Merhaba kâinat!..
Çok daha kötüsü olacak Ortadoğu’da!
Hamas’ın silahlı kanadının kurucusu Salah Şehedi’nin, Gazze’de, yarım tondan fazla bombayla ortadan kaldırılmasının ardından intikam yemini etmiş Hamas. “Evlerimize saldırdılar; onlar da kendi evlerinde artık rahat oturamayacaklar,” diyor bir sözcü.
İsrail Başbakanı Şaron ise sivil ölümlerinden üzüntü duymakla birlikte operasyonun çok başarılı olduğunu söylemiş. İsrail devleti, arananlar listesinin başında yer alan bir kişiyi ortadan kaldırmış olmakla hiç şüphesiz bir başarıdan söz edebilir. Ancak, bu kişinin yanında bebekler ile çocukların da ölmüş olması, saldırının ardından 300 bin Filistinli’nin ellerinde keyfiyeye sarılmış bebeklerinin cesetlerini kurban töreni gibi taşıyarak yaptıkları yürüyüş, İsrail’in savaşındaki ‘başarı’yı çok tartışmalı ve bedeli çok ağır bir hale getiriyor.
Nitekim, İsrail’in en yakın müttefiki ABD de dahil, çeşitli kuruluş ve devletlerden şiddetli tepkiler geldi. Beyaz Saray Sözcüsü Ari Fleischer, Rusya Dışişleri Bakanı Sözcüsü Alexander Yakovenko, BM GenelSekreteri Kofi Annan, BM İnsan Haklarından Sorumlu Komiser Mary Robinson, AB Dışilişkilerden Sorumlu Şefi Javier Solana, Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Mahir, Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud El-Faysal, Britanya Dışişleri Bakanı Jack Straw, Çin Dışişleri Bakanı Sözcüsü Kong Quan, Ürdün Hükümet Sözcüsü Muhammed Advan... Hepsi de, ağız birliği etmişçesine, terörü önlemenin yolunun sivilleri öldürmekten geçmediğini ifade ediyorlar. Söz konusu tepkiler karşısında İsrail’in de şapkasını önüne koyup biraz düşünmeye başladığına dair işaretler gelmiyor değil elbette. İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav, siyasi liderliğin bu “aksilik” karşısında sorumluluk alması gerektiğini belirtmiş. Ama çok geç artık. Ayrıca, resmi ağızlardan bir yanlışlık veya hesap hatasından bahsedilmesine, o apartman dairelerinde siviller olduğunu bilseydik vurmazdık gibi açıklamalara da gülemiyor bile insan.
İsrail savaş kahramanı ve barış girişimcisi Uri Avnery, durumu iki alıntıyla yorumlamaya çalışıyor: “Fransız Devrimi’nin babalarından Mirabeau şöyle diyordu; Prusya, ordusu olan bir devlet değildir, devleti olan bir ordudur. Bu, İsrail’e de uyuyor mu? (...) Bir de şunu söylüyordu Mirabeau; savaş Prusya’nın ulusal endüstrisidir. İşgalin de, İsrail’in ulusal endüstrisi olduğu söylenebilir mi?.”
İntikam yeminlerinin ardından herhangi bir iyileşme beklenemez artık Ortadoğu’da. Ve bunun gerekçesi de sadece intikam yeminleri değil doğrusunu isterseniz. İsrail’in yeni Genelkurmay Başkanı, ‘haydut’ lakabıyla maruf Ayalon’un, birkaç gün önce görevden ayrılan ve şiddet düşkünlüğüyle tanınan Şaul Mofaz’ı mumla aratacağını söylüyor Uri Avnery. Öte yandan, İsrail Savunma Bakanı Yardımcısı Dalia Rabin-Pelossof da bastı istifayı ve gitti. Eski Başbakan İzak Rabin’in kızı olan Rabin-Pelossof’un istifa gerekçesi, Şaron’un barış görüşmeleri konusundaki isteksizliği, ağırdan almasıymış.
İsrail’e serinkanlılık yerine şiddet eğilimi giderek daha çok hâkim olurken Dışişleri Bakanı Şimon Perez’in, Başkan Bush’un Ortadoğu’yla ilgili konuşmasını dinlerken “Kan banyosu geliyor,” diye eyvahlanıp kalkıp gitmesi, tam da bu olayı mı öngörüyordu, bilinmez. (Tabii, bu kan banyosunu öngören adamın bu dünkü kan banyosunu yaratan kabinede hâlâ ne aradığı da meşru bir soru.) Ama kesin olanı tekrarlayalım: Çok daha kötüsü olacak Ortadoğu’da!
