23 Kasım 2009
Fadime Özkan
“Amerikalı bahriyelileri denize atmak sol sanıldı ama bu solculuktan mı ulusalcılıktan mı karışıyor” diyen Tunçay: "Sol, demokrat ve özgürlükçü olamadığı için buyurganlaştı" diyor.
• Türkiye’de sol düşüncenin kökleri, siyasal muhalefetin ana damarı olan Jön Türkler - İttihat ve Terakki çizgisine dayanıyor. Sol bugün İttihatçılığın devamı nedeniyle mi sorun yaşıyor?
İttihatçılığın etkileri sürüyor tabi. Bu bayrak, Cumhuriyet Halk partisinin elinde, sevabıyla günahıyla taşıyor. Tarihçiliğe aykırı ama bazen İttihatçılar Abdülhamit’i tahttan indirmeselerdi, Abdülhamit Osmanlıyı 1. Dünya Savaş’ına sokmamayı başarabilir miydi, diye düşünürüm. Belki. Ama Osmanlı ancak birkaç sene daha devam edebilirdi. Yapı iyice çürümüştü. İttihatçılar iyi niyetle işe başladılar, muhalefet ettiler ama ülke şartları onları Abdülhamit’in yaptıklarına ayak uydurmaya zorladı.
CHP SOLCU DEĞİLDİR
• Türkiye’de solculuk ile ulusalcılığın birbirine karışmasının nedeni de İttihatçılık mı? Solu temsil eden kimi isimler için demokrasi ihmal edilebilir bir şey sanki.
Bu doğru ama CHP’nin solu temsil ettiğini düşünmek yanlış. Sol ittihatçılığın devamı ulusalcı akım falan ama bu, sosyalizmin temel değerlerine aykırı. Türkiye’de sosyalizmi daha çok araçsal terimlerle düşünmek modaydı. Doğan Avcıoğlu’nun bunda büyük günahı vardır. Doğan’ın kafasında büyük şirketleri devletleştirirsen Türkiye sosyalizme gider gibi bir anlayış vardı. Oysa sosyalizm öncelikle demokrat olmak zorunda. Dünyanın çok yerinde aksi olmuştur ama kötü olmuştur. Türkiye’de mesele sadece bazı büyük işletmelerin devlet eliyle işletilmesi falan değil. Çok iyi hatırlıyorum 27 Mayıstan sonra Türkiye’de bir kalkınma problematiği vardı. Milli Birlik Komitesi, Sadun Aren’i çağırıp sormuş, “Bilimsel olarak en iyi kalkınma yolu sosyalizm mi” diye. O da solcuydu ama dürüsttü açık yüreklilikle, hayır demiş. Sosyalizm kalkınma yöntemi değildir. Sosyal adalet, eşitlik, insan haklarıyla ilgili bir değerler setidir.
• Türkiye bir şekilde sosyalist sisteme geçseydi sonuç ne olurdu?
Bir tarihte beni Bulgaristan’a davet ettiler, Sosyalist Partisi’nde konuşmaya. Sıra bana gelince dedim ki ‘Bulgaristan’da sosyalizm adına polis devleti kurdunuz. Bu çok kötü bir şeydir’. Biraz canları sıkıldı. ‘Ama’ dedim ‘eğer bunu biz deneseydik daha kötü yapardık’. Vicdani kanaatim o. Çünkü bu bir hazırlık meselesidir. İnsanlar hazır olmalı. Şirketleri millileştirmekle, yabancı bankayı kovmakla olmaz. İnsan haklarına saygılı demokratik, adaletin terazisinin doğru tarttığı bir sistem olmak gerekir.
• Türkiye’de sol hiç bir zaman yeterince güçlü olmadı; ne toplumsal katılım sağlanabildi, ne iktidar olunabildi. Sebebi nedir sizce?
Bir kere, Türkiye’de solculuk daha çok bir antiemperyalizm olarak anlaşıldı. Ama Amerikan emperyalizmine karşı çıkmak solculuktan mı milliyetçilikten mi, bu karışıyor. Güvenli bir şey tabi, milliyetçi tepki veriyor gibi olmak. Türkiye’de Amerikalı bahriyelileri Dolmabahçe’den denize atmak sol bir eylem gibi algılandı. Oysa o çocuklara emir verilmişti, mukavemet etmeyin diye. Onlar da dövüşselerdi kan gövdeyi götürürdü.
