No.141 - Boğaburan Bernie

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Güne pek de iyi haberlerle başlamamıştık, ama iyinin iyisi ve de çok sevindirici bir haber geldi öğlen saatlerinde. Açık Site’nin çizeri Ateş Gülcügil’in eseri, Aydın Doğan Vakfı tarafından düzenlenen 19. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nda birinciliğe layık görülmüştü.

Ana teması ‘Terörizm’ olan yarışmada, 90 ülkeden yüzlerce çizerin gönderdiği 386 eser arasında birinciliği yakalamıştı Gülcügil’in karikatürü.

Açık Site, kurulduğu andan bu yana, dünya karikatür sanatının seçkin örneklerini web mekânına taşıma konusunda coşkulu bir özen gösterdi. Hatta, bu konuda, söylemesi ayıp, “öncü” bir rol oynadığı da söylenebilir. İşte Gülcügil, hem genel konularda, hem de siyasal karikatür alanında hatırı sayılır ağırlıkta önemli temsilci çıkarmış olan Türkiye’nin “beklenmedik” çıkış yapan yeni ve seçkin temsilcilerinden biri. Aslına bakarsanız, onun çizgi dünyasına böyle biraz “geç” düşmesi, Açık Site okurlarının da büyük şansı oldu oldu bir bakıma. Gülcügil, ilk gününden beri yalnızca Açık Site’ye çiziyor. Hafta içi her gün tefrikalarımızın bulunduğu şu birinci sayfamızda “günün fotoğrafı”nın yerine zaman zaman Gülcügil’in ‘mouse’u ile yarattığı o aldatıcı basitlikteki radikal çizgilerinin alması da boşuna değildi aslında.

Mutluyuz ve kutluyoruz... Ateş’i de, kendimizi de.

Böyle sevince kapılmadan önce aklımız daha çok WorldCom ile meşguldü; bir gün önce tembel tembel ajans haberlerini kurcalarken karşımıza çıkıveren büyük skandal ile. Skandalın ötesinde dört başı mamur bir rezaletten de söz etmek mümkün. ABD’nin, hatta dünyanın en büyük telekomünikasyon şirketlerinden biri, son 15 aydır kâra geçtiğini dile getirirken meğer kuyruklusunu söylüyormuş yalanın. Muhasebe kayıtlarında ortaya çıkmış ki meğer 3.85 milyar dolar kadar şişirmişler kârlarını. Hadi yuvarlak hesap, 4 milyar dolar, diyelim. Böyle diyelim ve bunun Amerikan kapitalizminin en büyük mali, hukuki felâketi ve skandalı olduğunu da duyuralım. Bu yüzden işini-gücünü ve muhtemelen tüm parasını kaybedenlerin sayısı 17 bin kişi olmuş daha şimdiden! Üstelik, sadece Amerika’da filan da değil. Çünkü 30’u aşkın ülkede faaliyet gösteriyormuş bu şirket. Aynı sözleri Enron ile ilgili olarak söylüyorduk yakın zamana kadar, ama bunun boyutları oradakinin 6 katı ve etkisi de hiç şüphesiz aylar, hatta yıllar boyunca sürecek. Hatta, ABD savunma bakanı Rumsfeld’i örnek alarak, terörle mücadelede olduğu gibi bunun da kuşaklar boyu devam edeceğini, torunlarımıza miras kalacağını söylersek, çok da mübalâğa etmiş olmayız inşallah.

WorldCom’un kurucusu ve geçen Nisan ayına kadar da yöneticisi Mississippi’li Bernie Ebbers, geniş kenarlı şapkası ve sivri burunlu muhteşem çizmeleriyle dolaşmayı seven, Pazarları kiliseden çıkmayan, biraderinin dev çiftliğinde traktörün üzerinden inmeyen, bazen tuttuğu gibi bir boğayı iğdiş ediveren, pençesi kuvvetli, ensesi kalın bir kovboy. Çocukluğunda kapıdan kapıya süt dağıtırmış, sonra bir elbise fabrikasının sahibi olmuş, derken bir basketbol takımına koçluk yapmış ve en nihayetinde ABD’nin güneyinde bir otel zincirinin başına geçmiş. Ama hep daha
büyük hayalleri olmuş Ebbers’ın. Mesela elinde, AT&T şirketinin uzun mesafe telefon konuşmaları hizmetini gerçekleştiren bir şirketi de varmış aynı zamanda. Bu küçük şirket, WorldCom’un mayası olmuş bir anlamda; 37 milyar dolar ödeyip MCI’ı satın aldıktan sonra giderek büyümüş, büyümüş, büyümüş Ebbers. 1990’lı yılların ‘merger mania’sının vücut bulmuş hali olduğu söyleniyor kendisinin. Satın aldığı şirketlerin getirdiği maliyetin bilhassa bürokrasiden kaynaklandığını söyler ve ‘yöneticilerin yönetirken serbest olmaları gerektiğini’ söylermiş daima. Türkçe söylersek “Benim yöneticim işini bilir” diyor yani.

