Merhaba kâinat!
Dün tarihî bir gün yaşadık. Yarın da tarihî bir gün yaşacağımızı tahmin ediyoruz. Aslında her gün tarihî. Dünün tarihî önemi, biri bölgesel, biri yerel iki tarih belirlenmesinde yatıyordu:
Kasım’da Irak’ta savaş, Türkiye’de seçim Kasım’da yapılacak. Bir taşla iki kuş.
1967 “aşk yazı”nın sloganını hatırlarsınız: “Savaşma, seviş!”
35 yıl sonra, “meşk yazı”nın sloganını hatırlayacaksınız: “Savaş ve seçiş!”
ABD’nin sivil şahini “velociraptor" Wolfowitz, dün sırasıyla Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay İkinci Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve – son olarak – Başbakan’la görüştü. Görüşmelerin yapıldığı toplantı salonlarının kapısında “çok gizli” tabelası asılıydı. Kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen gizlilik derecesi yüksek bu toplantılarda görüşülen ve karar altına alınan konularla pazarlıklar Türkiye’de yayımlanan tüm gazetelerin manşetlerinde ayrıntılı olarak yer almaktaydı. Tefrikacılarınız, kapalı kapılar ardında olup bitenlerin “perde arkasını” açıklayan Sabah’ı özetlemeyi tercih etti önce. “Velociraptor”un “şok” açıklamaları şöyle: Kasım’da Irak’ı vuracağız. Türkiye’siz zor olur. Ama Türkiye katılsa da katılmasa da vuracağız. ABD uçakları İncirlik Üssü’nden ve Körfez’deki savaş gemilerinden kalkacak ve Irak’taki kritik tesisleri vuracak. [Türkiye katılmazsa İncirlik üsleri nasıl kullanacak, tefrikacılarınız burasını anlamadıkları için, “velociraptor mantığı böyle oluyormuş demek,” diye düşünüp başlarını sallamakla yetindiler.] İkinci aşamada en az 200 bin kişilik kara kuvveti Kuzey’deki Kürt bölgesinden ve Kuveyt topraklarından Irak’a girecek. [İkinci aşamada Türk birliklerinin de bu 200 bin kişi arasında yer alıp almayacağı konusunu tefrikacılarınız bilmiyor; boşuna zorlamayın.]
Başbakan “kaygı içinde”, operasyonun ekonomimizi “allak bullak” edeceğini söylemiş velociraptor’a, ve bağımsız Kürt devleti kurulmasından da kaygılandığını belirtmiş. Ama, kapalı kapılar arasındaki çok gizli görüşmelerin “kapılar”a ve “alışveriş dünyası”na olan bölümünü Hürriyet farklı açıklıyor: “Karar [yani vurma kararı] alındı, pazarlık başladı”: Başbakan, kaygılarını iletmekle beraber, “kapıyı aralık bırak”mış. Türkiye’nin hazırlıklardan haberdar edilmesini istemiş. Bir de para istemiş: Askeri kredilerden kaynaklanan borçların silinmesi (4 milyar dolar), operasyondan doğan zararların karşılanması (? dolar), Afganistan’daki ISAF komutanlığının hâlâ ses çıkmayan karşılığı (228 milyon)... [Gazeteye göre karşısında Türkiye 4 şart koşmuş: Para verilsin, Kürt devleti kurulmasın, Yeni kurulacak rejimi halk da benimsesin, Kerkük’le Musul Kürtler’e bırakılmasın. [Tefrikacılarınız, “Türkiye katılsa da, katılmasa da...” diyen Amerikalılara bu şartlar altında nasıl “şart” koşulmuş olabileceğini ya da bu iki cümleyi medyanın nasıl olup da alt alta yazabildiğini de anlamadılar ve aydınlanmak için Alfred de Musset’nin “Bir Kapı ya Açık Durmalı ya da Kapalı” adlı oyununu okumaya karar verdiler.]
Savaş gibi Seçim de Kasım’da oluyor: Cumhuriyet tarihinin en uyumlu ve istikrarlı koalisyon hükûmeti, özellikle son dönemlerde büsbütün belirgin haliyle MHP’nin elindeki “rehin” dorumunu iyice ortaya çıkaran son bir uyum gösterisi ile MHP’nin istediği tarihte “uzlaşmış”: 3 Kasım. Uyumlu olmayan tek kurum ise Yüksek Seçim Kurulu. YSK başkanı, 3 Kasım’da olmaz demiş. Çünkü parası yokmuş: “En ufak bir para” yok demiş Başkan. Bu para meselesi önemli galiba. Çünkü, kendisinden DSP Kurultayı isteyen partililere DSP Genel Başkanı da: “Olmaz,” demiş. “Para ve vakit yok.”
Savaş, seçim ve kurultay... Hepsini birden aradan çıkarmak için velociraptor’dan toplu para istesek, olmaz mı?
Devamı yarın...