Sonra sol fikirler daha çok gençlik arasında ve onlarla sınırlı kaldı. Bunu taşıyacak bir işçi sınıfı, örgütler olmadı. Gençlik biyolojik bir şey, belli yaşlarda genç olunuyor sonra genç olmaktan çıkılıyor. Ama korkarım genç olmaktan çıkınca sosyalist olmaktan da çıkıyorlar. Sendikalarda ise acıklı sonuçlar verdi. Bir yandan devlet başından beri sendikaları kontrol etmek istedi. Türk-İş bir yere kadar devlet güdümünde gelişti. Alternatifleri de korkarım bir takım sendika ağalarının alanı oldu. İşçi sınıfının olmaması, gençlik hareketi ve antiemperyalizm gibi ulusalcı açıdan kolayca evet denebilecek bir şeyin sol sanılması bizde solun hiçbir zaman doğru dürüst gelişmemesine yol açtı.
‘DOĞRULARI BİZ BİLİRİZ’
• Türkiye solunun demokrasiyle ilişkisi açısından ne söylenebilir?
Türkiye’de solun belki de en büyük günahı demokrat olmamasıydı. Çünkü hakikati kendinizin bildiğinize, doğru cevaba sahip olduğunuza inanıyorsanız, bunu oylamaya koymuyorsunuz. Hatta o doğruyu başkalarına zorlamak sizin için ahlaki bir vazife bile olabilir. Yani demokrasi bir manada cehalete dayanır. Doğru cevabı bilmediğiniz içindir ki kafa sayarsınız. Bu yüzden bir takım solcuların demokrat olma ihtiyacı yok.
• İttihatçılar başta olmak üzere Osmanlı aydınları ‘devleti kurtarmak’ derdindeydi. Cumhuriyet aydınları için ‘devleti korumak kollamak’ birincil misyon oldu. Epeydir de ‘milli birlik beraberlik’ ‘ulusal çıkarları korumak’ öncelik halini aldı. Solun İttihatçı algı ve refleksleri mi sol düşünceyi evrensel orjininden koparıp alaturkalılaştırdı?
Biz de gelenekler düşündüğümüzden daha etkili. O kalıpların dışına çıkıp bir türlü gerçekten demokrat ve özgürlükçü olamıyoruz. Mesela tarihçilik esasen bir değerlendirme meselesidir, olayların bilgisine sahip olacaksınız ama mesele bilinen olgulara eleştirel bakabilmektir. Bu, bizde çok zayıf. Üniversiteye aydınlara çok iş düşüyor. Üniversite anarşik olmalı. Sadece genelkurmayın hükümetin muhalefetin uygun gördüğü çizgilerde düşünmek yerine aykırı fikirler ortaya atılabilmeli, üstüne gidilebilmeli.
• CHP’nin sosyal demokrat olmadığı konusunda CHP’liler dışında neredeyse herkes hemfikir fakat CHP iddiasını sürdürüyor?
CHP sosyal demokrat gibi görünmek ama kendi geleneklerini devam ettirmek istiyor. Ama bunu sadece Baykal’la sınırlı tutmak haksızlık olur. Ecevit de böyleydi, öncekiler de. Resmi söylemin açık bıraktığı, örttüğü bazı şeyleri muhalefet deşebilmeli. İster solun, ister sağın marifetiyle öyle bir düzen kurulmalı ki, herkes burada yaşamayı seçiyorum, diyebilsin. Benimseyebilsin.
Mülkiyet değil denetim
• Ya mülkiyet mevzu?
Düşünmek lazım, bu konuda sadece Türkiye solu açısından değil bütün sol açısından hata yapılmıyor mu? Mülkiyet özel ellerde olursa çok kötü, devlet elinde olursa çok iyi; niye böyle olsun? Önemli olan mülkiyet değil denetim. Şartlarını kontrol edebilirsen bırak mülkiyet özelde kalsın.
