No.237 - Pazartesi yeni bir gün

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

Hafta sona ererken Türkiye’nin gündeminde ilk sıraları tutan konularla ilgili olarak fena halde hatalı adımlar attığımızı, yanıldığımızı, yanıltıldığımızı, neredeyse uluslararası bir komplonun kurbanı olduğumuzu... öğrendik. Canımızın ne kadar sıkkın olduğunu tarife teşebbüs etmeyeceğiz.

Bütün bunları nereden öğrendiğimizi sual edecek olursanız Şükrü Sina Gürel ile Bülent Ecevit’in isimlerini verebiliriz hemen.

Şükrü Sina Gürel, son günlerde televizyonlarda sık sık görünüyor, son derece önemli açıklamalar yapmış ve demiş ki Birleşmiş Milletler Türkiye’yi zaman cenderesine, AKP lideri Erdoğan da dış politikayı ipotek altına sokuyor. Hatta, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın hazırladığı Kıbrıs planının da Rum kesimiyle işbirliği içinde hazırlandığını bile iddia etmiş Gürel. Söz konusu belgenin bir ‘komplo’ olduğunu söylemiş.

Gürel bu açıklamaları yaparken insanların kafasında bir istifham işareti, deyim yerindeyse, burgaçlanıyormuş meğer. Çünkü kimse, bu açıklamaların ne sıfatla yapıldığını anlayamıyormuş. Öyle ya; TBMM yemin töreniyle açıldıktan sonra yaklaşık yüzde 1’lik oy oranıyla Meclis dışında kalan DSP mensuplarının milletvekillikleri de hitam bulmuş oluyor. Yani, geçen hafta hükumetin istifasından sonra sadece sade vatandaş olan Gürel’in açıklamalarının hiçbir hükmü yok. Tevekkeli değil; geçen günlerde AKP lideri Erdoğan da Ecevit’in benzer nitelikteki açıklamaları için “kaale almıyorum” ifadesini kullanmıştı.

Bu arada, Ecevit’in durumunun farkındasınız, değil mi? Milletvekili seçilmemiş olmasına rağmen Anayasa’nın, ‘milletvekili olmayan başbakan olamaz’ diyen 109. maddesi kendisi için bağlayıcı olmuyor...

Velhasıl, “Ayıp Oluyor”. Sabah gazetesi de manşetinde aynı ifadeye yer vermiş ve şunu söylemiş: “’Formalite hükumet’, hem dış politikaya müdahale ediyor, hem de pek şık olmayan atamalar yapıyor”. Atamalar mı?.. Evet: “Başbakanlıkta son günlerde 93 kişi işe başlatıldı. Bahçeli, Başbakanlık Baş Müşavirliği’ne atama yaptı. 40 taşıt için 300 şoför görev yaparken, 13 şoför daha alındı.” Taşıt başına artık yedibuçuktan daha fazla şoför düşüyor. Halbuki sıkıştepiş bile olsa beş kişiden fazlasının binebilmesi mümkün değil ki bir otomobile. Nasıl taşınacak bu yük?

Taşınmayacak. Sadece biraz daha komik duruma düşülecek.

Türkiye’de, milletvekili olmayanların konuşmalarını birinci sayfalardan okurken memleket sınırları dışında, başta yaklaşan savaş tehlikesi olmak üzere, başka bir gündem devam ediyor.

Birleşmiş Milletler’in eski silah denetçilerinden, eski asker Scott Ritter, BM Güvenlik Konseyi’nin yeni kararının savaşı kaçınılmaz kıldığını söylemiş. Eskiden, demiş Ritter, müfettişler birşeyler yapabilmişlerdi; yine yapabilmeleri gerekiyor, ama bu sefer olmayacak ve bu utanç verici bir şey. Ritter’ın bunları sıralarda ABD’de ilginç bir gelişme yaşandı ve Temsilciler Meclisi’ndeki başkanlık yarışını Demokratlar’dan Nancy Pelosi kazandı. Pelosi, 62 yaşında, 5 çocuk annesi, Gay March’ların sabık katılımcılarından ve kürtaj konusunda serbestlikten yana bir kadın. Ayrıca, Irak savaşı konusunda diğer Demokratlar’ın aksine Bush’a muhalefet etmiş bir siyasetçi.

Bir haber de Arjantin’den. Yakın zamana kadar IMF’nin medar-ı iftiharı durumundaki ülke, Dünya Bankası’na olan borçlarının ancak faizini ödeyebileceğini ifade ederek konsolidasyona gitmiş bulunuyor. İşin kötüsü, IMF ile yapılan acil görüşmeler de olumlu sonuç vermemiş. Arjantin’de bundan sonra yaşanacaklar hakkında bir şey söylemek gelmiyor içinden insanın.

Haftayı bitirirken kafamızdaki öncelikli konunun, artık bir an önce bir hükumete kavuşmak olduğunu farkediyoruz. Bugün sabah saatlerinde AKP lideri Erdoğan, Cumhurbaşkanı Sezer ile biraraya gelerek başbakan adaylarını sundu. Sezer de en kısa zamanda görevlendirmeyi yapacağını açıkladı.

Pazartesi yeni bir gün...

Devamı haftaya...