‘Merger mania’, yani büyük şirket izdivaçları ile hisse senedi spekülasyonlarının patlama yaptığı geçen 10 yılın sonuna gelindiği, hatta WorldCom skandalının bu dönemin tabutuna çakılan son çivi olduğu yazılıyor konuyla ilgili yorumlarda.

Yöneticilerin alabildiğini özerk olduğu, gelir eşitsizliğinin arttığı, kamu çıkarlarını hatırlatmanın demode kabul edildiği, devletin külliyen öcü muamelesi gördüğü, düzenlemenin yerine sınırsız serbestinin (yani “gücü gücü yetene” anlayışının) itibar gördüğü 1990’ların ABD çıkışlı serbest piyasa mutabakatı havluyu atmış bulunuyor doğrusunu isterseniz. Demir Lady (sonradan Barones) Thatcher’ın da – tıpkı Bernie’miz gibi – “self-made” bir çıkışı olmuştu hayatımızda. 1980’lerde “bakkaliye zincirleri”nin başındayken sıçrayıp bu “neoliberal” elbiseyi o
dikmişti yerküremize ve hepimize. Kovboy şapkalı ve kovboy çizmeli o koca aktör Ronald Reagan, bu elbisenin düğmelerini dikmekle yetinmişti sadece.

Ne pahasına olursa olsun büyüme ihtirası pahalıya patlıyor maalesef ve üstelik herkesin başına patlıyor. Bernie’nin hâli de içimizi buruyor.

Bunlardan ne kadar etkilenir bilinmez, ama Türkiye’de piyasalar zaten fena halde sallanıyor bir süredir. En son S&P derecelendirme kuruluşu da Türkiye’nin ekonomik görünümünü ‘pozitif’ten ‘durağan’a indirince ABD dolarında 1.650 bin TL’yi görmüş bulunuyoruz. Pamukbank ile Yapı Kredi hisselerindeki düşüşle beraber Borsa da 8.627 puana kadar inmiş. Psikolojik sınırın altına çoktan inmişti zaten de, şimdi daha da inmiş. Siz değerli okurların psikolojik sınırı var mı peki?... Peki, geçiyoruz. Ve iyi bir haber veriyoruz: Başbakan Ecevit, 2-3 hafta kadar nekahet dönemi geçirecekmiş. (Var mı bu âlemde his, nekahat gibi tatlı?) Muayenesini bir gün erkene almıştı hatırlayacaksınız; doktorlar biraz daha istirahat vermişler kendisine. Ecevit, bu istirahat döneminde her zamankinden daha verimli çalıştığını söylüyor ki bu da iyi haberimizin en iyi kısmı...

Bugün galiba sadece ekonomiden bahsederek tamamlayacağız tefrikayı.

Arjantin, tarihinin en ağır ekonomik krizinde fakirlik ve açlık içinde kıvranırken geçen Aralık ayından beri hemen her gün gerçekleştirilen barışçı protesto gösterilerinden biri esnasında iki delikanlı öldürülmüş. Ateşli silahla öldürülmüşler ve yaşları 20 – 25 arasındaymış. Hükûmet sözcüsü, bu aç ve silahsız delikanlılara kimin ateş ettiğinin bilinmediğini söyleyerek olayı açıklığa kavuşturmuş.

Öte yandan, sanayide ve ileri teknoloji üretiminde vaktiyle dünya üçüncüsü olan İsrail, son iki yıldır ağır ekonomik krize girmiş durumdaymış. Ama kurtulur, diye ümit ediyoruz. Türkiye muhtelif anlaşmalarda İsrail’e öncelik verebilir, İsrail de bir değil birkaç duvar inşa ederek inşaat sektörünü canlandırabilir... Kurtulur yani...

Devamı yarın...