ABŞ’den (Amerika Birleşik Şirketleri) de çok daha kötüsü olacak gibi görünüyor. Oralardan leş kokuları yükselmeye devam ediyor dostlar. Ve şimdiii, huzurlarınızda alkışlarınızla bankalar “sahne alıyor”. ABD Senato araştırma komisyonu başkanı’ndan en taze rapor geldi: ABD’nin -ve tabii dünyanın- en büyük mali kuruluşlarından bazıları, Enron’un karanlık sahtekârlık işlerine “ön-ödeme” diye adlandırılan adeta müstehcen bir yöntemle bile bile ortak olmuşlar maalesef. JP Morgan Chase ve Citigroup başta geliyorlarmış. Bunlara Barclays ve Royal Bank of Scotland’ı da katıyoruz. Defterlerde oynama yapıp muazzam borçları saklamasalarmış, Enron’un sadece 2000 yılındaki borcu 14 milyar dolarcık bir artış gösterecekmiş. Toplam 8 milyar dolarcık bir sahtekârlık görünüyor şimdilik. Sahtekârlıkla suçlanan bu dev bankalara, adı açıklanmayan 5 banka daha katmalıymışız. Bunlara, ayrıca adı açıklanmayan 10 büyük şirketi daha katmalıymışız... (BBC, Guardian). Dünya serbest piyasa sistemi, tanrısal konumundan, zebaniler arasına doğru hızla yol alıyor gibi...
New York, Londra, Frankfurt, Paris, Tokyo borsalarında başaşağı gidiş de olanca hızıyla devam ediyor. Londra FTSE endeksindeki düşüşte, 6 yıllık rekor kırılmış durumda... Guardian’dan Freedland, bu iş Bush’la Cumhuriyetçilerin kellesini alabilir diye yazmış. Bunu o arketipal “baba sorunu”na da bağlamış: “Danimarka Prensi [Hamlet] gibi, ABD başkanını da babasının hayaleti kovalıyor.” Nasıl Baba Bush, kötü araplara savaş açıp oyları toplamış, ardından da oyverenler savaşı unutup cüzdanlarını farkedince Bush’a kapıyı göstermişlerse, şimdi de tıpatıp aynı şeyin oğul Bush’un başına gelebileceğini belirtiyor yazar. Tabii, tefrikacılarınızı baba ya da oğul Bush’un başına geleceklerden çok, kendi nâçiz başlarına gelecekler daha çok ilgilendiriyor. Ama, bu “baş”lar arasındaki ilişki de düşündürücü: Wallerstein, Site’mizde de yer alan “Kartal Yere Çakıldı” başlıklı yazısında, Amerika’nın zarafetle hegemonyacılıktan vazgeçmeyi bilememesi halinde, kendisininkiyle birlikte epey kelleyi de götüreceğini söylüyordu ya – o geldi aklımıza.
İşte size enerjiden medyaya, fotokopiden eğlenceye, ilaçtan şampuana murakabeden internete, hayatımızın neredeyse tüm alanlarını kapsayan alan ve sektörlerden seçilmiş küçük bir ABŞ rezaletleri listesi: Enron, Andersen, WorldCom, AOL Time Warner, Qwest, Elan, ABB, Merck, Xerox, Martha Stewart, GE, Tyco, Halliburton, Harken, Kmart, Wal Mart, Global Crossing, Johnson & Johnson ve ilh.
Ha, bir de şu var: ABŞ’deki kokular arş-ı âlâ’ya yükselirken, henüz Avrupa’dan tık yok! (Vivendi’yi tam saymıyoruz, o Amerikan şirketi Universal’le evliydi.) İhtiyar kıt’anın genç ve dinamik Yeni Dünya’ya külâhını ters giydirecek tecrübeye sahip olduğu düşünülürse, Avrupa şirketlerinden çıkacak kokuları burun deliklerimizi dört açmış vaziyette beklemememiz için ne sebep olabilir ki?
Memleketimizde ise, size küçük bir sorular listesi hazırladık: seçim olacak mı, olacaksa bunu Başbakan içine sindirebilecek mi, AB üyeliği yolunda temel reformlar yapılabilecek mi, yoksa Başbakan’ın dediği gibi bu iş için iş işten geçti mi, İsmail Cem AB paketini MHP’ninkilere benzer hassasiyetlerle mi ele alıyor, yoksa bu haber asparagas mı, AB ve reformları istediklerini söyleyen partiler bunları sahiden istiyorlar mı, yoksa ister gibi yapıp seçim kararından sonra sandığa mı kanalize olacaklar, Derviş tatile mi kaçtı, tatil dönüşü bir takım seçip oraya transfer olacak mı, sanayide en kötü dönem yaşanır ve sadece ihracata yönelenlerin kazandığı belirtilirken ihracatın yarısına yakının da hayalî çıktığı haberi içe sindirilecek mi, seçimden önce savaş olursa savaşa girilecek mi, para alıp gene savaşa girilecek mi ve ilh... İnşallah, daha kötüsü olmaz.
Devamı yarın...