KEMALİZM ASLINDA YENİ İSLAM’DIR
• Sosyalizm sosyal adaleti, eşitliği, insan haklarını yani dinlerin de özü itibariyle arzuladığı, inananları motive ettiği değerleri önceliyor. Hemen her toplumda bir şekilde yerleşiktir bu değerler, toplumda bir yatkınlık olduğu varsayılır. Buna rağmen sosyalizmin bu zemini kullanamamasının nedeni ne?
Ama o dini inanışlardan gelen gelenekte bir dogmatizm var. Bir doğru söyleniyor ama tartışmana izin verilmiyor. Türkiye’de bunun nedeni daha çok geçmişimizde. Kemalizm mesela yeni İslam’dır. Korkarım sosyalizm de üçüncü derece yeni İslam’dır. Aynı dogmatizm var. Kutsal kitap yerine Nutuk’u koyuyorsun, onun yerine de Kapital’i. Din adamı gibi doğruları yanlışları, başkaları için ne yapılması gerektiğini biliyorsun, onlara danışmadan onlara buyuruyorsun. Böyle giderse sosyalizmin genişlemesi hiç mümkün olmayacak.
• Solun bu toplumla ilişkileri bakımından yaşadığı tecrübe, bundan sonrası için bir imkan veriyor mu?
Sol adına ortaya çıkan örgütlerin çoğu gençlik örgütüydü. Bir kısmı eylemlerle, suikastlerle iktidara gelmeyi hedefledi. Bu da askeriyenin iktidara el koymasına yol açtı. Belki hata, doğrudan siyasi iktidar için mücadeleye girişmekti. Bunun yerine sivil toplum kuruluşlarıyla, satranç, tiyatro, doğa kulüpleriyle örgütlenmek daha doğru olmaz mıydı? İşi sadece iktidarı ele geçirmeye yönelik kurarsanız, tüm arkadaşlarınız sadece devrimci sıfatı taşırsa muvaffak olamazsınız, olsanız da sonra ne olacak? Hukukçunuz mühendisiniz hekiminiz yok.
Gerçek solculuk özgürlükçüdür
• Sol iktidara gelip bir şeyleri değiştirme imkanı bulamadı ama sosyalizmin içerdiği sosyal adalet, haklar vs. -öyle çok şahane olmasa da- bir şekilde iktidara gelen sağ partilerce sağlandı. İdris Küçükömer de Türkiye’de solun sağ, sağın sol olduğunu söylemişti. Bu konuda ne diyorsunuz?
Sağ sol işine iki türlü bakılabilir. 1) Ezilen sınıfların ideolojisi sol, ezenlerinki sağ diye. Böyle olunca Küçükömer yerden göğe haklı. DP, CHP’nin solunda, CHP de egemen sınıfların ideolojisi olarak DP’nin sağında. 2) İşe içerik olarak da bakmak lazım çünkü aşağı sınıfların da faşizmi vardır. Mesela Peronizm. Özgürlük öyle kolay bir şey değil. Kendi isteklerimiz kadar başkalarınınki de önemlidir. Tesettüre karşı çıkan biri dönüp kendine baksın: Benim sınırlarım nerede? Donsuz gezen var mı? Örtünmek isteyene de, istemeyene de evet demektir özgürlük. Ekonomik özgürlük kapitalizme boyun eğmek gibi, savunulabilecek tarafı yok. Ama siyasi olarak şerefli bir pozisyondur özgürlükçülük. Demokrat ve özgürlükçü olunmadığı için sol ‘ulusal çıkar’ ardına gizlenen buyurgan bir sistem oldu.
Kemalizmle hesaplaşılmadı
• Türkiye solunun temel sorunlardan biri Kemalizm. Sol Kemalizm’le hesaplaşmamıştır. Ruslar da bize Kemalizm’le uzlaşın, demişlerdir 1936’da. “Canını sıkmayın heriflerin, işimize bakalım”. Sol hesaplaşmamış, demiryollarının yabancı şirketlere büyük tazminatlar ödenerek devletleştirilmesi hep olumlanmış. Ama bugün öyle bir noktaya geldik ki yabancı sermaye gelsin diye yırtınıyoruz, gelse çok sevineceğiz.