20 Mayıs 2007Fazilet Özer, Leyla Ataman Özel
Türkiye'nin yüzey ve yer altı suları (tatlı su) açısından günümüzde ''su fakiri'' ülkeler arasında olduğu ifade edilirken, denize boşalan akarsuların doğal dengeyi bozmayacak kadar, belli bir miktarında geri kazanımının araştırılması gerektiği bildirildi.
Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü Enerji Hammadde Etüt ve Arama Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan ''Küresel Isınma ve Ülkemiz Su Kaynaklarının Verimli Kullanımı'' başlıklı raporda, dünya iklim koşullarının değişmesiyle, su kullanımının önemi ve potansiyelin daha verimli kullanılmasının gündeme geldiğine işaret edildi.
Türkiye'de de bu kapsamda kullanıma yönelik, geleceğe dönük kapsamlı projelerin oluşturulması gerektiği vurgulanan raporda, kayıpların minimuma indirilmesi, denize boşalım yapan akarsuların geri kazanımı gibi çalışmaların yapılması, mevcut su kaynaklarının kirletici unsurlardan uzak tutulması gibi tedbirlerin bu tür çalışmaların başında geldiği kaydedildi.
-''KAYNAKLAR İYİ KORUNUP, AKILCI KULLANILMALI''-
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE, 2005) verilerine göre, 2030 yılı için Türkiye'nin nüfusunun 100 milyon olacağının öngörüldüğü belirtilen raporda, şöyle denildi:
''Bu durumda 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1000 metre küp/yıl civarında olacağı söylenebilir. Mevcut büyüme hızı, su tüketim alışkanlıklarının değişmesi gibi faktörlerin etkisi ile su kaynakları üzerine olabilecek baskıları tahmin etmek mümkündür. Ayrıca bütün bu tahminler mevcut kaynakların 25 yıl sonrasına hiç tahrip edilmeden aktarılması durumunda söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla, küresel ısınma etkisi ile tüm dünya iklim koşullarının değiştiği bugünlerde, Türkiye'nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekmektedir.''
-ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER...
Raporda, alınması gereken önlemler konusunda şu önerilerde bulunuldu:
''Hidrojeoloji çalışmaları güncelleştirilmesi gereken veri tabanına dayalı etütlerdir. Türkiye genelindeki mevcut akiferlerin (yer altı suyunu tutan ve ileten kayaç ortamı) yer altı suyu potansiyellerinin sayısal ortamda güncel tutulması ve daimi takibinin yapılması gerekir. Bu kapsamda, kamu kuruluşları tarafından, ülkenin genelini kapsayacak detay hidrojeoloji etütleri yapılmalı, mevcut yer altı suyu potansiyeli ve kalitesi ortaya konularak uzun vadede kullanımın planlanması gerekmektedir.
Mevcut yer altı suyu kullanımın mutlaka kontrol altına alınması ve önceliklerin belirlenerek projelendirilmesi gerekmektedir.
MTA Genel Müdürlüğü tarafından yenilenen ve sayısallaştırılan Türkiye Jeoloji Haritaları baz alınarak, Türkiye Hidrojeoloji Haritası hazırlanmalı ve değerlendirilmelidir.
Yağışların her sene azaldığı iklim koşullarında, denize boşalan akarsuların doğal dengeyi bozmayacak kadar, belli bir miktarında geri kazanımın yapılabilirliği araştırılmalıdır. Örneğin Manavgat Çayı'nın denize boşalım yaptığı alanda kurulacak bir depolama tesisinden Konya ovasındaki akifere enjeksiyon yapılabilir ve gelecek için saklanabilir.''
-SULAMA KRİTERLERİ ORTAYA ÇIKARILMALI-
Bölgede yaşanan yer altı su seviyesi düşümlerinin ve su rezervlerindeki azalmanın nedeninin her geçen gün sayıları hızla artan sondaj kuyuları ve yapılan aşırı çekimlerle bilinçsizce salma sulama yapılması olduğunu vurgulanan raporda, şöyle denildi:
''Yer altı su seviyesinin düşmesi kaynakların kurumasına neden olmuş, zamanla daha güçlü pompalara ve daha derin kuyulara ihtiyaç duyulmuştur. Daha derinden yapılan çekimler bir süre sonra sığ kuyulardan üretim yapılamamasına neden olmuştur. Bu yüzden havza bazında sondaj kuyularının maksimum derinlik limiti, çekilebilecek maksimum su miktarı ve akifer karakteristikleri gibi unsurların tespit edilerek sulama kriterlerinin ortaya çıkarılması gerekmektedir.
