23 Kasım 2006Referans Gazetesi
Ünlü ABD’li iktisatçı Milton Friedman 16 Kasım 2006 tarihinde 94 yaşında vefat etti. Friedman parasalcı yaklaşımın kurucusu olarak anılır. Ancak, Friedman’ın iktisat alanındaki daha büyük kakısı piyasa mekanizmasının önemini vurgulayan görüşleridir. Daima başına “özgür” sıfatını ekleyerek söz ettiği piyasa, Friedman için, kişi özgürlüğünün, demokrasinin bir tür güvencesi olmuştur. Onun piyasaya neredeyse tapan bu görüşlerini benimsemeyenler için bile onun görüşleri aydınlatıcı ve tahrik edici olmuş, sanırım olmaya da devam edecektir. Onun duru mantığı, parlak tartışmacılığını en çok takdir eden ve sevenlerin başında yaşamı boyu didiştiği Harvard/MIT iktisatçıları, John Kenneth Galbraith, Paul Samuelson ve Robert Solow gelirdi.
1970lerde Newsweek dergisi üç önemli iktisatçının yorumlarına yer verirdi. Bunlar Henry Wallich, Milton Friedman ve Paul Samuelson idi. Her hafta birisi yazardı. Ben kendimce Paul Samuelson’u tutardım ama, iyi bir taraftar olmadığım için olsa gerek, Milton Friedman’ın yazdıklarından da çok etkilenmiştim. Bu insanların iktisadi konuları nasıl ele alıp, birbirlerine nasıl yanıt verdikleri; bunu yaparken hem görüşlerinden ödün vermemeyi hem de nasıl birbirlerine saygı sınırları içinde kalmayı başardıklarını görmek de benim için ayrıca öğretici olmuştu. Tabii bir de bu büyük iktisatçıların, herkesin anlayabileceği bir dille görüşlerini aktarmalarına da hayran olmuştum.
Friedman’ın dünya görüşüne kendimi yakın hissetmedim. Ama bazen ele aldığı bir konuda ona çok yakın düşündüğüm oldu. Bunlardan birisi de firmaların toplumsal sorumluluğu kavramına yönelttiği eleştiri idi.
Friedman’ın “Şirketlerin Toplumsal Sorumluğu Olmalıdır” Görüşüne Yönelttiği Eleştiri
Friedman “The Social Responsibility of Business is to Increase Profits”; ( The New York Times Magazine, 13 Eylül 1970) adlı yazısında şirketlerin toplusal sorumluluğu kavramını şöyle eleştiriyor:
Ancak insanların sorumluluğundan söz edilebilir. O halde şirketin sorumluluğu dediğimizde aslında bazı insanların sorumluluğunu kastediyoruz. “Özgür” piyasa ekonomisi ve özel mülkiyetin olduğu bir sistemde bir şirketin faaliyetlerinden sorumlu olanlar onun yöneticileridir. Bu kişiler, onları istihdam edenlere (yani şirketin ortaklarına) karşı doğrudan sorumludurlar. Şirket yöneticilerinin sorumluluğu toplumun yasal ve ahlâksal kuralları içinde onları istihdam edenlere en çok parayı kazandırmaktan ibarettir.
Şimdi bu durumda şirket yöneticisinin ayrıca bir de toplumsal sorumluluğunun varlığından söz etmek onu istihdam edenlerin amacından farklı bir amaç peşinde olması anlamına gelir. Bu durumda da söz konusu yönetici, bu ikinci amacını yerine getirebilmek için, şirketin kaynaklarını kullanması, sonuçta da ortakların şirketten alacakları kâr payını kısması gerekecektir. Tabii, iki olasılık daha var. Bunlardan ilki yöneticinin, bu sosyal sorumluluğu yerine getirebilmek için çalışanların ücretlerini kısması; ikincisi de sattığı malın fiyatını artırması. Sonuç olarak, yönetici, her durumda “toplumsal sorumluluğu” başkasının parasıyla yerine getirmiş olacak.
Friedman bu noktada iki soru soruyor. 1) Şirket yöneticisi, kamu yetkesi midir ki şirket ortaklarını, çalışanlarını ya da müşterilerini toplumsal bir amaç için “vergilendirebiliyor”? 2) Şirketi iyi yönetecek becerisi olduğu varsayılan yöneticinin “toplumsal sorumluluklar” konusunda uzman olduğu nereden çıkarılmaktadır?
Friedman bu soruların ışığında herkesin kendi işine bakmasını öneriyor. Firma yöneticisi, yasalar ve ahlâk kuralları içinde, kârını ençoklamanın yolunu arasın; develet de toplumsal sorumluluğun gerektirdiği düzenlemeleri yapsın. Birbirlerinin alanına girmesinler.
Toplumsal Sorumluluk Reklamı
Siz hiç “geçen hafta sülfrik asit satın aldığımız filan firmaya olan borcumuzu ödeyerek aramızdaki bağıttan doğan sorumluluğumuzu yerine getirdik” diye ilan veren bir firma gördünüz mü? Normal olan sorumlulukların yerine getirilmesidir. Ama dikkat ederseniz “toplumsal sorumluluğun yerine getirilmesi” nedense, yüklüce masraf edilip kamu oyuna duyurulan bir konudur. O zaman da Friedman’ın bir başka kaygısı akla geliyor: “Sakın toplumsal sorumluluk başka amaçlara hizmet etmek (örneğin firmanın reklâmını yapmak) için kullanılan bir yol olmasın?”