meydan okuyacak dayanışmayı, zekâyı, cesareti ve iradeyi gösteremedikçe, kendisi de Aleksandr Herzen’in bildirgesini hak edecektir: ‘Biz doktor değiliz. Biz hastalığın ta kendisiyiz.’ ”
Mektuplar yağıyor işte.
Türkiye, de herhalde kendi mektubunun ucunu yakıp usulünce bir cevap gönderecektir artık bugünlerde.
Devamı yarın...