167 sayılı Yeraltı Suyu Yasası, özellikle kuyu açma izinlerinin verilmesinde geçerli bir yasadır, ancak mevcut kuyuların yüzde 35'i bu yasaya uymamaktadır. Bu yasanın tam olarak uygulanması ile yer altı sularının kullanımında büyük ölçüde tasarruf sağlanabileceği düşüncesi hakimdir.''
DSİ tarafından geliştirilen sulama kooperatifi uygulamalarının tarımsal faaliyetlere yer altı suyundan yararlanmada ekonomi sağladığına da işaret edilen raporda, bu türdeki uygulamaların artırılması, hatta modern sulama sistemlerinin geliştirilmesi önerildi.
-''BİRÇOK İŞLETME ARITMA TESİSLERİNİ PERFORMANSLI ÇALIŞTIRMIYOR''-
Yaşam kaynağının temelini oluşturan ve yeryüzünde oldukça az miktarda bulunan yüzey ve yer altı suları (tatlı su) açısından Türkiye'ye bakıldığında günümüzde ''su fakiri'' ülkeler arasında yer aldığı bildirilen raporda, şu önerilerde bulunuldu:
''Havzaların su ile ilgili özelliklerini daha yakından takip edebilmek için öncelikle makro planlamalar yapılarak bölgenin coğrafi bilgi sistemi oluşturulmalıdır.
Yer altı sularının korunması amacıyla tarımsal sulama projelerinin bir an önce uygulamaya alınması gerekmektedir. Bunların yanı sıra çiftçi ve köylünün suyu daha verimli kullanımı konusunda derin kuyulara sayaç takılarak tonaj uygulamasına geçilmesi zorlayıcı bir faktör olacaktır.
Birçok işletmeci, işletme giderlerini bahane ederek arıtma tesislerini olması gereken performansla çalıştırmamaktadır. Bazı tesisler ise tasarım ve imalat hatalarından ötürü zaten bu performansı yakalayamamaktadır. Bu durumda bir taraftan çevre kirlenmesi kaçınılmaz olurken diğer taraftan yapılan yatırımlar bir israf unsuru konumuna gelmektedirler. Bu noktada ise gerek kamu kuruluşları gerek sivil toplum örgütleri gerekse de her bireyin duyarlı hareket edip tesislerin gerektiği gibi çalışabilmesi için üzerlerine düşen denetim ve izleme işlemlerini yerine getirmeleri şarttır.
Ülkemizde yer alan tüm havzaların kirlilik dereceleri sürekli kontrol edilerek kirlilik duyarlılık haritaları hazırlanmalıdır.''
-''YENİ BİR YASA ÇIKARILMALI''-
Son yıllarda Türkiye'de eski ve yeni dere yataklarında akifer oluşturan kum ve çakıl gibi malzemelerin yerinden alınarak inşaat ve kara yolu dolgu malzemesi olarak kullanıldığı, böylece suyu depolayan akiferin yerinden kaldırıldığı ve suyun yer altından sızması engellenerek doğal sayılabilecek barajların ortadan kaldırıldığı kaydedilen raporda, şöyle denildi:
''Akarsu havzalarında baraj ve göletler yapılarak yağışlı mevsimlerde suların tutulmasını sağlamak kurak zamanlarda ise bu suları kullanmak en iyi çözüm yollarından bir tanesidir.
Bölgemiz ve ülkemiz su kaynakları sorunlarının çözülebilmesi ve korunması, gelecekte içme ve kullanma suyu ihtiyacının organize ve tekniğe uygun olarak planlı bir şekilde temini, tekniğe uygun derin kuyu açımını ve ihtiyaca göre su kullanımını sağlayacak, havzaların beslenmesi ve su potansiyeli ile dengeli bir kullanım sağlayacak yeni bir yasanın en kısa zamanda çıkarılması gerekmektedir.''