Merhaba kâinat!..
Hafta sonundan kalma felâket haberleriyle daldık yeni haftanın içine: Dünyayı ve özellikle Orta Avrupa’yı darmadağın eden tufansı seller Avrupa’nın ortasında yeni bir gölü haritalara nakşettiler... Bu tuhaf dünya halinin mikrokozmik bir örneği de Türkiye’yi ve özellikle İstanbul’u yalayıp geçti. Geçerken, üç delikanlı ile o delikanlılardan birinin babasını da götürdü. Geçimleri için kaynakçılık yapan gençler, hayli anlaşılabilir nedenlerle futbol da oynama lüksünü hayatlarıyla ödediler. Kâğıthane Belediyesi’nin halı sahası “elektrikli sandalye”ye döndü. Haberin ayrıntıları, nefes kesici grotesk özellikler taşıyor: Bir anda sele dönüşen yağmurdan kaçan kaynak ustası elektriği kesmedi. Maçı kazanan Abide-i Hürriyet oyuncuları, sahadan çıkarken suya girdi. Elektrik akımına çarpılan delikanlıların çırpınışını görenler, bunu “...sevinç gösterisi sandı. Ancak, oğlu da aynı takımda oynayan Mustafa Eryılmaz, faciayı farkedip yardıma koştu. Üçünü kurtardı, ama diğer üç gençle birlikte can verdi... Diğer çocuklar ise çaresizlik içinde... yarım saat saha ortasında, elektrik akımının kesilmesini bekledi... Sonunda, şalteri indiren Sanayi Spor menajeri ... daha büyük bir felâketi önledi.” (Akşam)
Elin altında indirilebilecek bir ‘şalter’ bulunamadığı için önlenemeyen daha büyük felâketler kol geziyor ortalıkta. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de bugün (Pazartesi) kıyametin büyüğünün kopacağını derin bir telâşla bekleyen kent ahalisi, dokuz metreye kadar yükselen suları seyrediyor! Tahmin edilebileceği gibi, yüz küsur yıllık bu rekora sevinen pek yok. İkinci Dünya Savaşı’nda Müttefikler tarafından hunharca ve tamaman boş yere bombalanıp yerle bir edilmeden önce Kuzey’in Venedik’i diye nam salmış güzelim Dresden, Doğu Almanya’nın ortasında oluşan lagun suları içinde gerçek bir Venedik halini almış durumda. Orada, 16. yüzyılda ilk kayıtların tutulmasından bu yana en yüksek yere çıkmış sel suları: 9 buçuk metreye! ... Ölen insanları, ki sayıları yüzlerce, hemen unutun ve başlayın para hesaplarına. Zarar hesaplarından minik bir özet verirsek: Sadece Prag’da 2 milyar doların üstünde; sadece Avusturya’da gene o kadar; sadece Almanya’da 9.5 milyar sterlin, yani 14 milyar beşyüzyetmişüç milyon dolar!.. Rusya’da 56 kişinin denizin sularına sürüklendiği Karadeniz kıyısı sellerinin zarar hesabı henüz çıkartılmadı... Ama, sadece Avrupa için çok onlarca milyar dolar (?!) deniyor (BBC, Guardian)... Sadece Çin’de: Son üç ayda 1000 kişiden fazlası öldü ve ölü sayısının artmasından korukuluyor tabii gene. Görkemli Yangçe nehri yükseldikçe yükseliyor... Üç Boğazlar Barajı, büyük bir iklim felâketine yol açmadan ve inşaatı tamamlanmadan önce, küçük felâketlerle tehdit altında... Zarar hesaplanamıyor...
***
Türkiye’de bugün önemle beklenen bir görüşme: Kemal Derviş, Deniz Baykal görüşmesi. Radikal gazetesi, medyanın diğer birçok organında görülen bir hataya –bilerek ya da bilmeyerek– düşmüş gibi görünüyor: ‘Kritik pazarlık’ manşeti ile verilen haberde “aylardır arayışlarını sürdüren Derviş’in bugünkü görüşmeden sonra kararını vermiş olması bekleniyor...” deniyor. “Seçimlere yönelik tüm stratejiler konuşulacak.” Arayış: Solda, yani sosyal demokratik bir platform için... Stratejiler: Bu platform üzerinde seçime katılmak için... Görüşme: Görüşmek, konuşmak, anlaşmak için... Bu ibarelerin tümü, “pazarlık” dışında siyaset sürecinin neredeyse tüm diğer unsurlarını kapsıyormuş gibi görünüyor tefrikacılarınıza.
Görüşmenin Derviş tarafının neler öngördüğü, tüm unsurları ile Derviş’in kendisi tarafından basın toplantısında geçen hafta olanca açıklığı ile dile getirilmişti.
“Öbür tarafı” oluşturan Baykal’ın neler öngördüğü de neredeyse bugünkü tüm gazetelerde mevcut:
“Derviş olayını bir ‘toplumsal proje’ olarak görüyoruz... CHP örgütü bunun bir toplumsal proje olduğunun farkında... Bazı tepkiler olması doğal. Ancak, Derviş ile otobüse çıktığımız anda tepki kalmaz.” (Radikal)
"100 günlük de, 500 günlük de programımızı açıklayacağız. Bu programları Derviş’le konuşarak, çalışarak oluşturacağız. Halka önceden açıklayacağız ki, kendi kendimizi önceden bağlamış olalım.” (Sabah)
"Böyle bir pazarlık hazırlığımız ve arayışımız yok... Bir ortak anlayışı konuşuyoruz. Bu anlayışta hep birlikte yürüyüşü konuşuyoruz. Kimseyi dışlamadan, herkes hepimizdir yaklaşımı ile çalışıyoruz.” (Milliyet)...
Tefrikacılarınız, yepyeni, daha önce benzeri görülmemiş, devrimci bir yaklaşımla çalışıyorlar: Derviş ne söylemişse onu dinleyip okuyorlar, Baykal ne söylemişse onu dinleyip okuyorlar. Sonra da o söylenenleri birebir doğru kabul ediyorlar. En “derin okuma”nın böyle yapıldığına inanıyorlar... ‘Saf tefrikacılar’ olarak anılacaklarından da pek korkmuyorlar...
Devamı yarın...